Erişilebilirlik

ABD Türkiye'yi “Çocuk Asker” Listesinden Çıkardı


ABD Dışişleri Bakanlığı İnsan Ticareti Raporu. Temmuz 2022.
ABD Dışişleri Bakanlığı İnsan Ticareti Raporu. Temmuz 2022.

ABD Dışişleri Bakanlığı yıllık İnsan Ticareti Raporu'nun açıkladı. Raporda Türkiye'nin çocuk asker kullanımına karışan ülkeler listesinden çıkartıldığı görüldü.

Türkiye ve Pakistan, ABD’de Çocuk Askerlerin Önlenmesi Yasası (CSPA) listesine 2021 yılında alınmıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın geçtiğimiz yılki raporunda, Türkiye'nin çocuk asker kullanan ülkeler listesine dahil edilmesi, Suriye'de devlet dışı silahlı grup olan Sultan Murat tümenine operasyonel ekipman desteği ve maddi destek vermiş olmasıyla gerekçelendirilmiş, bu silahlı grubun çocuk asker istihdam ettiği ve kullandığı belirtilmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bu yılki raporunda, Sultan Murat tümeninin Türkiye'den çocuk asker konuşlandırdığına dair delil olmadığı kaydedildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bu yılki İnsan Ticareti Raporu’nda Başkan Joe Biden’ın, Çocuk Askerlerin Önlenmesi Yasası’nın (CSPA) 404(a) maddesinin Türkiye ile ilgili yasağın uygulanmasından feragat etmesinin Amerika’nın ulusal çıkarına olacağına karar verdiği hatırlatıldı.

Raporda Başkan Biden’ın “Türk hükümetinin çocuk asker sorununu çözmek için etkili ve sürekli adımlar attığını tasdik ettiği” belirtildi. Bu nedenle de Türkiye'nin çocuk asker kullanan ülkelere uygulanan güvenlik desteği kesintisine maruz kalmayacağı kaydedildi.

Raporda ABD’nin stratejik çıkarlarının terörle mücadele, Suriye’de çatışmanın sonlandırılması ve NATO’nun caydırıcılık amaçlarının desteklenmesi gibi pek çok alanda Türkiye’nin çıkarlarıyla örtüştüğü de ifade edildi.

Türkiye’nin NATO misyonlarına önemli katkılarda bulunduğu ve bölgede Rusya’nın nüfuzunu sınırlandırma çabalarına katkı sağladığı belirtildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bölgede Amerika’nın çıkarlarını koruyan, NATO’nun caydırıcılığını, uyumunu muhafaza eden ve Türkiye’nin NATO misyonlarındaki verimli rolünü sürdürmesini sağlayacak silah satışlarına onay verdiği kaydedildi.

CSPA listesine Rusya eklendi

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bu yılki İnsan Ticareti Raporunda Çocuk Askerlerin Önlenmesi Yasası (CSPA) listesine Rusya eklendi.

Rusya'nın ayrıca ''sistematik bir politika olarak'' insan ticareti, zorla çalıştırma ve hükümet destekli grupların çocuk asker kullanması gibi faaliyetlere karıştığına dikkat çekildi. Bu kapsamda Rusya yeni oluşturulan ''devlet destekli insan ticareti'' listesine ve ''çocuk asker kullanımına karışan ülkeler'' listesine alındı.

Rusya'nın adı, 24 Şubat Ukrayna işgalinin ülkelerini terk eden milyonlarca Ukraynalı mültecinin insan ticaretine açık durumda bırakması nedeniyle raporda sık sık geçti.

Raporla ilgli açıklama yapan Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ''Milyonlarca Ukraynalı evlerinden kaçmak zorunda kaldı, bazıları ülkeyi terk etti, çoğu yanlarına yalnızca taşıyabilecekleri kadar eşya aldı. Bu onları istismara çok açık hale getiriyor'' dedi.

Dışişleri Bakanı Blinken şu anda dünyada insan ticareti mağdurlarının sayısının 25 milyona yakın olduğunu bildirdi.

''Türkiye minimum standartları karşılamıyor ama çaba gösteriyor”

Raporda Türkiye'ye ayrılan bölümde Türk hükümetinin insan ticaretini önlemek için minimum standartları karşılamadığı ancak bunu yapmak için büyük çaba harcadığı belirtildi.

COVID-19 pandemisinin insan ticaretiyle mücadele kapasitesi üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulduğunda Türk hükümetinin önceki dönemlere kıyasla her alanda çabalarının arttığı belirten raporda Türkiye, 2012 yılından beri bulunduğu “ikinci kategori” ülkeler arasında yer almaya devam etti.

Türkiye'nin artan çabaları arasında daha fazla insan kaçakçısının mahkum edilmesi ve daha fazla mağdurun tespit edilmesi gösterildi. Hükümetin tüm illerde insan ticaretiyle mücadele kurulları oluşturduğu belirtilirken eğitimlerin de arttırıldığı kaydedildi.

Emniyet Genel Müdürlüğü'ne bağlı Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları dairesinin insan kaçakçılığına ayrılan yetkili sayısının arttırıldığı belirtilen raporda, bu yetkililerin ilk kez iş müfettişleriyle ortak denetimler uyguladıkları belirtildi.

Ayrıca jandarmanın da çalışma grupları oluşturarak kolluk birimleri arasında koordinasyonu arttırma girişimine ve hükümetin Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri ofislerinin ve adli görüşme odalarının sayısını arttırmasına dikkat çekildi.

Hükümetin benzer destek faaliyetlerine daha fazla kaynak ayırdığı belirtilirken Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'nun insan ticaretiyle mücadelede ulusal raporlama kurumu olarak görev yaptığı kaydedildi.

Ancak birçok kilit alanda hükümetin minimum standartları karşılamadığı belirtilen raporda mahkemelerin insan ticareti suçundan yargılanan sanıkların çoğunu beraat ettirmeye devam ettikleri ve savcıların, insan ticareti davalarını sıklıkla, insan ticaretini soruşturmak için gerekli özel becerilere ve bilgiye sahip olmayan genel soruşturma polis birimlerine havale ettikleri kaydedildi.

''Yargıç ve savcılar deneyim ve kaynaktan yoksun''

Birçok yargıç ve savcının, karmaşık davaları yürütecek deneyim ve kaynaktan yoksun olduğu belirtilen raporda mağdurların soruşturmalarda gönüllü olarak işbirliği yapmaya teşvik edilmesi çabalarının eksik kaldığı, bunun da hükümetin davaları düşürmesine, beraat kararı vermesine veya daha hafif suçlara göre yeniden sınıflandırmasına neden olduğu belirtildi.

Hükümetin, tüm mağdurlara barınak ve özel destek sağlama kapasitesini korumadığı ve yerel sivil toplum paydaşlarının insan ticaretiyle mücadele çabalarına katılmadıkları belirtildi. Hükümetin, 2009'dan beri yürürlükte olan ulusal eylem planını güncellemediği kaydedildi.

Raporda Türkiye’ye yönelik olarak bu eksiklikleri giderilmesi için şu öneriler yer aldı:

İnsan tacirlerinin araştırılması, kovuşturulması ve mahkum edilmesi.

İnsan ticareti soruşturmaları ve kovuşturmalarına ilişkin ileri eğitim dahil, müfettişlere, savcılara ve yargıçlara insan ticareti vakalarına yönelik mağdur merkezli yaklaşımlar konusundaki eğitimin yaygınlaştırılması ve kurumsallaştırılması.

İnsan ticareti vakalarının eğitimli savcılar ve müfettişler tarafından ele alınmasını sağlamak için uzmanlaşmış bir savcılık birimi gibi prosedürler veya yapılar oluşturulması.

Tüm mağdurlar için barınma ve psiko-sosyal destek dahil uzmanlaşmış hizmetlerin arttırılması ve güçlendirilmesi.

Mülteciler ve sığınmacılar, LGBTQI+ topluluklarındaki kişiler, sınır dışı edilmeyi bekleyen göçmenler, para karşılığı seks yapan Türk ve yabancı kadın ve kızlar, sokaklarda dilenen ve tarım ve sanayide çalışan çocuklar gibi savunmasız gruplar arasında proaktif mağdur belirleme çabalarının arttırılması.

Mağdurları daha iyi tespit etmek ve mağdur hizmetleri sağlamak için sivil toplumla ortaklıkların arttırılması.

Mağdurların mahkeme duruşmalarına katılmaları için seyahat ve diğer masrafları azaltacak uzaktan tanıklık veya finansman kullanımı dahil, mağdurların soruşturma ve kovuşturmalara katılımının teşvik edilmesi.

Kurumlar arası işbirliğinin geliştirilmesi ve ulusal bir eylem planı oluşturulması.

Yargıçların ceza davalarında tazminat konusunda eğitilmesi, insan tacirlerinin mal varlıklarına el koymak için prosedürler oluşturulması ve iadeyi zamanında sağlamak için etkili yöntemler oluşturulması.

Tüm mağdurların tazminat talep etme hakları konusunda bilgilendirilmesi ve buna teşvik edilmesi.

İş yerlerinin ve işyerlerini zorla çalıştırma konusunda tam olarak denetlemek ve izlemek için oluşturulan iş müfettişliğinin kaynaklarının arttırılması.

''Deneyim ve uzman eksikliği''

Jandarmanın ''yüksek riskli'' olarak görülen 33 bölgede istihbarat paylaşmak ve soruşturmalarla teftişleri koordine etmek için insan kaçakçılığı çalışma grupları oluşturduğu belirtildi.

Ancak savcıların, vakaları genellikle, insan ticaretini soruşturmak için gerekli beceri ve bilgiye sahip olmayan uzmanlaşmış Emniyet Genel Müdürlüğü veya Jandarma birimleri yerine genel soruşturma birimlerine yönlendirdikleri aktarıldı.

Ayrıca, savcılar ve hakimler arasında insan ticaretiyle ilgili deneyim ve uzmanlık eksiğinin, hükümetin insan ticareti gibi karmaşık suçları kovuşturma kabiliyetini ve araçlarını sınırladığına dikkat çekildi.

Raporda ''Uzmanlar, seks ticareti ile “fuhşun teşviki” (Madde 227) veya işgücü ticareti ile “çalışma ve çalışma özgürlüğünün ihlali” (Madde 117) arasındaki kafa karışıklığı dahil, kolluk kuvvetleri arasındaki insan ticaretiyle ilgili yanlış algılamaları bildirmeye devam etti'' denildi.

''Davalarda delil ve tanık eksikliği''

Mağdurlar ve tanıklar mahkeme işlemlerine nadiren katıldıkları için adli makamların davaları daha hafif suçlara düşürdüğü ve/veya yeniden sınıflandırdığı belirtilen raporda delil eksikliği, özellikle de tanıklık eksikliği nedeniyle sanıkların beraat ettirildiğine dikkat çekildi.

Rapor hükümetin, bağımsız olarak ve uluslararası kuruluşlardan teknik ve mali destek alarak Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma, savcı ve hakimlere çeşitli insan ticaretiyle mücadele eğitimleri verdiğine dikkat çekti.

Hükümetin, insan ticareti soruşturmalarında Avusturya, Bulgaristan, Endonezya, Moldova, Almanya, Gürcistan ve Tayvan'dan yetkililerle işbirliği yaptığı kaydedildi. Hükümetin ayrıca Almanya'dan şüpheli bir kaçakçıyı iade ettiği ve Gürcistan'dan kaçakçı olduğundan şüphelenilen beş kişinin iadesini talep ettiği kaydedildi.

Mağdurların korunması

Hükümetin mağdurların korunması çabalarını arttırdığına dikkat çekilirken 2020'deki 276 mağdura karşın bu yıl 349 mağdurun belirlendiği bildirildi.

Bunlardan 201'inin seks ticareti mağduru, 133'ünün zorla çalıştırma mağduru, 14'ünün çocuk askerlik mağduru olduğu, bir mağdurun istismarının ise rapor edilmediği belirtildi. Mağdurların 322'si kadın, 81'i erkek, 120 çocuk ve 361'i yabancı uyrukluydu.

''PKK çocukları zorla alıkoyuyor''

Raporda ayrıca ABD’nin de terör örgütü listesinde bulunan PKK'nın çocukları silah altına almak için zorla alıkoyduğu belirtildi.

Ayrıca Suriye'de devlet dışı silahlı gruplar tarafından gözaltına alınan kadınların Türkiye'ye gönderilmesi ve burada istismar edilmesinin muhtemel olduğu belirtildi.

Raporda geçen yıllarda insan hakları grupları ve uluslararası kuruluşlardan gelen raporların hükümetin Suriye'de çocuk asker toplayan, Türkiye tarafından desteklenen silahlı bir muhalif gruba operasyonel, ekipman ve mali destek sağladığını gösterdiği belirtildi.

Türkiye'de 3 milyon 700 bin kadar yerlerinden olmuş Suriyeli ve diğer ülkelerden 350 bin mülteci bulunduğu, bunların insan ticareti ve istismara açık oldukları vurgulandı.

Hükümetin PKK’nın silah altına almaya çalıştığı çocukları desteklemeye devam ettiği belirtildi ve 14 kurbanın başarılı bir şekilde topluma kazandırıldığı aktarıldı.

Raporda, ''Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Dairesi, 145 potansiyel mağduru, Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticaretiyle Mücadele Dairesi ise 360 potansiyel mağduru Göç İdaresi Başkanlığı'na yönlendirdi.

Göç İdaresi Başkanlığı mağdurlarla görüşme yapmak için 81 il ofisinin her birinde iki kimlik uzmanı tuttu. Göç İdaresi Başkanlığı 8 bin 77 potansiyel mağdurla görüştü. Bu da 2020'deki 4 bin 919 potansiyel mağdurla karşılaştırıldığında önemli bir artışa işaret ediyor'' denildi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 81 ilde 274 mobil ekip hizmete sunarak evsiz ya da sokaklarda yaşayan çocuklara ulaşmaya çalıştığı belirtildi.

''Göçmen ve mülteci mağdurlar proaktif şekilde tespit edilmiyor''

Kolluk kuvvetlerinin, seks ticareti ve “fuhşun teşviki” unsurlarını etkili bir şekilde ayırt etmediği belirtilen raporda hükümetin son derece savunmasız olan mülteci ve göçmen topluluklarındaki mağdurları proaktif olarak tespit etmediği kaydedildi.

Hükümetin 2021 veya 2020'de insan ticaretiyle mücadele çabaları için tahsis edilen toplam miktarı bildirmediği ve yerel STK'lara fon sağlamadığı kaydedildi.

Bununla birlikte, Göç İdaresi Başkanlığı, hijyenik ürünler ve seyahat masrafları da dahil olmak üzere mağdurlara yardım için 313,967 lira tahsis ettiğini ve 2020'deki 172,083 liraya kıyasla bunun artışa işaret ettiğini bildirdi.

Raporda yasaların insan ticareti mağdurlarına barınma, tıbbi ve psiko-sosyal hizmetler, çalışma seçenekleri, eğitim, çeviri hizmetleri, geçici ikamet, ülkesine geri dönüş yardımı, mesleki eğitim ve hukuki danışmanlık gibi hizmetler vermesini içerdiği hatırlatıldı. Hükümetin geçen yıl 2020'deki 209 mağdura kıyasla bir düşüşle 149 mağdura destek hizmeti sağladığı belirtildi.

Hükümetin sığınaklarda kalan mağdurlara COVID-19 testleri ve kişisel koruyucu ekipman, mağdurlara işe yerleştirme desteği sağladığı, ancak işe yerleştirme yoluyla iş bulan mağdurların sayısını bildirmediği kaydedildi. 2020'de bu sayı yalnızca üçtü.

''Hükümetin çabaları STK'ları yeterince içermiyor''

Raporda ''Sivil toplum aktörleri, hükümetin mağdur koruma çabalarının bağımsız kuruluşların finansmanı dahil STK'ları yeterince içermediğine dair endişelerini dile getirmeye devam etti'' denildi.

Yabancı mağdurlara yasa kapsamında 30 günlük geçici oturma izni hakkı tanındığı belirtilirken bunun çalışma iznine başvurma seçeneği ile üç yıla kadar uzatılabildiği kaydedildi.

Gözlemcilerin mağdurların genellikle kovuşturmalara katılmamayı ve kısmen sığınma evleri dışında konaklama seçeneklerinin olmaması nedeniyle mümkün olan en kısa sürede geri dönmeyi tercih ettiği belirtildi.

Davalar beraatle sonuçlandı

Yine gözlemcilerin mağdur merkezli yaklaşımlar, koruma önlemleri ve adli yardım gibi kovuşturmalarda mağdur işbirliğini teşvik etmek için fırsatların sınırlı olmasının, çok sayıda beraate neden olduğunu ve daha düşük cezalarla sonuçlandığını aktardıkları belirtildi.

Rapora göre ceza mahkemeleri çoğu zaman tazminat ödemedi ve mağdurlara tazminat davası açmalarını tavsiye etti. Asliye hukuk mahkemelerindeki davalarda ise mağdurlara tazminat ödenmesi yılllar sürdü. 2021, 2020 ve 2019'da ceza mahkemeleri ve hukuk mahkemeleri tazminat vermedi.

Önleme çalışmaları

Hükümetin ulusal eylem planını 2009'dan bu yana güncellemediği belirtilen raporda ''kaynak ve denetimler, çocuk işçi çalıştırılmasına karşı yasakları etkin bir şekilde izlemek ve uygulamak için yetersizdi'' denildi.

Rapora göre müfettişler, ihbar olmadığı sürece 50 veya daha az işçi çalıştıran özel tarım işletmelerini genellikle ziyaret etmedi ve bu da işletmelerin zorla çalıştırma konusunda savunmasız durumda kalmasına neden oldu.

Rapora göre çalışma iznine başvurmanın işverenin sorumluluğunda olması mülteci savunucularına göre prosedürün külfetli ve maliyetli olmasına neden oldu ve bunun sonucunda az sayıda işverenin bu yolu izlediği bildirildi.

Sonuç olarak, şartlı mültecilerin ve geçici koruma altındakilerin çoğu yasal istihdam seçeneklerinden yoksun kaldıkları ve insan ticareti dahil sömürüye karşı savunmasız bırakıldıkları kaydedildi.

''Hükümet, ticari seks eylemlerine olan talebi azaltmak için çaba göstermedi'' denildi.

Mağdurların çoğu Suriye'den

Raporda Türkiye'deki insan ticareti mağdurlarının en başta Orta ve Güney Asya, Doğu Avrupa, Azerbaycan ve Suriye'den geldikleri belirtildi.

2021 yılında 349 mağdurun çoğunun (159) Suriye'den olduğu, ayrıca 63 Özbek, 22 Afgan ve 12 Kırgız'ın mağdurlar arasında olduğu belirtildi.

İnsan tacirlerinin bazı Gürcü kadın ve erkekleri de zorla çalıştırdıkları ayrıca bazı Türkler'i İsrail ve Moldova'da zorla çalıştırdıkları belirtildi.

Roman çocukların sık sık büyük kentlerin sokaklarında görüldüğü belirtilen raporda bunların çöp toplayıcı, sokak çalgıcısı ve dilenci olarak çalıştıkları belirtildi. Bu çocukların durumunun, istismara açık olmaları ve zorla çalıştırılmaları kaygılarını arttırdığı kaydedildi.

''LGBTQI+ topluluğu istismara açık''

İnsan hakları gruplarının ticari cinsel istismar ve seks ticareti gibi konuların LGBTQI+ topluluğu içinde sorun olmaya devam ettiğini bildirdikleri belirtilen raporda bu grubun hem yetkililer hem de yerel toplum içinde ayrımcılık ve düşmanlıkla karşılaştıklarına dikkat çekildi.

Raporda insan tacirlerinin pandemi nedeniyle giderek daha fazla mağdurun ev köleliği için çalıştırılmasına odaklandığı ve sosyal medya, tanışma siteleri ve çevrimiçi iş arama platformları dahil çevrimiçi işe alım yöntemlerinin kullanımının arttığına dikkat çekti.

Rapora göre COVID kısıtlamaları nedeniyle, insan tacirlerinin mağdurları eğlence mekanları, güzellik merkezleri ve masaj salonları gibi yerlerde istihdam etme olasılığı azaldı. Hem seks ticareti hem de zorla çalıştırma için özel evlerde istismar etme olasılığı ise daha yükseldi.

Tarım işçilerinin özellikle de fındık işçilerinin düşük ücret, maaş kesintisi, uzun çalışma saatleri ve tehlikeli çalışma koşullarıyla zorunlu çalışmaya karşı savunmasız oldukları belirtilen raporda aracıların bu işçileri hasatlar arasında kredilerle sözleşmeli köleliğe zorladıkları belirtildi.

''Suriyeli kadınlar suç şebekelerinin elinde''

Suç örgütlerinin Suriyeli kadınları ve genç kızları seks ticaretine zorladıkları kaydedildi.

Rapora göre STK'lar, mülteci kampı yetkililerinin ve gönüllülerin, sahte iş teklifleriyle kızları seks ticaretine dahil etmek için suç şebekeleriyle işbirliği yaptığını öne sürdü. Suriyeli erkek çocukların ise mülteci kamplarında tecavüz ve cinsel istismar iddialarıyla seks ticaretine karşı savunmasız kaldığı bildirildi.

Yaşları 12'ye kadar inen Suriyeli kızların gayrı resmi törenlerle özellikle yoksul ve kırsal bölgelerde yetişkin erkeklerle evlendirildiği, bunların ev içi köleliğe ve seks ticaretine karşı savunmasız oldukları kaydedildi.

Raporda pandeminin ardından küçük yaştaki kızlarını Türk erkeklerle ekonomik bir kazanç mekanizması olarak evlendiren Suriyeli ailelerin ve çocuk işçi sayısının arttığı belirtildi.

Aralarında çocukların olduğu Suriyeli ve diğer mültecilerin sokakta dilencilik yapmak, tarımda, restoranlarda, tekstil fabrikalarında, marketlerde, mağazalarda ve diğer işyerlerinde zorla çalıştırılmak gibi durumlara karşı savunmasız olduğu belirtilen raporda uzmanların çocukların bazı durumlarda kötü çalışma koşullarında, düşük ücretlerle, uzun saatler çalıştığını bildirdikleri kaydedildi.

Kovuşturmalar

Hükümetin kovuşturma çabalarını arttırdığı belirtilen raporda, ceza kanununun 80. maddesinin seks ticaretini ve işçi kaçakçılığını suç haline getirdiği ve seks ticaretiyle ilgili olarak tecavüz gibi ciddi suçlarla orantılı olarak sekiz ila 12 yıl hapis ve para cezası öngördüğü belirtildi.

Hükümetin 408 yeni davayı ve 591 şüpheliyi araştırdığı, bu rakamın 2020 yılında 269 vaka ve 880 şüpheli olduğu kaydedildi.

Hükümetin önceki yıllardan 198 dava ve 535 şüpheliyi soruşturmaya devam ettiği belirtildi. Adalet Bakanlığı'nın 238 sanıklı

78 yeni davayı kavuşturduğu, 2020'de ise 238 sanıklı 68 yeni davanın kovuşturulmuş olduğu aktarıldı.

Adalet Bakanlığı'nın önceki yıllardan bin 808 sanıklı 314 davayı kovuşturmaya devam ettiği belirtilen raporda 72 kaçakçının mahkum edildiği kaydedildi. 2020'de mahkum edilen insan kaçakçılarının sayısı ise rapora göre 30'du.

Hakimlerin, tüm kaçakçıları hapis ve 61 kaçakçıyı ek para cezasına çarptırdığı, ancak hükümetin cezaların süresini bildirmediği kaydedildi.

''Mahkemeler, insan ticareti suçundan yargılanan sanıkların çoğunu beraat ettirmeye devam etti'' denilen raporda 2020'de 339 sanıktan 267'sinin ve 214 sanıktan 177'sinin beraat ettirildiği kaydedildi.

''Hükümet, insan ticareti suçlarına katılan devlet görevlilerine ilişkin herhangi bir soruşturma, kovuşturma veya mahkumiyet bildirmedi'' denildi.

Raporda Emniyet Genel Müdürlüğü'ne bağlı Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları biriminin 2021'de genel merkezdeki memur sayısını 114'ten 141'e çıkardığına ve 81 ilin tamamında yaklaşık bin 600 memurla varlığını sürdürdüğüne dikkat çekildi.

Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları biriminin iş müfettişleriyle birlikte kayıtsız işyerlerinde ilk kez 664 ortak teftiş yürüttüğine dikkat çekildi. İş ihlallerini tespit etmeye yönelik bu ortak teftişlerin herhangi bir insan ticareti davasıyla ise sonuçlanmadığı aktarıldı.

  • 16x9 Image

    Pınar Sayar Kızılçalı

    Galatasaray Üniversitesi Gazetecilik ve İnternet Yayıncılığı mezunu Pınar Sayar Kızılçalı, aynı üniversitede Uluslararası İlişkiler yüksek lisans eğitimi aldı. Meslek hayatına 2008 yılında NTV’de dış haber editörü olarak başlayan Kızılçalı, daha sonra Al Jazeera Turk İstanbul bürosunda web editörü olarak çalıştı. Kızılçalı 2017 yılından bu yana Amerika’nın Sesi ekibinde yer alıyor.
XS
SM
MD
LG