Erişilebilirlik

Beş Soruda AB-Türkiye İlişkileri Gündemi


(ARŞİV) AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la video konferans üzerinden görüşüyor
(ARŞİV) AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la video konferans üzerinden görüşüyor

AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel, aday ülke Türkiye'yle ilişkilerde durum değerlendirmesinde bulunmak üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Salı günü bir araya geliyor.

VOA Türkçe olarak AB–Türkiye ilişkilerinde bu görüşme ekseninde son durumu 5 soruyla derledik.

AB yönetiminin ziyareti neden önemli?

Brüksel–Ankara hattında yapılan üst düzey görüşme kapsamında, önceki hafta AB üyesi ülke liderlerinin Konsey toplantısında alınan 20 maddelik kararlar masaya yatırılacak.

AB Konseyi Liderler Zirvesi’nin yayımladığı bildiride, Türkiye’yle ilgili 10 madde şeklinde kararların bulunması dolayısıyla “AB’nin gündemi Ankara” değerlendirmesi yapılmıştı. Şimdi AB Komisyonu Başkanı Von Der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Michel’ın, Türkiye adına Erdoğan’dan AB kararlarının uygulanması konusunda bilgi alması bekleniyor. Ancak Türkiye’nin, AB’nin Doğu Akdeniz, Kıbrıs gibi çetrefilli başlıklarda kararlarını “çelişkili bulması”ndan hareketle, Erdoğan’ın görüşmede itirazlarını dile getirmesi öngörülüyor.

Görüşmenin Corona virüsü salgını koşullarına rağmen yüz yüze yapılması kararı ve karşılıklı çekincelerin açıkça ifade edilecek olması, Brüksel’in Ankara’ya ilişkin tavrını şekillendirmesinde önemli bir adım olarak yorumlanıyor.

Doğu Akdeniz meselesi AB–Türkiye ilişkilerini nasıl etkiliyor?

Türkiye’nin AB üyesi ülkeler statüsündeki Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile ciddi fikir ve çıkar ayrılığı yaşadığı Doğu Akdeniz meselesi, bizzat AB Konseyi’nin açıklaması itibariyle Ankara–Brüksel ilişkilerini son dönemde en çok etkileyen konu başlığı olarak görünüyor.

AB Konseyi toplantısı sonrasında VOA Türkçe’nin aralarında bulunduğu bir grup basın mensubuyla paylaşılan değerlendirmede, Brüksel’in neden 2020 yılı Aralık ayına kıyasla 2021 yılı Mart ayında Türkiye’ye yönelik daha olumlu yaklaşım sergilediği sorusu da Doğu Akdeniz başlığıyla açıklanmıştı.

AB yetkilisi, AB Konseyi’nin Türkiye’ye yönelik yaklaşımında 2020 yılı Aralık ayına kıyasla daha yumuşak ve yapıcı tutum almasını “Doğu Akdeniz için atılan olumlu adımlar” ile gerekçelendirmişti. AB yetkilisi, “son kararlarda Ankara ile ilişkilerde pozitif ajanda yürütülmesi için AB Komisyonu’na talimatlar verildiği” görüşünü ifade etmişti.

Dolayısıyla Salı günkü görüşmede AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen’in görevi, Ankara’yla nasıl olumlu bir çalışma yürütülebileceğini konuşmak olacak. Ancak bunun AB açısından ön şartı, Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’nin deniz altında doğal kaynak arama faaliyetlerini Yunanistan ve Kıbrıs Rus Yönetimi'yle gerilimli noktaya taşımaması.

Ayrıca AB Konseyi’nin 18. Madde'deki kararı itibariyle Türkiye’nin talep ettiği üzere AB tarafından Doğu Akdeniz konusunda “çok taraflı uluslararası bir konferans düzenlenmesi” için de adım atılması söz konusu.

Yunanistan ve Rumlar’ın tutumu ilişkilere nasıl yansıyor?

Doğu Akdeniz meselesi başta olmak üzere, üye ülkeler olmaları itibariyle Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın Türkiye aleyhine takındığı tavır Ankara açısından Brüksel'ye ilişkileri gerginleştiriyor. 2020 yılı Aralık ayında Türkiye’ye Mart zirvesinde yaptırım kararı alınabileceği yönünde karar alınmış iken şimdi bundan vazgeçilmiş olması da, Yunanistan’ın Ankara yönetimiyle müzakere masasına oturmasıyla açıklanıyor.

AB tarafı açıkça sadece Doğu Akdeniz değil Yunanistan’la ilişkiler ve Kıbrıs sorunu müzakerelerinde de “Türkiye’nin yapıcı bir tutum sergilemesi” şartını kararlarında ifade etti.

“Doğu Akdeniz’de gerginliği azaltılmasını memnuniyetle karşılıyoruz” diyen AB, Türkiye’nin “mavi vatan” ifadesiyle deniz yetki sahası içerisinde yaptığı sondaj faaliyetlerini ise “yasadışı” olarak niteledi. Dolayısıyla AB, Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların paylaşımı ve deniz yetki sahası gibi sorunları halen Yunanistan ve Rumlar’ın penceresinden değerlendiriyor. Bu nedenle Türk Dışişleri Bakanlığı da, kararlara ilişkin değerlendirmesinde, “Türkiye-AB ilişkilerine tek yönlü bakış açısıyla kaleme alındığı görülmüştür” tepkisini gösterdi.

Şimdi görüşmede Erdoğan’ın, sıkça kullandığı “çifte standart uyguluyorsunuz” söylemini tekrarlayarak, Brüksel’i Doğu Akdeniz meselesinde uluslararası hukuku dikkate alarak tarafsız yaklaşım sergilememekle suçlaması bekleniyor. Ancak bu noktada AB tarafı, Türkiye’nin “aday”, Yunanistan ile Rumlar’ın ise “üye” olması itibariyle Brüksel’in halihazırda birlik çıkarlarını savunmak durumunda olduğu görüşünde.

Suriyeli sığınmacılar ve göç sorunu ilişkilerde ne derece önemli?

Fransa gibi ülkelerde Türkiye’nin Suriyeli sığınmacıları AB’ye karşı “tehdit” unsuru olarak kullandığı görüşü dile getiriliyor.

Türkiye ise, Suriyeli sığınmacılara ev sahipliği yapmaya devam etmesine karşın AB’nin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize serbestisi hakkı tanımamasına tepki gösteriyor. Türk Dışişleri Bakanlığı da, AB’den “vize serbestisi” başlığını ele alması gerektiğini açıkladı.

AB Konseyi’nin kararlarında göç değerlendirmesine rağmen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize serbestisi tanınabileceğine ilişkin ima dahi yapılmadı. Ancak AB, Türkiye’den “özellikle sınır koruma ve yasadışı göçle mücadele etmesini” talep ediyor. Bunun yanı sıra “Türkiye’nin düzensiz göçmenlerin ve reddedilen ilticacıların geri dönüşünü kabul etmesini” istiyor.

Salı günkü görüşmede de Von Der Leyen ve Michel’ın, Türkiye’yle düzensiz göç sorunu konusunda yeni adımlar atılması yönünde Erdoğan’a önerilerde bulunması öngörülüyor.

AB ile Gümrük Birliği Anlaşması’nın yenilenmesi mümkün mü?

AB Konseyi’nin 11. maddesindeki kararı itibariyle Türkiye’yle Gümrük Birliği Anlaşması, anlaşmayı yeniden değerlendirme görevi Von Der Leyen ve Michel’a verildiği için görüşmedeki başlıklardan bir diğerini oluşturuyor.

AB tarafı, Türkiye’yi henüz adaylıktan üyeliğe almaya hazır görmemekle birlikte komşusuyla ekonomik işbirliğini geliştirmek istediğini beyan ediyor.

Türkiye ise Gümrük Birliği’nin mutlaka güncellenmesi gerektiğini ve özellikle tarım, hizmet gibi sektörleri kapsayacak şekilde genişletilmesini talep ediyor.

Bu noktada Gümrük Birliği’nin Ankara–Brüksel hattında yeniden ele alınması ise yeni sorunlara yol açabilir görünüyor. Çünkü mevcut durumda Türkiye, bağımsız ülke olarak tanımadığı ve “Rum tarafı” olarak değerlendirdiği 'Kıbrıs Cumhuriyeti'yle' Gümrük Birliği kapsamında herhangi bir ilişki yürütmüyor. Diğer AB üyesi ülkelerden farklı olarak Rum tarafına limanlarını açmayan Türkiye’nin, örneğin Kıbrıslı Türkler’e yönelik ekonomik ambargo kalkmadan tek taraflı olarak Rum tarafıyla ekonomik iyi ilişkilere kapıyı açması olası görülmüyor. Dolayısıyla AB Konseyi’nin “ekonomik işbirliği konusunda, Gümrük Birliği’nin tüm üye devletlere etkili bir şekilde uygulanmasını teminen” Türkiye ile görüşmeler yapılması kararı sıkıntılı görünüyor. Salı günkü görüşmede de Rumlar ekseninde Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi konusunun nasıl ele alınacağı merak konusu.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

XS
SM
MD
LG