Erişilebilirlik

AB-Türkiye Göçmen Anlaşması Beş Yıl Sonra Hangi Noktada?


On yılını dolduran Suriye iç savaşı milyonlarca kişiyi yerinden etti. Savaştan kaçan Suriyeliler, aralarında Türkiye, Ürdün, Lübnan’ın da olduğu komşu ülkelere göç etti. Resmi verilere göre, Türkiye’de geçici koruma statüsüne sahip kayıtlı Suriyeliler’in sayısı 3 milyon 600 bin.

Suriye ve diğer ülkelerden gelen göçmenler için Türkiye ve AB arasında varılan mülteci anlaşmasının beş yıl içinde verdiği sonuçlar ve bundan sonrasında sürecin nasıl ilerlemesi gerektiği, Amerikan Alman Marshall Fonu’nun (GMFUS) internet üzerinden düzenlediği panelde tartışıldı.

Alman Marshall Fonu uzmanlarından Kadri Taştan’ın moderatörlüğünde düzenlenen panele, Avrupa Politika Merkezi’nden analist Olivia Sundberg Diez, Türkiye Ekonomik Politika Araştırma Vakfı’ndan Omar Kadkoy ve Bilgi Üniversitesi Göçmen Araştırma Merkezi Başkanı ve Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci katıldı.

Panelde konuşan Pınar Uyan Semerci, AB ve Türkiye arasındaki anlaşmanın bazı kusurları ya da tartışılan yönleri olsa da, tarafların sorumluluğu paylaşmasının anlaşmanın olumlu bir yönü olduğunun altını çizdi.

“Kapsamlı bir entegrasyon stratejisine ihtiyaç var”

Panelde Türkiye’deki Suriyeliler’in çoğunun ülkelerine dönmek istemediklerini vurgulayan Türkiye Ekonomik Politika Araştırma Vakfı’ndan Omar Kadkoy, Türkiye’nin ulusal düzeyde kapsamlı bir entegrasyon stratejisi olması gerektiğini ifade etti.

Pandemiden sonra yüzde 10 düştü

Yaptığı çalışmalarda Suriyeli sığınmacıların Türkiye’deki işgücüne entegre olmasına ve konuyla ilgili yasal düzenlemelere odaklanan Omar Kadkoy, son resmi rakamlara göre Türkiye’de yaşları 5-17 arasında değişen ve sayıları bir milyonu aşan okul çağındaki Suriyeli çocukların yüzde 63’ünün Türkiye’deki okullara kayıtlı olduğunu; bu oranın entegrasyonun bir işareti olarak görülebileceğini belirtti.

Ancak bu oranın Corona virüsü pandemisinin etkili olmaya başladığından bu yana düştüğünü kaydeden Kadkoy, bazı çocukların ekonomik sebeplerle eğitimlerini bırakarak işgücüne katılmak zorunda kaldığına dikkat çekti.

“Uygulama daha iyi olabilir”

Avrupa Politika Merkezi uzmanlarından Olivia Sundberg Diez, Türkiye ve AB arasındaki mutabakatın genel hatlarıyla başarılı olduğunu; ancak uygulamanın daha iyi olabileceğini söyledi.

Anlaşmanın çeşitli sebeplerle eleştirildiğini belirten Diez, bu nedenleri şu şekilde sıraladı:

1- Yunan adalarında mültecilerin içinde bulunduğu koşullar sebebiyle AB topraklarında yaşanan insani durum

2- Afgan mültecilerin kitlesel şekilde sınırdışı edilmesi ve düzenli bir bildirim mekanizmasının olmaması

3- Anlaşmanın hukuki olarak bağlayıcılığının bulunmaması ve tarafların parlamentolarınca onaylanmamış olması. Bu durumun uygulamanın denetlenmesini imkansız kılması.

“Türkiye-Yunanistan sınırında yaşananlar mutabakatın kırılgan olduğunu gösterdi”

Türkiye ve Yunanistan arasında geçtiğimiz yıl bahar aylarında düzensiz göçmenler konusunda karşılıklı suçlamalarla yaşanan gerilimli döneme atıfta bulunan Diez, bu durumun mutabakatın ne kadar kırılgan olduğunu gösterdiğini vurguladı.

Türkiye ve AB arasında mülteciler konusunda işbirliğinin devam edeceği öngörüsünde bulunan Diez, anlaşma kapsamında fonların daha hızlı bir şekilde dağıtımının yapılması gerektiğini; ancak AB’nin anlaşmaya yeni unsurlar eklenmesi konusunda istekli olmadığını belirtti.

Uzman, bundan sonraki süreçte mülteci anlaşması kapsamında üç konunun önemli olduğunun altını çizdi:

1- Mültecilerin uzun vadeli entegrasyonunun desteklenmesi

2- Taraflar arasında karşılıklı güvenin güçlendirilmesi

3- Yunan adalarında mültecilerin içinde bulundukları koşulların iyileştirilmesi

Mutabakat ne öngörüyordu?

Türkiye üzerinden Yunanistan’a ve oradan başka Avrupa ülkelerine gitmek isteyen göçmenlerin yeni hayat umudu zaman zaman Türkiye’nin Ege kıyılarında trajedilere yol açtı.

Şişme plastik botlarla insan kaçakçılarına para ödeyerek yola çıkan binlerce göçmen hayatını kaybetti. 2015 yılı Eylül ayında cansız bedeni Bodrum sahiline vuran Suriyeli bebek Alan Kurdi’nin görüntüsü infiale yol açtı. Alan bebek Suriye’deki iç savaşın yol açtığı mülteci kriziyle gelen trajedinin sembolü oldu.

Türkiye ve Avrupa Birliği, Türkiye üzerinden kara ya da deniz yoluyla Avrupa’ya düzensiz göçün durdurulması için bir dizi toplantının ardından 18 Mart 2016’da mutabakat imzaladı. Anlaşma, Türkiye üzerinden Yunan adalarına geçen bütün düzensiz göçmenleri Türkiye’nin geri almasını ve insan kaçakçılarıyla da mücadele etmesini öngörüyordu.

Avrupa Birliği mutabakat kapsamında Suriyeli mülteciler için geliştirilen projelerin finansmanı için de 6 milyar Euro kaynak vaadinde bulundu.

Anlaşmanın ardından AB'ye göçmen akını önemli ölçüde durdu. AB Komisyonu tarafından açıklanan rakamlara göre, 2015 yılında Ege Denizi’nden Yunan adalarına geçenlerin sayısı 856 binden, bir sene sonra 173 bine, 2017 yılında ise 30 bine düştü. 2020’de sınırı geçmek isteyenlerin sayısı 10 bine indi.

Ancak Türkiye ve AB arasındaki mutabakat zaman zaman siyasi bir baskı aracı haline de geldi. Geçtiğimiz yıl Şubat ayında Reuters haber ajansına konuşan Türk bir yetkili Suriyeli mültecilerin kara veya denizden Avrupa’ya ulaşmasını durdurmamaya karar verdiğini söylemiş; bu açıklamadan bir süre sonra Suriyeliler Yunanistan sınırına doğru gitmeye başlamıştı.

Mutabakat yenilenecek mi?

Avrupa Birliği liderlerinin bu haftaki iki günlük zirvesinin gündem maddelerinden biri de Türkiye ile ilişkilerin yanı sıra, beş yıl önce imzalanan 2016 tarihli mülteci mutabakatının yenilenmesi.

Avrupa Birliği’nin beş yıl önce imzalanan mutabakatın gereklerini tam olarak yerine getirmediğini ve mutabakatın mevcut koşullara bakılarak yenilenmesi gerektiğini savunan Türkiye, müzakereler çerçevesinde mülteciler için AB'den daha fazla maddi yardım talep ediyor.

Avrupa ise, üye devletlerden gelen tüm eleştirilere rağmen "anlaşmanın yenilenmesine olumlu baktığını" açıkladı.

Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Mart ayı içinde yaptığı açıklamada, mevcut anlaşmanın uygulanmaya devam etmesi ve göçmenler konusunda işbirliğinde temel çerçeve olması gerektiğini; ancak önümüzdeki dönemde anlaşmanın yenilenmesi gerektiğini ve bu konuda müzakerelere başlanabileceğini söyledi.

Anlaşmanın somut sonuçlar ürettiğini belirten Borell, mutabakat sayesinde düzensiz geçişlerin azaldığını ve Türkiye’deki sığınmacıların durumunun da iyileşmesini sağladığını belirtti.

İnsan hakları ve yardım örgütleri ise mutabakatın binlerce göçmenin insani olmayan koşullarda yaşamak zorunda kaldığı açık hava hapishanesi yarattığı; bazı göçmenlerin de Türkiye’de sıkışıp kalmasıyla sonuçlandığı görüşünde.

2016 yılında imzalanan mutabakat Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerinin canlandırılmasını, Gümrük Birliği’nin güncellenmesini ve Türk vatandaşlarına vize serbestisi getirilmesi gibi konu başlıklarını da içeriyor.

Ankara bu başlıklarda AB’nin adım atmasını bekliyor. Uzmanlar, mülteci krizinde daha önce yaşanan trajedilerin yeniden yaşanmaması için iş birliğinin gerekli olduğunu ve birlikte çalışmanın her iki tarafın çıkarına olduğunu vurguluyor.

  • 16x9 Image

    Begüm Dönmez Ersöz

    Begüm Dönmez Ersöz medyadaki kariyerine 2006’daki İsrail-Lübnan savaşı sırasında CNN Türk’te simultane tercüman ve muhabir olarak başladı. 2014-2018 yılları arasında dış haber müdürü olarak görev yaptığı kanalda dış politika ve uluslararası diplomasiye ilişkin haberler hazırladı, özel röportajlar yaptı. IŞİD’le mücadele operasyonları döneminde çatışma bölgeleri dahil sahadaki ekibi yönlendirdi, ABD’de başkanlık seçimleri gibi özel yayınları yönetti. Merkezi Atlanta’da bulunan CNN’in editoryal, liderlik ve dijital gazetecilik programlarına katıldı. Boğaziçi Üniversitesi’nin gururlu mezunlarından. Begüm Dönmez Ersöz 2018’de göreve başladığı VOA Türkçe’de ABD dış ve iç siyasetinden uluslararası diplomasiye uzanan geniş bir alanda haber, röportaj ve yayın yapıyor. VOA Türkçe’nin Beyaz Saray ve Kongre muhabirliği görevini yürütüyor. Simultane çeviri ve gazetecilik becerilerini aynı potada eritebildiği bir işi olduğu için mutlu.

XS
SM
MD
LG