AB adına en üst karar alma mekanizması olarak üye ülke temsiline dayalı AB Konseyi’nin Perşembe günkü liderler zirvesi sonrasında yapılan 20 maddelik açıklamasında, Türkiye ile ilişkiler hakkında 10 madde bulunması dikkat çekti. Konsey kararlarını değerlendiren bir AB yetkilisi Brüksel – Ankara ilişkilerindeki son durumun ve nasıl bir yol haritası izleneceğinin ipuçlarını verdi.
AB’nin Türkiye’ye yönelik yaklaşımında Aralık 2020’ye kıyasla daha yumuşak tonunu “Doğu Akdeniz” için atılan olumlu adımlara bağlayan AB yetkilisi son kararlarda Ankara ile ilişkilerde pozitif ajanda yürütülmesi için AB Komisyonu’na talimatlar verildiği görüşünde.
Türkiye’nin Yunanistan ile yürüttüğü 61’nci ve 62’nci tur istikşafi görüşmelere atıfta bulunan yetkili, aynı zamanda AB’nin Birleşmiş Milletler’in (BM) ev sahipliğinde yapılacak Kıbrıs müzakeresini dikkate aldığını ve dolayısıyla AB’nin Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri olumlu değerlendirerek yaptırım yerine pozitif ajandaya yöneldiğini dile getirdi.
AB yetkilisi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kıbrıs konusunda Cenevre’de yapılacak 5+BM şeklindeki toplantıya AB’nin gözlemci olarak katılma talebine ilişkin olumsuz yaklaşımını da yorumladı. Rum ve Türk tarafı arasındaki müzakere süreci sonunda eğer Kıbrıs adası tümüyle AB üyesi olacaksa, AB kurallarını anahtar olarak düşünmek gerektiğini vurgulayan AB yetkilisi, Kıbrıs’taki Türk tarafının ekonomi piyasasına serbest erişim, seyahat özgürlüğü, maddi destek gibi talepleri açısından AB’nin müzakere sürecinde yer almak durumunda olduğu görüşünü aktardı.
Nisan ayında AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Türkiye’yi ziyaret etmeleri için planlama yapıldığını açıklayan yetkili, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşülmesiyle Türkiye’yle AB arasında üst düzey değerlendirme yapılacağını vurguladı.
“AB’nin değerleri endişesine rağmen Türkiye aday ülke” vurgusu
AB yetkilisi, son olarak kadın haklarıyla ilgili en kapsamlı uluslararası belge niteliğindeki Avrupa Konseyi’nin İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekme kararı alan Türkiye’ye ilişkin neden şimdi AB Konseyi’nin pozitif ajanda izleme adımı attığını da yorumladı.
AB’nin “demokrasi”, “hukukun üstünlüğü” ve “insan hakları” başlıklarında yaklaşımını koruduğunu vurgulayan yetkili, AB’nin yıllık raporlarında, Türkiye’ye AB’nin insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü temel değerler olarak gördüğünü hatırlattığı ifade etti. Yetkili, AB Konseyi’nin Perşembe günkü kararında da bu temel değerlere ve endişe duyulduğuna atıf yapılarak, bu meselelere ilişkin diyalog kurulması gerektiğine yer verildiğini söyledi.
“Hiç kimse Türkiye’nin aday ülke statüsünü sorgulamıyor. Türkiye aday ülke statüsünde” diyen AB yetkilisi, Türkiye’nin diğer aday ülkelerle birlikte pek çok programda yer aldığını ve aday ülke olması çerçevesinde finans programı yürütüldüğünü hatırlattı.
AB ile Gümrük Birliği güncellemesi mümkün mü?
Türkiye çok uzun zamandır AB ile 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği (Ankara) Anlaşması’nı güncellemeyi ve özellikle Ankara’nın lehine tarım ürünleri gibi başlıklarda anlaşmayı genişletmeyi umut ediyor.
AB Konseyi’nin son kararında “AB Komisyonu’na Gümrük Birliği’ndeki mevcut zorlukları ele almak üzere Türkiye’yle görüşmeleri yoğunlaştırma” talimatı vermesi göze çarptı. Peki, bunun anlamı nedir, Türkiye’nin talebi doğrultusunda nihayet anlaşma güncellenebilecek mi?
AB yetkilisi, anlaşmanın yenileneceği iddiasında bulunmanın yanlış olacağı görüşünde. Gümrük Birliği’nin güncellenebilmesi için bütün üye ülkelerle birlikte çalışma yapılması gerektiğini işaret eden AB yetkilisi, bunun teknik ve detaylı bir çalışma olduğunu kaydetti. Yetkili, AB Konseyi’nin, Haziran ayındaki toplantısına kadar bu konuda Türkiye’yle görüşülmesi için AB Komisyonu’na talimat vermesinin ise önemli ve olumlu adım olduğu vurgusunu yaptı.
Suriyeliler AB ile ilişkilerde “tehdit” veya “pazarlık” unsuru mu?
Fransa gibi ülkelerin Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle ilişkisinde Suriyelileri “tehdit” ve “pazarlık” unsuru olarak kullandığı iddiası gündemdeki yerini koruyor. Türkiye ise, Suriyeli sığınmacılara ev sahipliği konusunda üzerine düşeni yerine getirmesine rağmen AB’yi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize serbestisi hakkı tanımamakla suçluyor. Brüksel ile ilişkilerde, Türkiye’nin Suriyelileri kendi sınırları içerisinde tutması şartıyla AB’nin Ankara yönetimine pozitif ajanda sunduğu yönündeki iddia da tartışılıyor. Ancak yetkiliye göre, “Brüksel – Ankara ilişkileri sadece Suriyeli sığınmacılar gibi tek konu ile ele alınamayacak şekilde pek çok müzakere başlığını içeriyor.”
AB yetkilisi, Konsey’in son kararında Suriyeli sığınmacılarla ilgili Türkiye’yle birlikte Lübnan ve Ürdün’e maddi destek sağlanması ve düzensiz göçle mücadele başlıklarına yer verildiğini anımsattı. Ancak bunun Suriyeli sığınmacılar, göç gibi bir başka müzakere başlığıyla bağlantılı değerlendirmemek gerektiğini söyleyen AB yetkilisi, Suriye’de yaşananlardan dolayı hem Türkiye’nin hem de AB’nin de sıkıntı çektiği düşüncesinde. AB’nin Türkiye’yi en fazla Suriyeli sığınmacı barındıran ülke olması nedeniyle desteklemeye devam edeceğini kaydeden AB yetkilisi, “Suriyeliler’in Türkiye – AB ilişkilerinde önemli bir unsur olmakla birlikte tüm ilişkileri belirleyici bir unsur gibi yorumlanmaması gerektiğini” söyledi.