Yaklaşık bir yıl önce Türkiye, patates ve soğan fiyatlarını konuşuyordu. Bir kilo soğan sekiz lirayı, bir kilo patates beş lirayı aşmıştı. Aradan neredeyse bir yıl geçti, soğan ve patates fiyatları üç liranın altında. Benzer fiyat dalgalanmaları farklı gıda ürünleri için de zaman zaman gündeme geliyor. Bu dalgalanmaların birçok nedeni olsa da temelde üretim planlamasının eksikliği belirleyici bir rol oynuyor. Çiftçi, her yıl hangi ürünü ekeceğine, büyük ölçüde ürünün pazar fiyatına göre karar veriyor. Bu da bir yıl kıt ve pahalı olan bir ürünün, ertesi yıl bol ve ucuz olması sonucunu doğruyor.
Bu fiyat dalgalanmalarının ve belli ürünlerde üretim eksiğinin önüne geçilmesinde devletin elindeki en önemli silahlardan biri tarım destekleri. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, İzmir’deki 15’inci Agroexpo Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı’nın açılışında yaptığı konuşmada son 17 yılda çiftçilere 141 milyar lira tarımsal hibe ve destek verdiklerini söyledi.
“2020 destekleri 2019’a göre yüzde 36,7 arttı”
Pakdemirli, “Yeni üretim ve destekleme modellerini devreye koyduk. 2002’de neredeyse tek bir kaleme indirgenmiş tarımsal destekleri verimlilik, kalite, gıda güvenilirliği ve kırsal kalkınmayı esas alacak şekilde yeniden düzenledik. Cumhuriyet tarihinde ilk defa sofralık zeytini 2019’da fark ödemesi desteği kapsamına aldık. Tarım sektörüne 2002 yılında toplam 1,8 milyar lira destek verilirken bu rakamı 2019 yılında 17 milyar liraya çıkardık. Bununla da kalmadık. Bakanlığımızın 2020 yılı bütçesinin yüzde 54,5’ini yani 22 milyar lirayı tarımsal desteklere ayırdık. Böylece tarımsal desteklerimizi bir önceki yıla göre yüzde 36,7 artırmış olduk” diye konuştu.
Mazot ve gübreye bugüne kadar 20 milyar liranın üzerinde destek verdiklerini belirten Pakdemirli, “Mazot maliyetinin yarısını karşılıyoruz. Başta buğday, mısır, çeltik, ayçiçeği olmak üzere birçok üründe Cumhuriyet tarihimizin üretim rekorlarını kırdık. Kırsal kalkınma alanında gerçekleştirdiğimiz 25 bin proje ve toplam 10 milyar lira hibe ödemesiyle 200 bin vatandaşımıza istihdam sağladık. Kırsalda yaşayan gençlerimize verdiğimiz hibe desteklerle hem köyden kente göçü engelledik hem de tarım ve hayvancılıkla teknolojiyi buluşturduk” dedi.
“Desteklerin etki analizi yapılmıyor”
Ancak verilen bütün bu desteklerin tarımsal verimliliği ne ölçüde artırdığı ve üretim planlamasına ne kadar yardımcı olduğu tartışmalı. “Tarım Dünyası” internet sitesinin yayın yönetmeni ve Dünya gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım’a göre, desteklerin verimliliği nasıl etkilediğine yönelik etki analizi yapılmıyor.
VOA Türkçe’ye konuşan Yıldırım, “2006 yılında çıkartılan tarım kanununa göre Türkiye’de gayrisafi milli hasılanın en az yüzde 1’i kadar tarıma destek verilmesi gerekiyor. Ama 2006’dan bu yana kadar geçen sürede hiçbir zaman bu miktarda destek ödenmedi. Verilen destekler genellikle gayrisafi milli hasılanın yüzde 0,5’i kadar oldu. Ancak verilen desteğin miktarından çok üretimi nasıl etkilediği, verimliliği nasıl artırdığı önemli. Buna yönelik hiçbir etki analizi yapılmıyor. Sayıştay da artık buna raporlarında yer vermeye başladı. Yani biz aslında destek diye para dağıtıyoruz” dedi.
“Destekler hasattan sonra açıklanıyor”
“Üretme, Tüket – İthalat, Siyaset, Rant Kıskacında Tarım” kitabının da yazarı olan Yıldırım, “Verilen tarımsal desteklerle sizin üretim planlaması yapmanız gerekiyor. Bugün hala çiftçi ürünün fiyatına bakarak üretime karar veriyorsa o zaman sizin verdiğiniz teşviklerin çok da bir işe yaramadığını görüyoruz. Tabii ki destek çiftçinin gelirine, onun maliyetlerine katkıda bulunmak açısından önemli. Ama ülke ekonomisi açısından, desteklerin temel amaçlarından birisi üretim planlanması. Hangi ürüne ihtiyacınız varsa onun desteğini artırırsınız, hangi üründe fazlalık varsa onun desteğini azaltırsınız. Böylece çiftçiye ‘ben şu ürünü destekliyorum’ diyerek onunla bir üretim planlaması yapmış olursunuz. Ama Türkiye’de bu yapılmıyor. Birçok ürün fiyatı arttığı zaman hemen ithalat yapılıyor. O zaman verdiğiniz teşvikler bir işe yaramıyor” diye konuştu.
Yıldırım tarım desteklerinin açıklanma ve ödeme tarihlerinin de önemine vurgu yaparak şunları söyledi: “Türkiye’de tarım destekleri genellikle çok geç açıklanıyor. Bir bakan göreve geldiği zaman ‘Biz tarım desteklerini mutlaka çiftçi tohumu tarlaya ekmeden açıklayacağız’ diyor. Ama bu hiçbir zaman olmadı. Mesela 2019 destekleri yılın bitimine bir ay kala açıklandı. Örneğin 2018 buzağı destekleri, 2020 yılı bütçesinden yapılabildi. Çiftçi, ekimi yapıyor, hasadını yapıyor, ondan sonra destekler açıklanıyor. O zaman üretimi planlayamazsınız”.
“Arazi kullanım planlaması hala yapılmadı”
Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Dr. Tevfik Türk de teşviklerde bir artış olduğunun altını çizdi. Ancak Türk, bu artışın kanunda öngörülen gayrisafi milli hasılanın yüzde 1’inin altında kaldığını vurguladı. VOA Türkçe’nin sorularını cevaplayan Türk, “2005 yılında çıkarılan Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’na göre, bizim arazi kullanım planlamasını yapmamız, hangi bölgelerde, hangi ürünlerin, ne zaman yetiştirileceğini ortaya koymamız gerekiyor. Ama 2020 yılında biz bunu hala daha hayata geçiremedik. Dolayısıyla bu, ürünlerin ve tarımın sürdürülebilirliği anlamında bir sıkıntı yaratıyor” dedi.
“Üreticiler hangi ürünlere ne kadar destek verileceğini, bu desteklerin ne zaman verileceğini üretime başlamadan, üretim mevsimi öncesinde öğrenmeli. Ama, üretim mevsimi sonrasında, hasat bittikten sonra öğreniyorlar” diyen Türk, 2019 yılı desteklerinin 2019 Kasım ayında açıklandığına dikkat çekti.
Türk, 2019 yılında çıkartılan bir kararnameyle iyi tarım ve organik tarıma verilen desteklerin azaltılmasını da eleştirerek “Bu kararnameye göre, üç yıl iyi tarım ve organik tarım desteği aldıysanız, bir sonraki yıl alamıyorsunuz. Bu da güvenilir gıda anlamında büyük bir problem yaratacaktır” diye konuştu.