İngiliz Muhafazakar Partisi’nde Avrupa Birliği’nden ayrılma yönünde sonuçlanan referandum sonrası karmaşa sürüyor. Ülkenin önde gelen bulvar gazetesi Daily Mail’in geçen haftaki ön sayfa başlığı “İhanet Günü” idi.
Londra eski Belediye Başkanı Boris Johnson’ın geçen hafta parti liderliğine aday olmayacağını açıklaması üzerine Daily Mail, Muhafazakar Parti’nin, Margaret Thatcher’ın liderliği kaybetmesinden bu yana yaşanan en büyük temizlik dönemini yaşadığını belirtti.
Brexit referandumunun hemen sonrasında Muhafazakar siyasetçiler, Temsilciler Meclisi’nin çay odalarında siyasi komplolar düzenlemekle meşgul. Farklı isimler siyasi hedeflerini izlerken eski ittifaklar bozuluyor ve Shakespeare oyunlarını aratmayacak siyasi ihanetler yaşanıyor.
AB’den çıkma kampanyasının liderlerinden Johnson’ın başbakanlık hayalleri, kampanyadaki ortağı Michael Gove’un kendi adaylığını ortaya koymasıyla sona erdi. Gove’un, Johnson’ın parti liderliği için yapacağı yarışta seçim kampanyasını yürütmesi bekleniyordu.
Johnson’ın babası Stanley, Gove’un kararına tepki olarak Shakespeare’in Julius Caesar oyununa gönderme yaparak “Sen de mi Brütüs?” dedi.
Gove’un adaylığını koyması 150 bin üyesi olan partinin AB karşıtı kanadını ikiye böldü. Gove’un yarışa dahil olması Johnson’ın partinin favori adayı Theresa May’i yenmesini olanaksız hale getirdi. Gove’un adaylığının Johnson için büyük bir şok olduğu söyleniyor.
İşçi Partisi’ndeki anlaşmazlıklar daha da karmaşık. İstifa etmeye ikna edilmeye çalışan Jeremy Corbyn, bu girişimleri şimdilik reddetti. Geçen hafta Yahudi bir İşçi Partisi milletvekili, bir parti organizasyonunda, Corbyn karşıtı bir meslektaşına yönelik Yahudi karşıtı sözler sarf edilmesi üzerine toplantıyı terk etti.
BBC’nin Question Time (Soru Zamanı) programına katılan siyasetçilere yönelik sorular, halkın siyasetçilere duyduğu öfkeyi gözler önüne serdi. AB’den çıkma yönünde oy kullanan genç bir kadın “Kandırıldığımı düşünmeye başladım” dedi. Yaşlı bir kadın ise “Siyasette utanma ya da bağlılık yok mudur?” diye sordu.
Eğitim Bakanı Sam Gyimah, “Eğer durumun tam bir karmaşa olduğunu düşünüyorsanız haklısınız” diye cevap verdi.
Brexit oylaması sonrası siyasi karmaşa sürerken, ülkenin karşı karşıya kalacağı ekonomik sıkıntılar da gazete sayfalarına taşındı. Halkta, AB’den çıkış müzakerelerinin nasıl yapılacağı ve ülkenin gelecekte nasıl bir yer olacağı konusunda ciddi endişeler oluşmaya başladı.
Eski Başbakan Tony Blair, Brexit tartışmalarının son derece karmaşık olacağını ve binlerce ince detayın gündeme geleceğini ifade etti.
İngiltere’nin büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu söyleyen Blair, ülkenin güvenli biçimde bu süreci yönetmesi için olgun insanların siyaseti yürütmesi gerektiğini söyledi. Sürecin sakin biçimde, olgunlukla yürütülmesi gerektiğini söyleyen eski başbakan, İngiltere’nin dünyadaki yerinin ve Britanya’nın geleceğinin buna bağlı olduğu uyarısında bulundu.
Blair’in yorumları Brexit sürecini yönetmede rol almak istediği olarak yorumlandı. Blair, İngiltere’ye bu süreçte destek vermek isteyen tek eski siyasetçi de değil. Mevcut siyasetçiler parti içi tartışmalarla meşgulken, farklı partilerden eski siyasetçiler daha birleştirici biçimde davranıyor.
Amerika’nın Sesi’ne ulaşan bilgilere göre eski başbakanlardan Blair, Gordon Brown ve John Major’ın yanı sıra başka eski siyasetçiler, bir araya gelerek, Theresa May olması beklenen yeni başbakana nasıl yardımcı olabileceklerini görüştü. Bu siyasetçiler, Avrupalı siyasetçilerle eski bağlarını kullanarak Brexit’in İngiltere üzerindeki etkisini sınırlamayı ve en azından İngiltere’nin blokla olan yakın ortaklığını ve yeni bir serbest ticaret anlaşmasını güvence altına almayı umuyor.
İşçi Partisi Çalışma eski Bakanı Margaret Hodge, Amerika’nın Sesi’ne verdiği demeçte, eski siyasetçilerin önümüzdeki günlerde daha büyük rol oynayabileceğini ifade etti.
Birçok eski siyasetçi Londra’daki büyük şirketlerde, bazen gizli olarak yönetici rollerde bulunuyor. İş dünyasında Brexit kaynaklı endişeler her gün artıyor.
Geçen hafta 19 iş dünyası liderinin Başbakan Cameron’la yaptığı görüşme “Kasvetli” olarak nitelendirildi. Cameron, bu liderlere AB’ye yoğunlaşmayı bırakıp kendilerine Avrupa ötesinde pazarlar bulmalarını tavsiye etti. Ancak, bu tavsiyenin iş dünyasını etkilemesi beklenmiyor. Toplantıdaki yöneticilerden Carolyn McCall’un yöneticisi olduğu düşük fiyatlı havayolu şirketi EasyJet, hukuk işleri merkezini kıta Avrupası’na taşıma kararını açıkladı.
Siyasi partilerin içindeki tüm hızlı ve bazen komik değişimlere yönelen medya, İngiltere Merkez Bankası Başkanı’nın İngiltere’nin “Travma Sonrası Ekonomik Stres”le ilgili yorumlarıyla çok ilgilenmedi. Mark Carney, açıklamasında siyasetçileri uyarırken, faiz oranlarının düşürüleceği ve likiditenin arttırılacağı sinyalini verdi.
Ancak Carney, Merkez Bankası’nın da yapabileceklerinin sınırlı olduğunu, para politikalarının büyük bir olumsuz şokun etkilerini bertaraf etmekte yetersiz kalacağını dile getirdi.