Irak ve Suriye’de IŞİD’in örgütsel yapısının ortadan kaldırılması için yürütülen silahlı mücadele büyük ölçüde tamamlandı. Ancak her iki ülke de IŞİD’in yarattığı toplumsal tahribatla yüzleşmeye başladı.
Diğer taraftan IŞİD gibi radikal bir yapının çok kısa sürede organize olup geniş bir bölgeye yayılmasının sebepleri sorgulanıyor. Örgütü yaratan toplumsal zeminin nasıl oluştuğu tartışmalarına IŞİD’in sarstığı toplumsal yapının tamiri, örgütün kontrolü altındaki bölgelerde yıllarca yaşayanların durumu ve örgüt tarafından kaçırılanların yüz yüze oldukları sorunlar da ekleniyor.
“Yeniden inşa sürecine” girdiği söylenen Irak’ın karşı karşıya olduğu sorunları Irak İnsan Hakları Komisyonu üyesi Ali El Bayati Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.
Resmi ancak bağımsız bir yapı olan İnsan Hakları Komisyonu üyeliğinin yanı sıra kaçırılan Türkmenlerin kurtarılması için faaliyetlerini yürüten “Turkman Rescue” adlı organizasyonun başkanı olan El Bayati ülkedeki mevcut durumu şöyle ifade ediyor:
“Yüzbinlerce IŞİD üyesi ve yüzbinlerce IŞİD kurbanıyla ilgileniyoruz. İşlenen suçların sorumlusu olan binlerce insan ve aynı zamanda her iki tarafta da (IŞİD kontrolu altında yaşayanlar vs) masum insanlar var. Bu nedenle, Irak kurumlarının uluslararası toplum desteğinde uyguladığı özel programları hayata geçirmek zorundayız.”
IŞİD yargılamaları
Irak mahkemelerinde IŞİD mensuplarının ya da örgütle bağlantılı kişilerin yargılanmaları sürüyor ancak yargılamalara ilişkin çeşitli iddialar da dile getiriliyor. Özellikle IŞİD kontrolü altındaki bölgelerde yaşayanların ya da örgüt içindeki kadınların davalarında “korkutma, baskı altında işbirliğine zorlanma” gibi faktörlerin göz ardı edildiği ve kamuoyu beklentilerine göre karar verildiği iddiaları dikkat çekiyor.
El Bayati, mahkemelerin terörle mücadele yasalarını dikkate alarak yargı süreçlerini yürüttüğünü belirterek, bu yasanın terörist örgütlerle birlikte çalışan, destekleyen, finansal destek veren veya işbirliği yapan herkesi kapsadığını söyledi. Yasanın esas alındığı davalarda çoğunlukla idam cezası verildiğini kaydeden El Bayati, uzun vadede temyiz süreçlerinin uygulanabileceğine dikkat çekti.
Ancak IŞİD’e geniş bir çevrenin gönüllü destek verdiği hem de örgütün yarattığı korku nedeniyle işbirliği yapan çok sayıda insan olduğu göz önüne alındığında bu yargılama süreçlerinin çok kolay olmayacağını söylemek mümkün.
“IŞİD kurbanlarına yönelik henüz gerçek bir program yok”
Irak’ın karşı karşıya olduğu ve uzun vadede birçok tehlikeye gebe bir diğer sorun da IŞİD mağdurları. Örgüt tarafından işbirliğine zorlanan veya örgütün kontrolü altındaki bölgelerde doğan ve büyüyen çocuklar. Yıllarca propagandaya maruz kalan bu kitlenin rehabilitasyonu öncelikli sorunlar arasında.
El Bayati, Irak Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı bünyesinde bir merkezin IŞİD bağlantılı kadın ve çocuklardan sorumlu olduğunu söyledi. Ancak örgüte yönelik yargılama süreçleri devam ediyor, diğer taraftan bu kadınların ve çocukların bir kısmının Iraklı olmadığı biliniyor. Yargılama sürecine paralel olarak rehabilitasyon çalışmalarının nasıl yapılacağı konusunda ise henüz bir yol haritası oluşturulmadı.
El Bayati, İnsan Hakları Komisyonu’nun IŞİD bağlantılı kadın ve çocukların rehabilite edilecekleri merkezlerin kurulması için 28 proje hazırladığını söyledi.
“IŞİD’den kurtarılanlar namus lekesi gibi yaftalarla karşı karşıya”
El Bayati, IŞİD bağlantılı kadın ve çocukların yanı sıra örgüt tarafından kaçırılanlar için de özel programların hayata geçirilmesini belirterek, “Ne yazık ki, somut olarak uygulanan bir program henüz yok. Diğer taraftan rehabilite edilmeleri gereken gruplar kadınlardan ve çocuklardan oluşan riskli bir grup” dedi.
El Bayati, Irak’ın toplumsal bakış açısının da değiştirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, örgüt tarafından kaçırılan, fiziksel işkence görmüş veya tecavüze uğramış olan kesimin toplumsal yaftalama ile de karşılaştığını söyledi.
IŞİD’den kurtarılan kadınların “namus lekesi” olarak görüldüğü, aileleri tarafından reddedildikleri veya intihara zorlandıkları iddialarını doğrulayan El Bayati şunları söyledi?
“Henüz bu kadınların öldürüldüğüne dair kanıtımız yok ancak Irak’ta namus cinayetleri işleniyor. Aileleri tarafından reddedilenler (IŞİD’den kurtarıldıktan sonra) olduğunu biliyoruz. Mesela Türkmen kadınlarına olanlar… Kaçırılan Ezidi kadınlar için topluluğun liderleri kadınların ailelerine kurbanları desteklemelerini, onları suçlamamalarını ve öfkelerini sorumlu olanlara yöneltmelerini söyledi. Sadece IŞİD mağdurları için değil onların aileleri ve genel olarak toplum için de özel programlara ihtiyacımız var.”
Tecavüz sonucu doğan çocuklara ne olacak?
IŞİD’in çok sayıda kadına tecavüz ettiği ve tecavüzler sonucu yüzlerce çocuğun doğduğu biliniyor ancak kesin sayı henüz belirlenmedi.
Tecavüz mağduru kadınların bir kısmının kendi rızasıyla ya da ailelerinin zoru ile bu çocukları terk ettikleri iddia ediliyor.
Bu iddiayı doğrulayan El Bayati, “tecavüz sonucu doğan çocuklara ne olacak?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“İddialar doğru, bazı çocuklar aileleri/anneleri tarafından reddedildi. Bu çocuklardan sorumlu bir rehabilitasyon merkezi var. Bir diğer sorun da bu çocukların yasal statüleri… Irak kurumları ve Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar bu çocuklara resmi belgeler sağlanması için yasal bir çözüm bulmak için çalışıyor. Henüz bir karara varılmadı ancak bu konuda çalışmalar sürüyor.”
“IŞİD mağdurları Irak'ın inşasında yer almalı”
El Bayati, IŞİD mağdurlarının Irak’ın inşası sürecinde yer almaları gerektiğini söyledi. El Bayati, “Mağdurların rehabilite edilmeleri, sorumluluk alacakları pozisyonlara yerleştirilmeleri ve gücün azınlıkların yaşadıkları bölgeler dahil IŞİD terörizmi nedeniyle acı çekmiş bölgelerle paylaşılması önemli” dedi.
Irak’ın birçok toplumsal ve politik soruna rağmen normalleşme sürecini başlattığı böyle bir dönemde insan haklarına dair süreçleri takip edenler ne gibi zorluklarla karşılaşıyor?
El Bayati, IŞİD yargılamalarından uyuşturucu bağımlılığına kadar birçok başlıkla ilgilendiklerini belirterek şöyle konuştu;
“Kesinlikle kolay bir iş değil ve hükümetin bütçe kesintisine gitmesinden bizim çalışmalarımızı reddeden hükümet yetkililerine kadar birçok zorlukla karşılaşıyoruz. Mesela en son parlamento seçimlerinin ardından Kerkük’te şiddet olayları yaşandı. Kerkük valisi bu süreçle ilgili çalışmalarımız nedeniyle bize dava açtı.”