Erişilebilirlik

Deprem Bölgesinde Kentsel Planlama Çağrısı


Türkiye’de 6 Şubat sabahı yaşanan deprem ve artçılarıyla birlikte 11 kentteki yıkım, enkaz kaldırma çalışmaları ve iktidarın yeni konut inşaatları vaatlerine rağmen halen etkisini gösterirken, şehir planlamacıları ve avukatlarca hem kentsel planlama hem de hukuki mücadele çağrıları yapılıyor.

14 Mayıs Cumhurbaşkanı Seçimi ve TBMM 28. Dönem Genel Seçimi nedeniyle ekonomi başta olmak üzere pek çok konu başlığı tartışılsa da deprem bölgesindeki yıkım tablosu varlığını koruyor. Can kayıpları dolayısıyla depremzedeler bayram günlerini hüzünle karşılarken, deprem kaynaklı konut yıkımı ve sonrasındaki hukuki süreç ise halen tartışılıyor.

TMMOB Şehir Planlamacıları Odası Başkanı Gencay Serter VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, deprem bölgesinde sadece yeni konutlar yapılmasını yeterli görmediklerini belirterek, mutlaka kırılgan yapı stoğuna karşı kentsel dönüşüm gerektiğini ifade etti. Serter, planlama ve imar aşamasında kamu yararıyla önlem alınması çağrısı yaptı.

Deprem Bölgesinde Kentsel Planlama ve Hukuki Mücadele Çağrısı
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:05:54 0:00

Sadece imar ve planlama boyutuyla değil hukuken de önlem alınması gerektiğini vurgulayan Avukat Doğan Erkan ise, VOA Türkçe’ye değerlendirmesinde, hem deprem bölgesindeki kentlerde hem de Türkiye genelinde müteahhitler ve sözkonusu projelere onay vermiş yetkililer hakkında caydırıcı nitelikte cezai yaptırım uygulanması gerektiği görüşünü dile getirdi. Erkan, aksi takdirde kentsel dönüşüm adı altında yeniden konutlar yapılsa da benzeri felaketler yaşanacağı değerlendirmesinde bulundu.

“İmar planlaması rant yarattığı için kama yararı esas olmalı”

Şehir planlamacısı gözüyle Gencay Serter, ister kentsel dönüşüm isterse depremzedeler için yeniden konut inşası amacıyla olsun kentlerdeki yeni imar noktalarında planlama aşamasında mutlaka kamusal çıkar gözetilerek hareket edilmesi gerektiğini söyledi.

TMMOB Şehir Planlamacıları Odası olarak özel çıkar gruplarının ihtiyaçları gözetilerek yapılan tüm imar planı hamlelerine karşı hukuki mücadele verdiklerini kaydeden Serter, “Bir yerde imar planı sözkonusu olduğu andan itibaren rant yani arsa değeri arttığından dolayı orada artı değer oluşmaktadır. Bu rant yani artı değer açısından özel ya da kamu yararını ayrıştırmamız gerekiyor. Bir yerde yaptığınız sosyal tesis, park kamusal alan olacağı için buradaki rant tüm kente paylaştırılıyor diyebiliriz. Ancak eğer plan değişiklikleri neticesinde belirli arsalar, yerler halkın elinden alınıp oralarda birtakım özel kullanımlar teşvik ediliyorsa oradaki rantı dar bir çevrenin ele geçirmesi sözkonusu. İmar planları, rant üzerinden değer yaratan araçlardır. Bu noktada da ciddi anlamda denetime tabii tutulmaları gerekiyor. Hazırlıkları da kamuya açık teknik ve bilgiye dayalı olarak yapılmalı. Şimdi deprem bölgesindeki yeniden yapılacak her türlü imar planı da bu kapsamda değerlendiriyoruz” dedi.

Deprem bölgesindeki yıkımı sadece deprem yani doğal bir olay tetiklese de ortaya çok büyük bir afet çıkmasında insan faktörüne dikkat çeken Serter, “Bir yerde deprem olması ve fay hattı geçiyor olması orada mutlak şartta sizin yıkım yaşayacağınız anlamına gelmez. Zemin bileşeni, bina bileşeni vardır bütün bunların içerisinde planlama çalışması yürütmeniz gerekmektedir. En büyük depremlerden birisini 1999’da yaşamamız üzerine 2001’de bina deprem yönetmeliği yayınlandı. Bu binaları oldukça güçlendirici bir yönetmelikti. Ancak şöyle bir durum var bizim yapı stokumuz oldukça kırılgan ve yönetmelik öncesi yapılan birçok yapı stoğuna sahip kentlerimiz var. Ancak afet yönetimi açısından baktığınızda ise bunlar dönüştürülmesi gereken yapı stoku anlamına geliyor. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte bu yapıları dönüştürmek gerektiği gibi nitelikli kentsel alanlar yaratmak için kent ölçeğinde yeniden planlama yapılması gerekiyor” diye konuştu.

“Hem ceza hukuku hem de idari hukuk işletilmeli”

İmar, sigorta odaklı dava süreçleriyle ilgili uzmanlaşmış olan Avukat Doğan Erkan ise, 6 Şubat sonrasında Türkiye’nin yaşadığı deprem acılarına karşı mutlaka hukuken de önlem alınması gerektiğini anlattı. Erkan, “Bu tür enkazlarda, yıkılmalarda bu inşaatları doğru dürüst yapmayan müteahhitlerden, denetleme firmasına mühendisine kadar ve o izni veren devlet yetkililerine, otoritelere, kamu görevlilerine kadar gerçek cezai yargılamalar uygulanması gerekiyor. Ancak maalesef verilen cezaların çok düşük kaldığını, ertelendiğini biliyoruz” dedi.

Henüz cezai yaptırımlar konusunda yeterli örnekler ortaya çıkmadığını kaydeden Erkan, kamu eliyle ceza hukukunun yanısıra bireysel dava süreçleri olabileceğini de aktardı. Avukat Erkan, “İdari hukuk itibariyle tazmin yükümlülüğü söz konusu. Yani burada yurttaş yaşadığı evini kaybetmiş, yakınını kaybetmiş, yurttaş bunu öngöremez. Bunu telafi edemez buna tek başına gücü yetmez. Devlet bunun için var yine sosyal devlet ve refah devleti ilkesi gereği. Bu yönde Danıştay, 2007 yılında bir karar aldı. Bu kararında dedi ki devletin sorumluluğu şu koşullarda olabilir; idarece gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı belirlenmeli. Gerekli önlemler alınmadığı ortaya çıkarsa ki burada öyle bir karar veriyor, bu durumda idarenin hareketsiz kaldığı ve böylece olumsuz eylem deriz idare hukukunda olumsuz eylem gerçekleştirdiği ve sorumlu olduğu anlaşılır diyor. 6 Şubat sonrasında da kamu iradesi ile ilgili sıkıntıyı görüyoruz” diye anlattı.

“Devlet zarara uğrayanların zararını gidermek zorunda”

İdari hukuk yönünden devlet tarafından gerekli önlemlerin alınmaması kaynaklı eksiklik olduğuna işaret eden Erkan, “Devletin sınıfta kalmış hali tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Cezai sorumluluğunu da ortadan kaldırmıyor. Bize göre yine bu yıkılan tüm inşaatlarda yapı denetim ihmalleri olanlar inşasından denetimine kadar ihmal suretiyle ölüme sebebiyete sebep olmak suçundan bir defa ceza yargılaması geçirmelilerdir. Caydırıcı yaptırımlara uğramalılardır. Ama iki, şu ayrımı kabul etmiyoruz, sigortalı sigortasız bina kabul etmiyoruz idare bir özel hukuk tüzel kişisi değildir. Sigorta şirketi değildir devlet, sosyal bir devlettir. Anayasamıza göre; bunun artık öngörülebilir olduğu hem bilim insanlarınca hem hukuk akademisyenlerince idare hukuku akademisyenlerince sorumlu olduğunun kabul edildiği bir alandayız. Bu öngörüler açıkken yeterince tedbirler almayan devlet, tazmin sorumluluğundadır. Bu depremlerden zarara uğrayan yurttaşların zararını devlet gidermek zorundadır” diye konuştu.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

XS
SM
MD
LG