ABD Başkanı Joe Biden, bu hafta Çarşamba günü Angola'yı ziyaret ederek, Afrika kıtasındaki önemli tedarik zincirlerini güvence altına almayı amaçlayan eski altyapı projesine odaklanacak. “Lobito Koridoru” olarak adlandırılan proje, ABD yönetiminin Çin'in küresel kalkınmadaki gücüne karşı koyma stratejisinin merkezini oluşturuyor.
Lobito Koridoru, 1300 kilometrelik Benguela demiryolu hattını yeniden canlandırmayı ve genişletmeyi amaçlayan, birden fazla sektöre yönelik 5 milyar dolarlık bir yatırım. Angola'nın Atlas Okyanusu kıyısındaki 120 yıllık Lobito limanını Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ne ve ikinci aşamada da Zambiya'ya bağlayacak.
Eylül 2023'te ilan edilen projenin finansmanının büyük bir kısmı Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı'ndan (PGI) geliyor. PGI, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'ne (BRI) karşı 2021'de başlatılan “Daha İyi Bir Dünya İnşa Et” planından evrilen, en zengin yedi ekonomiden oluşan G7 ülkeleri grubunun Biden liderliğindeki 2022 girişimi.
Proje faaliyete geçtiğinde, ABD ve ortakları için elektrikli araç üretiminde gerekli olan kobalt ve bakır gibi kritik minerallere erişim arttırılacak.
ABD Kongresi’nin bir raporuna göre, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki bakır madenlerinin yüzde 80'i Çin'e ait. Çin, kobaltın yüzde 76'sı da dahil olmak üzere Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin nadir toprak minerallerinin yüzde 85'inin çıkarılmasından sorumlu.
ABD Dışişleri Bakanlığı PGI Özel Koordinatörü Helaina Matza, geçen hafta gazetecilere verdiği brifingde, Lobito Koridoru'nun ulaşım maliyetlerini düşürmesinin, ekilebilir tarım arazilerine erişim sağlamasının ve iklime dirençli ekonomik büyümeyi desteklemesinin beklendiğini söyledi.
Matza, PGI'nın yatırımlarının güneş enerjisi, yerel elektrik ağları ve su arıtma çabalarının geliştirilmesi gibi projelerle etkisinin artıracağını belirtti.
Proje, Angola Cumhurbaşkanı Joao Lourenco tarafından destekleniyor. Angola'nın Çin'e yaklaşık 17 milyar dolar borcu bulunuyor. Bu borcun büyük bir kısmını, 2002 yılında sona eren 30 yıllık iç savaşın ardından ülkenin ekonomik toparlanmasını finanse eden petrol destekli altyapı geliştirme kredileri oluşturuyor.
PGI, BRI'ye karşı koyacak
Çin, 2013 yılında Kuşak ve Yol Girişimi'ni (BRI) başlattığından bu yana küresel kalkınma finansmanının ana destekçisi haline geldi. Pekin, Afrika'da 49 hükümet ve yedi bölgesel kuruluşla kredi taahhütleri imzaladı.
ABD hükümetinin analizine göre Çin, 2013'ten 2021'e kadar dünya genelindeki altyapı projeleri için 679 milyar dolar, ABD ise 76 milyar dolar sağladı.
ABD, G7 ortaklarıyla birlikte 2022'de PGI'nın “genellikle şeffaf olmayan, çevresel ve sosyal standartları gözetmeyen, işçileri sömüren ve alıcı ülkeleri daha kötü durumda bırakan” altyapı finansman modellerine alternatif olarak 2027'ye kadar 600 milyar doları harekete geçirmeyi hedeflediğini duyurdu.
Düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nün kıdemli araştırmacısı Witney Schneidman, Lobito'nun bu çabadaki “ilk ve en gelişmiş” proje olduğunu söyledi. Schneidman VOA'ya yaptığı açıklamada, “Bu A+ projesi, başka da pek fazla proje göremiyorum” dedi.
PGI'nın diğer projesi olan Luzon Koridoru, Filipinler'deki Subic Körfezi, Clark, Manila ve Batangas arasındaki bağlantıyı desteklemek için Nisan ayında başlatıldı.
Lobito'da ABD çoğunlukla Avrupalı ortaklarla birlikte çalışılıyor. Luzon'da ise ABD yarı iletkenler gibi kritik endüstrileri güvence altına almak için Japonya ile işbirliği yapıyor.
Beyaz Saray, Biden'ın küresel altyapı hedeflerini iki koridora indirgediği düşüncesine karşı çıkıyor.
Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, geçen ay VOA'ya verdiği brifingde, “Sadece ABD olarak 60 milyar dolardan fazla bir kaynağı harekete geçirdik ve bu G7'nin bir parçası. Bu sadece iki koridor için değildi. Bu Afrika, Güneydoğu Asya ve Latin Amerika'daki yatırımlar içindi” dedi.
ABD-Afrika stratejisi
Biden yönetimi, Ağustos 2022’de “bölgenin ABD'nin ulusal güvenlik çıkarları açısından önemini yeniden çerçeveleyen” bir Afrika stratejisi başlattı.
Aynı yılın ilerleyen günlerinde Biden, ABD-Afrika Liderler Zirvesi'ne ev sahipliği yaptı ve burada ABD'nin üç yıl içinde Afrika'ya 55 milyar dolar yatırım yapacağı sözünü verdi.
Ulusal Güvenlik Konseyi'nde Afrika işlerinden sorumlu kıdemli direktör Frances Brown, geçen hafta verdiği bir brifingde, “Şu ana kadar bu sözümüzü fazlasıyla yerine getirdik. Bu taahhüdün yüzde 80'inden fazlasına yatırım yaptık” dedi.
Ancak Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Afrika Programı Direktörü Mvemba Phezo Dizolele, 55 milyar doların çoğunun mevcut programlar kapsamında tahsis edildiğini ve “ABD'nin bunu Çinliler’in yaptığı şekilde finanse ettiğini söyleyen ortalama bir Afrikalı için görünür türden bir mega proje olmadığını” söyledi.
Dizolele, VOA'ya yaptığı açıklamada, bu nedenle Lobito Koridoru'nun öne çıktığını kaydederek, “İnsanların bakıp da 'Bu hayata geçirilirse belki bir şeyler ilerler' diyebileceği elle tutulur tek proje bu” değerlendirmesinde bulundu.
Çin finansmanının, işletmelerinin ve göçmenlerinin varlığının o kadar yaygın olduğu bir kıtada, birçok Afrika ülkesinde okullarda Mandarin dili öğretiliyor ve kamuya açık tabelalarda Çince karakterler kullanılıyor.
Aktivistler, ABD'nin Çin finansmanı altındaki projeleri kuşatan sosyal ve çevresel kaygıları bir kenara bırakmayacağını umuyor.
Angola Sosyal Gözlemevi'nin kurucusu Sergio Calundungo, “Sürece katılan tüm paydaşları duyabildiğimizden emin olmalıyız” dedi.
Calundungo, şimdiye kadar sivil toplum grupları masaya davet edilmediğini belirterek, “ancak yerel toplulukların “bu önemli altyapı aracılığıyla refahı mümkün olduğunca paylaşabilmelerini sağlamaya hazır olduklarını” söyledi.
Devam edecek mi?
ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Ocak ayında göreve başlayacak. Bazı analistler, Trump yönetiminde ABD'nin Afrika'ya olan bağlılığının azalabileceğinden endişe duyarken, bazıları ise Trump'ın ilk yönetimi altında alınan inisiyatiflere işaret ediyor.
Trump yönetimi, 2018 yılında yatırımcıların kıtada iş yapmalarına yardımcı olmak için ABD hükümet hizmetlerini bir araya getiren bir girişim olan Prosper Africa'yı başlattı. 2019 yılında ise altyapı projelerinin çevresel ve sosyal standartları karşılamasını sağlamak üzere uluslararası bir sertifikasyon mekanizması olan Blue Dot Network'ü kurdu.
Atlantik Konseyi Özgürlük ve Refah Merkezi kıdemli direktörü Joseph Lemoine, Trump yönetiminin altyapı yatırımlarının “ekonomik büyümeyi teşvik etmek, istikrarı desteklemek ve aynı zamanda Çin ile rekabet ederken ABD'nin küresel çıkarları için” gerekli olduğunun farkında olacağını söyleyerek, “Bu çabaları sürdüreceklerinden umutluyum” dedi.
Trump ayrıca 2020 yılında ABD Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kuruluşunu (DFC) kurdu. DFC, 60 milyar dolarlık kredi verme kapasitesiyle Amerika'nın kalkınma bankası olarak işlev gören bir kurum.
DFC'nin ilk CEO'su, Trump'ın damadı Jared Kushner'in üniversiteden oda arkadaşı Adam Boehler, kalkınma yardımını dış politika hedefleriyle ilişkilendirmekten açıkça bahsetti.
Boehler, 2020 yılında verdiği bir röportajda, Endonezya'nın Trump yönetiminin Abraham Anlaşmalarına katılmayı ve İsrail'i tanımayı kabul etmesi halinde bu ülkeye 2 milyar dolar yardım sözü verdiğini itiraf etti.
Brookings Enstitüsünden Schneidman, “Trump'ın çevresindeki herkesi dinlerseniz, işlemsel bir dış politika istediklerini görürsünüz” dedi.
Trump, Çin'e karşı çatışmacı bir yaklaşım benimseyeceğine söz verdi. Analistler, altyapı finansman ihtiyaçlarının Donald Trump'ın dış politika hedefleriyle uyumlu hale getirilmesinin, ABD-Çin rekabetinde gelişmekte olan ülkelerin yararlanabileceği bir unsur olabileceğini söylüyor.
Forum