Sur ya da diğer adıyla Tyre Lübnan'ın en gözde tatil kentiydi. Lübnan ekonomisinin en önemli gelir kaynaklarından biri olan turizm büyük ölçüde Sur kentinden besleniyordu.
Kent, Mart-Nisan aylarından Kasım ayına kadar Lübnanlılar’ın, Arap ülkelerinden gelenlerin ve yabancıların gözde duraklarından biriydi. Lübnanlılar "denize girmek istiyorsan Sur'a gitmelisin" diye tavsiye verirdi.
Bununla birlikte, Sur kentinden itibaren Lübnan-İsrail sınırına kadar olan bölge Hizbullah'ın kontrolündeydi ve örgüt kent içinde de oldukça güçlüydü.
Aslında 8 Ekim 2023'te Lübnan Hizbullah'ı ile İsrail arasında başlayan çatışmalardan Sur kenti yaklaşık 1 yıl boyunca çok az etkilenmişti. Eylül ayının başında bile Sur'da denize girenleri, teknelerin bağlı olduğu küçük marineye bakan restoranlarda yemek yiyenleri görmek mümkündü.
Sonuçta Hizbullah-İsrail arasındaki çatışmalar sınırın iki tarafına 3-5 km taşacak şekilde devam ediyordu.
Sınırın iki tarafındaki, yani sıfır noktasındaki köyler çatışmalar başlar başlamaz boşaldı ve tahliye edildi. Yine hem Lübnan hem de İsrail tarafındaki köylerden on binlerce kişi köyünü terk etmek zorunda kaldı. Ancak Eylül ortasında bile Sur kentine en fazla 16-17 km mesafedeki çatışmalar kentin içine de, kente yakın köylere de yayılmamıştı.
En son Eylül ayının ortasında Sur'dan geçerek sınıra, çatışma bölgesine gitmiştim. O zaman dahi kentte sokaklar ve sahil, hemen yanıbaşlarındaki çatışmalara rağmen nispeten kalabalıktı ve hayatın kendi akışı vardı.
Ancak Ekim ayından itibaren Sur da artık çatışmaların bir parçası haline geldi.
İsrail'in Hizbullah'a yönelik saldırılarını artırması ve sınırdan Sur kentini de içine alacak şekilde genişletmesi ile birlikte Sur bir hafta gibi kısa bir sürede hayalet kente dönüştü.
Aslında Beyrut'tan Sur'a giderken daha kente girmeden olağanüstü durum hissedilecek kadar ağırlaşmış.
Beyrut ile Sur arasındaki Sayda kentinden itibaren yollar tenhalaşıyor, yolun iki tarafındaki küçük kasabalarda ve köylerde bile hayat durmuş gibi.
Yine Lübnan'ın tarımsal üretiminin önemli bir kısmını karşılayan güney Lübnan yani Sur ve çevresinde göz alabildiğince muz ve narenciye bahçeleri, küçüklü büyüklü tarlalar uzanıyor. Ancak bağlarda, bahçelerde bile hareketlilik yok.
Sur'a yaklaştıkça yol boyunca Lübnan ve Hizbullah bayrakları daha sık görünür oluyor. Görünür olan bir başka şey ise şehrin tenhalığı, yol kenarlarında küçük tepecikler halinde biriken çöpler, binalar ayakta olsa da yola saçılmış vitrin camları.
Her mevsim kalabalık olan Sur sokakları artık çok tenha, açık dükkan ve market bulmak oldukça zor, çok az sayıda küçük restoran açık.
Kent içinde ise, İsrail'in hava saldırılarına hedef olan binalar daha sık görünür oluyor.
Dalga seslerinin drone sesine karıştığı kentte İsrail uçaklarının sesleri de sık sık duyuluyor. Ancak İsrail Sur kentine yönelik saldırılarında önceden uyarı yapmadığı gibi nereyi, ne zaman vuracağı da belli olmuyor.
Bu nedenle gazeteciler açısından sınır kadar olmasa da Sur'da çalışmak oldukça riskli.
Zaten gazeteciler kentin aslında küçük bir kısmını görebiliyor. En fazla iki ay öncesine kadar tatilcilerin gözde mekanlarından olan bir otelin Sur kentine bakan üst balkonunda kente yönelik hava saldırılarını izliyorlar.
Araç trafiğinin çok az olduğu kent içinde arada bir ambulanslar ya da itfaiye araçları sirenleri açık ilerliyor.
Lübnan'ın hem tarımsal üretiminin hatırı sayılır kısmını tek başına sağlayan hem de gözde turizm kenti olan Sur'da artık birkaç dakika sonrasını tahmin etmek bile imkansız.
Kentte çok sayıda binanın kullanılamaz durumda olduğu biliniyor ancak net bir veri olmadığı gibi enkazların altında çıkarılmayı bekleyen bedenler olduğu anlatılıyor.
Her hava saldırısı sonrası etrafa saçılmış kıyafetler, fotoğraflar, oyuncaklar Sur'un o bilindik kimliğini değiştirmeye başlayalı çok oldu.
İsrail kentte Hizbullah'a yönelik saldırılarına devam ederken kenti terk etmek zorunda kalan yüzbinlerce kişi ateşkesin sağlanmasını ümitle bekliyor.