“YÖK kalkacak polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek” sloganı bir kez daha inletiyor Beyazıt Meydanı’nı. Bir kez daha diyorum çünkü 1982 yılında kurulan Yüksek Öğretim Kurumu son otuz yıldır bu meydanda defalarca protesto edildi.
Bu defaki eylemin hedefinde Yeni YÖK Yasası ve geçtiğimiz hafta Başbakan Erdoğan’ın Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ne gelişinde protesto eden üniversite öğrencilerine uygulanan polis şiddeti var. “Her yer ODTÜ her yer direniş” slogan ve pankartları da bu tepkinin altını çiziyordu.
ODTÜ’deki şiddetten öğrencileri sorumlu tutan rektörler protesto edildi
Özellikle ODTÜ’deki şiddetten öğrencileri sorumlu tutan metne imza atan Mimar Sinan Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İTÜ, İstanbul Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Galatasaray Üniversitesi de Beyazıt Meydanı’nda protesto edildi.
KESK’e bağlı Eğitim-Sen 6 No’lu Şube’nin çağrısıyla toplanan eylemin çok sayıda imzacısı vardı. Ancak Beyazıt Meydanı’ndaki kalabalık, 90’lı yıllardan tanık olduğumuz üniversite eylemlerinin çok altındaydı. Üniversite gençlerinin bu tarz eylemlere ilgisiz kalmasının nedenlerini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Dr. Görkem Doğan’a sordum.
Kendisi de 90’lı yıllarda öğrenci eylemlerinin faal isimlerinden Doğan’ın değerlendirmesi şöyle:
‘Öğrenciler artık üniversitenin sorunlarına yeterince duyarlı değil’
“İlk sorun yapısal. Sosyalizm artık eskisi kadar çekici gelmiyor, öğrenciler için alternatif olarak görülmüyor. Geleceğin aydın adayları olarak halka karşı sorumluluklarından ziyade iş bulma endişesi hayatlarında temel belirleyici hale geliyor. Öğrenci örgütlerinin, öğrenciyle bağlarının zayıflaması da bu süreçte dikkat çekiyor. Bu öğrenciler apolitik olmak bir yana aslında süperpolitikler. Üniversite gençliğini temel alan söylemleri yok ve tamamen ülke meselelerine odaklanıyorlar”.
İstanbul Üniversitesi’nin ana kapısında kocaman üzerinde “Üniversite AŞ’ye, YÖK’e ve Yasası’na Geçit Yok” yazılı kocaman bir pankartı asılmış Alandaki dövizlerde de benzer tema var. “Güvencesiz, sözleşmesiz çalışmaya hayır”, “herkese eşit, parasız, anadilde eğitim” “bu çürük yapı yama kaldırmaz”, “ferman devletin üniversiteler bizimdir” dövizler var öğrenciler elinde.
Dr. Akça: “Üniversite sermaye ve siyasal iktidarca kıskaca alınıyor
Eylemi örgütleyenlerden Eğitim-Sen 6 No’lu Üniversite Şubesi’nin Başkanı Dr. İsmet Akça’ya Yeni YÖK Yasası’na yönelik eleştirilerini sordum.
Yeni yasa hazırlık çalışmaları sırasında demokratik bir süreç işlemediğini savunan Dr. Akça, “YÖK, merkezi siyasi iktidarının atamayla yaptığı bir yapı. Bu yasayla eğitim ticarileştiriliyor. Üniversitelerin tamamıyla bir şirket gibi çalışması bekleniyor. Araştırma görevlileri, burslu öğrenci haline getirilerek güvencesiz istihdam hayatımıza sokuluyor. Rekabetçi sistemle üniversite çalışanlar birbirinin kurdu yapılıyor. Öğrenciye gelince, onlar artık bu dev şirketlerinin müşterisi konumuna indirgeniyor. Son olarak akademik özgürlükler ihlal edildiği gibi üniversite artık sermaye ve siyasal iktidarın kıskacına getiriliyor” dedi.
İTÜ’de sözleşmelerine son verilen 40 asistan işten çıkarıldı
Bu kalabalığın neden toplandığını merak eden karı koca Fransız turist, öğrencilerin yanına sokuluyor. Doktorasını İTÜ’de tamamlayan ve iki gün sonra ABD’ye doktora sonrası eğitimi için gidecek Zafer İşcan, turistlere uzun uzun izahat veriyor. İşcan bana da İTÜ’de 40’a yakın doktora öğrencisinin işten çıkarıldığını ve bir yıl içinde 200’den fazla asistanın mağdur olacağını anlatıyor. Bu problemin Boğaziçi ve ODTÜ’ye de sıçradığını vurguluyor.
Bu defaki eylemin hedefinde Yeni YÖK Yasası ve geçtiğimiz hafta Başbakan Erdoğan’ın Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ne gelişinde protesto eden üniversite öğrencilerine uygulanan polis şiddeti var. “Her yer ODTÜ her yer direniş” slogan ve pankartları da bu tepkinin altını çiziyordu.
ODTÜ’deki şiddetten öğrencileri sorumlu tutan rektörler protesto edildi
Özellikle ODTÜ’deki şiddetten öğrencileri sorumlu tutan metne imza atan Mimar Sinan Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İTÜ, İstanbul Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Galatasaray Üniversitesi de Beyazıt Meydanı’nda protesto edildi.
KESK’e bağlı Eğitim-Sen 6 No’lu Şube’nin çağrısıyla toplanan eylemin çok sayıda imzacısı vardı. Ancak Beyazıt Meydanı’ndaki kalabalık, 90’lı yıllardan tanık olduğumuz üniversite eylemlerinin çok altındaydı. Üniversite gençlerinin bu tarz eylemlere ilgisiz kalmasının nedenlerini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Dr. Görkem Doğan’a sordum.
Kendisi de 90’lı yıllarda öğrenci eylemlerinin faal isimlerinden Doğan’ın değerlendirmesi şöyle:
‘Öğrenciler artık üniversitenin sorunlarına yeterince duyarlı değil’
“İlk sorun yapısal. Sosyalizm artık eskisi kadar çekici gelmiyor, öğrenciler için alternatif olarak görülmüyor. Geleceğin aydın adayları olarak halka karşı sorumluluklarından ziyade iş bulma endişesi hayatlarında temel belirleyici hale geliyor. Öğrenci örgütlerinin, öğrenciyle bağlarının zayıflaması da bu süreçte dikkat çekiyor. Bu öğrenciler apolitik olmak bir yana aslında süperpolitikler. Üniversite gençliğini temel alan söylemleri yok ve tamamen ülke meselelerine odaklanıyorlar”.
İstanbul Üniversitesi’nin ana kapısında kocaman üzerinde “Üniversite AŞ’ye, YÖK’e ve Yasası’na Geçit Yok” yazılı kocaman bir pankartı asılmış Alandaki dövizlerde de benzer tema var. “Güvencesiz, sözleşmesiz çalışmaya hayır”, “herkese eşit, parasız, anadilde eğitim” “bu çürük yapı yama kaldırmaz”, “ferman devletin üniversiteler bizimdir” dövizler var öğrenciler elinde.
Dr. Akça: “Üniversite sermaye ve siyasal iktidarca kıskaca alınıyor
Eylemi örgütleyenlerden Eğitim-Sen 6 No’lu Üniversite Şubesi’nin Başkanı Dr. İsmet Akça’ya Yeni YÖK Yasası’na yönelik eleştirilerini sordum.
Yeni yasa hazırlık çalışmaları sırasında demokratik bir süreç işlemediğini savunan Dr. Akça, “YÖK, merkezi siyasi iktidarının atamayla yaptığı bir yapı. Bu yasayla eğitim ticarileştiriliyor. Üniversitelerin tamamıyla bir şirket gibi çalışması bekleniyor. Araştırma görevlileri, burslu öğrenci haline getirilerek güvencesiz istihdam hayatımıza sokuluyor. Rekabetçi sistemle üniversite çalışanlar birbirinin kurdu yapılıyor. Öğrenciye gelince, onlar artık bu dev şirketlerinin müşterisi konumuna indirgeniyor. Son olarak akademik özgürlükler ihlal edildiği gibi üniversite artık sermaye ve siyasal iktidarın kıskacına getiriliyor” dedi.
İTÜ’de sözleşmelerine son verilen 40 asistan işten çıkarıldı
Bu kalabalığın neden toplandığını merak eden karı koca Fransız turist, öğrencilerin yanına sokuluyor. Doktorasını İTÜ’de tamamlayan ve iki gün sonra ABD’ye doktora sonrası eğitimi için gidecek Zafer İşcan, turistlere uzun uzun izahat veriyor. İşcan bana da İTÜ’de 40’a yakın doktora öğrencisinin işten çıkarıldığını ve bir yıl içinde 200’den fazla asistanın mağdur olacağını anlatıyor. Bu problemin Boğaziçi ve ODTÜ’ye de sıçradığını vurguluyor.