Erişilebilirlik

“Deprem Sonrası Göç Kalıcı Olmasın”


6 Şubat deprem felaketinin ardından deprem bölgesinden diğer illere büyük göç yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en son 1 Mart’ta yaptığı açıklamaya göre, 3,3 milyon kişinin deprem bölgesi dışına çıktığı, 800 bin kişininse köylerine gittiği belirlendi. Erdoğan, afet bölgesinde yaşayan 1,6 milyona yakın kişinin de valilikler ve kaymakamlıklar aracılığıyla bölgeden tahliye edilerek barınma imkanı sağlandığını açıkladı.

Bununla birlikte uzmanlar, göçün kalıcı olmaması ve yakın gelecekte depremzedelerin yeniden şehirlerine dönmesi için devletin harekete geçmesi gerektiği konusunda uyarıyor.

Uzmanlar Uyarıyor: “Deprem Sonrası Göç Kalıcı Olmasın"
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:09:21 0:00

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBÜ) Göç Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ali Zafer Sağıroğlu deprem bölgesi dışına göçün devam ettiğini söyledi.

Sağıroğlu, “Bu 11 ilde depremden etkilenen 1,7 milyonu yabancı uyruklu olmak üzere 16 milyona yakın bir nüfus var. Bunların 14 milyonu aşkını Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Bu, depremden doğrudan etkilenen nüfus. Bu insanların göç ettikleri başta Ankara, Mersin, Antalya gibi şehirlerde de dolaylı olarak depremden etkilenen bir nüfustan bahsedebiliriz. En son açıklanan bilgiye göre ilk birkaç hafta içerisinde 3,3 milyonluk bir nüfus deprem bölgesinden ayrıldı. Sonrasında buna dair bir rakam duymasak da bunun bir seviye daha yükselmiş olabileceğini tahmin ediyoruz” dedi.

Sağıroğlu yaşanan göçün büyüklüğüne dikkat çekerek, “TÜİK istatistiklerine göre 2021 yılında 2,7 milyon insanın iç göçe konu olduğunu biliyoruz. Elbette ki bu Türkiye içerisindeki gönüllü ya da ekonomik nedenlerle hareket eden ve bir yıla yayılmış bir hareketlilik. Oysa ki depremin henüz ilk birkaç haftasında 3,3 milyon insanın bölgeden ayrıldığını öğrendik” diye konuştu.

“Kamu kaynakları ihtiyaçlar karşısında yeterli olmaz”

Bölgeden ayrılan depremzedelerin ihtiyaçlarının kamu kaynaklarıyla karşılanmasının uzun vadede mümkün olmadığını da belirten Sağıroğlu, “Gidenlerin gittikleri şehirlerde bazı etkileri olacak, oluyor da. En başta bunu kiralardan izleyebildik, kiraların yükseldiğini biliyoruz. Şehirlerin altyapısı, sağlık kuruluşlarının, okulların kapasiteleri, verilen kamu hizmetleri, ulaşımdan sağlığa kadar pek çok alanda bunun bir yük oluşturduğu çok açık. Burada ben özellikle kamu kaynaklarının bu konuda yeterli kaynağı oluşturabileceğini düşünmüyorum. Çünkü Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 17’sinin bu bölgeden hareket ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla kamuoyunda da yapılan pek çok tartışma, devletin bazı kurumlarının bu konuda eksik kaldığına işaret ediyor” dedi.

Sağıroğlu, depremzedelerin ihtiyaçlarının karşılanmasında halk arasında dayanışma ve yardımlaşmanın öne çıktığına da değindi.

AYBÜ Göç Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan Deprem Sonrası Göç̧ ve İnsan Hareketlilikleri Durum Değerlendirme Raporu’na göre, göç dalgası en fazla büyükşehirlere yönelmiş durumda.

Anadolu Ajansı tarafından derlenen bilgilere yer verilen raporda, bölgeden ayrılan nüfusun ağırlıklı olarak kendilerine “en yakın” şehirleri ve konaklama imkanı verilen illeri tercih ettiği kaydediliyor.

En fazla depremzedenin konakladığı illerin başında 205 bin 454 kişiyle Ankara ve 154 bin 86 kişiyle Antalya gelirken bunu, 40 binin üzerinde göç̧ alan Mersin, Kayseri, Muğla izliyor. Elazığ ise depremden etkilenen 11’inci il ilan edilmesine karşın, diğer illerden gelen 50 bin depremzedeyi ağırlıyor.

“Depremzedeler de durumdan çok mutlu değil”

Uzun yıllar birçok ilde kaymakamlık ve vali yardımcılığı görevlerinde bulunan Mustafa Aydın da bu çaptaki bir göçün doğurduğu ihtiyaçların karşılanmasının sıkıntılı olduğu görüşünde.

Bunun, özellikle göçün yöneldiği büyükşehirlerde var olan sorunları pekiştireceğini kaydeden emekli Vali Yardımcısı Aydın, “Bu rakam tabii çok büyük bir sayı. Gittikleri yerlerde istihdam edilme, iş bulma, üretime katılma veya belediye hizmetlerinden faydalanma yönünde sorunlara açık ve yönetilebilmesi zor bir rakam. Bunu ifade eden yöneticiler de oldu. Bazı belediye başkanları ‘biz bu kadar nüfusu barındıramıyoruz, iskan sağlayamıyoruz, sağlıklı içme suyu temininde güçlük çekiyoruz’ diye ifade ettiler” dedi.

Depremzedelerin de göç ettikleri yerlerdeki koşullardan memnun olmadığını aktaran Aydın, “Ben deprem bölgesinden gelen nüfusun bulundukları yerlerde istihdam bulma imkanlarının çok zayıf olduğunu düşünüyorum. Zaten ülkemizde mevcut bir işsizlik, genç nüfusun işsizliği var yüksek oranda. Barınma açısından bunların bir kısmı kiralık ev tuttu, bir kısmı yakınlarında kaldı, bir kısmı da yerel yönetimlerin ve devletin palyatif, geçici tedbirleriyle işlerini yürütüyor ama bu tedbirlerin hepsinin geçici olduğunu düşünüyorum ve depremzedeler de durumdan çok mutlu değil” diye konuştu.

“Altı aydan sonra göç kalıcı hale gelebilir”

AYBÜ İnsan Ve Toplum Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Sağıroğlu ise tekrar bölgeye dönüşün koşullarının hızla oluşturulması gerektiğini dile getirdi.

Sağıroğlu, “Elbette ne yapılırsa yapılsın bir kısım insan bu bölgeye geri dönmeyecek, bu bir vakıa. Ama çok daha büyük bir kısmı bölgeye dönme arzusunda. Bunun ne kadar olacağı meselesi, uygulanacak kamu politikalarıyla yakından alakalı. Şimdi ilk safhada ortaya çıkan çadır ihtiyacı sağlandı. Ama orta vadede konteynerde insanlar barınmaya başladılar. Barınmak için daha fazlasına ihtiyaç var, uzun vadede kalıcı konut ihtiyacı var. Geri dönüş için altı ay ila bir yıllık bir süre var önümüzde. Kalıcı olmasa bile konteyner gibi sürdürülebilir ve yaşanabilir ortamlar oluşturulabilirse, çocukların ideal seviyede olmasa da eğitimlerini verimli şekilde alabilecekleri bir ortam, sağlık hizmetleri gibi bütün bu altyapı en azından insanların hayatlarını kurabilecekleri şekilde oluşturulabilirse altı ayı geçmeden insanlar dönme eğilimine daha yatkın olurlar. Fakat altı aydan sonra gittikleri yerde birtakım sosyolojik süreçler başlıyor. Çocuk okula yazılıyor, insanlar iş buluyor. Bütün bunların iyi hesaplanarak, bu sürecin bir yıla yayılmadan geri dönülmesi için insanların teşvik edilmesi gerekiyor” dedi.

Sağıroğlu, depremzedelerin bölgeye dönmesinin, felaketin vurduğu şehirlerin yeniden kalkınması için şart olduğunu vurgulayarak, "Türkiye nüfusunun yüzde 15’inden fazlası bu bölgede yaşıyor. Türkiye ekonomisinin gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 10’una yakını bu şehirlerde üretiliyor. Bu bölgenin ayağa kaldırılmasında, imar edilmesinde buranın yerli nüfusunun son derece gerekli olduğu açık. Ayrıca hep ekonomik açıdan bakılıyor ama bu bölgenin kendi otantik kültürünün, yerel gelenek göreneklerinin, yaşam biçimlerinin devam ettirilmesi için de nüfusun geri döndürülmesi çok önemli” şeklinde konuştu.

Türkiye’deki geçici koruma altındaki Suriyeliler’in yüzde 49,6’sının da depremden önce bölgede yaşadığına dikkat çeken Sağıroğlu, “Türkiye’deki Suriyeliler’in yarısı bu bölgedeydi. Bu insanlar da bölgeden ayrıldılar, başka şehirlere gittiler veya Suriye’ye geri dönenler oldu. Ama diğer şehirlere giden Suriyeliler’in de bölgede yaşam koşullarının iyileştirilerek geri döndürülmesi çok önemli” dedi.

“İç göç, afet zararlarını arttıran bir kalkınamama sorunu”

Türkiye’de 1950'li yıllardan bu yana devam eden iç göçün artık kördüğüm haline geldiğini söyleyen emekli Vali Yardımcısı Aydın ise deprem sonrası göçün kalıcı olmaması için devleti önlemler almaya çağırdı.

İç göçü ‘afet zararlarını arttıran bir kalkınamama sorunu’ olarak tanımlayan Aydın, “Uzun yıllar kaymakamlık ve vali yardımcılığı yaptığım il ve ilçelerde, ek derslik, ek sağlık tesisi, karakol binası, kamu hizmet binası yapmaya 40 yıl boyunca para harcadık. Bunun canlı şahidiyim. Bu, bitmeyecek. Nüfus arttıkça bunları da arttıracaksınız. Bunların karşılanması mümkün değil. Bu, bütçenizi yutmaya devam edecek. Aslında iktisadi kalkınmamıza ayırmamız gereken harcamaları bu tip cari harcamalar dediğimiz kamu hizmetlerinin oluşmasına harcamaktayız. İç göçün en büyük sorunlarından bir tanesi bu. Kişilere, gittikleri yerlerde iş, aş bulamıyoruz. Bu nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak içinse devlet yatırıma harcaması gereken kaynaklarını, bu tür binalara, bunların bakımına, onarımına, personelin maaşına harcamakta ve bu, bir kördüğüm haline gelmiş halde sürüp gitmekte” diye konuştu.

Devletin iç göçü önlemeye yönelik politikası olmamasını eleştiren Aydın, “Bu, kalkınma planlarında yer almamış. Bu konuda yasal düzenlemeler yok. Vatandaş çok rahat bir şekilde bir yerden bir yere gidip geliyor. Tabii seyahat ve yerleşme hakkı anayasal bir hak ama vatandaşın doğduğu geliştiği yerde mutlu olmasını sağlayacak tedbirler alırsak niye göç etsin? Devlet bu konuda ek tedbirler almalı. Bu depremlerden zarar gören vatandaşların tekrar kendi bölgelerine dönmesi için yapması gerekenleri yapmalı. Birinci adım konutların yapılması, ikinci adım üretim alanında yer alan küçük ve orta ölçekli tesisler, KOBİ’ler, sanayi tesislerine destek verilmesi ve bunların yanında çok da konuşulmuyor ama kırsal kesimin desteklenmesi lazım. Eğer bunlar sağlanmazsa ve vatandaşların geri dönme konusunda tereddüdü olursa ben önümüzdeki senelerde sorunların daha da artacağını düşünüyorum” dedi.

XS
SM
MD
LG