Türkiye’de Corona virüsü salgınında 2020 yılı Eylül ayında getirilen bütün alanlarda maske takma zorunluluğu, sağlık kuruluşları ve toplu taşıma araçları hariç tüm kapalı alanlarda kaldırıldı. 11 Mart 2020’de salgında ilk vakanın görülmesiyle önce isteğe bağlı daha sonra zorunlu tutulan maskeye, 26 Nisan’daki Bilim Kurulu Toplantısı’nda alınan kararla iki yıl sonra veda edildi.
Toplantıdan sonra kararları açıklayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, toplu taşıma araçları ile sağlık kuruluşlarında maske uygulamasının vakalar 1000’in altına düşene kadar devam edeceğini belirtti.
“Maske zorunluluğu zaten fiilen kalkmıştı”
VOA Türkçe, İzmir ve İstanbul’da yaşayanlara maske zorunluluğunun kaldırılmasıyla ilgili görüşlerini sordu. İzmirli emekli teknisyen Bedri Sayıner kararın erken alındığını düşünenlerden. Açık alanlarda da maske kullanmaya devam ettiğini kaydeden Sayıner “Tamamen bu illetten kurtulur muyuz, bilemiyorum. Onu zamana bırakacağız. Sağlık bizim için önemli. Biz yaş bakımından hassasız. O yüzden bir şey kapmayalım diye dikkat etmeye çalışıyoruz” dedi.
Sayıner, kararın alınmasında salgının seyrindeki düşüşün etkili olmasına ilişkin, “Vaka sayıları tam açıklanıyor mu acaba? Bilemiyorum. Ama bir gevşeme var. İyileşme gözle görülür olarak var. Ölümlere baktığınızda azalma gerçekten var. Tabii saklamıyorlarsa” diye konuştu.
Yüksek lisans öğrencisi Beril Şengül ise karardan önce çoğu kişinin fiili olarak maske takmayı bıraktığını söyledi: “Bunun içinde ben de varım. O yüzden bu karar şaşırtıcı gelmiyor. Şu anda devlet COVID yokmuş gibi davranıyor. Fakat buna rağmen hala çevremizde çok fazla hasta olduğunu da işitiyoruz. Bir yandan bu karar benim zihnimde de COVID bitmiş gibi bir imaj yaratıyor. Ama bitmedi. O yüzden biraz tehlikeli bir karar gibi geliyor bana. COVID tehlikesi aslında geçmedi ama o kadar zaman oldu ki. Yokmuş gibi hissetmek zorundayız galiba. Bir türlü bitmiyor çünkü.”
“Bir süre daha maske takmayı düşünüyorum”
Maske zorunluluğunun kaldırılmasıyla ilgili VOA Türkçe’ye görüş bildiren İstanbullular'ın büyük kısmı da vaka sayılarının tekrar artabileceği endişesiyle zorunluluğun kapalı alanlarda devam etmesi gerektiğini düşünüyor.
Özellikle kapalı alanlarda kendisini rahat hissetmediğini ifade eden özel sektör çalışanı Dilek Sakıllı, bir süre daha maske takmayı düşündüğünü belirterek, “Çünkü o korkuyu henüz üzerimizden atamadık. Açık alanda kalabalığa girdiğimde dahi maskemi yukarı kaldırıyorum. Benim gibi yapan çok da insan gördüm. Sanırım bizler bir süre daha maske takmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Üniversite öğrencisi Umur Bilek, kapalı alanlarda maske zorunluluğunun kaldırılmasının, kuralın uygulanmaya devam ettiği sağlık kuruluşları ve toplu taşıma araçlarında sorunlara yol açabileceğini söyledi: “Toplumumuz o farkı ayırt edebilecek seviyede değil. Az önce toplu taşımadaydım, maske takmayan insanlar vardı. İnsanlara anlatamıyorsunuz. Maske takar mısınız dediğinizde size saldırabiliyorlar, üstünüze yürüyorlar. Umarım bu kararın sonuçları kötü olmaz.”
“Halk maskeden sıkılmıştı, kalkmasını istiyordu”
Serhan Tutku da maske kuralının kaldırılmasının erken olduğunu düşünenlerden. Tutku, “Vaka sayılarının gerçekleri yansıtmadığını düşünüyorum. Şu anda yüksek vaka sayılarında Corona virüs ortamı varken bu sayı daha da yükselebilir. Turizme katkı olsun diye alınan bu kararla durum çok daha kötüye gidebilir” diye konuştu.
Emekli memur Ahmet Terlikçi ise pandeminin etkisinin azaldığına dikkat çekerek kararı yerinde bulduğunu anlattı: “Sadece kapalı alanlarda maske takıyorduk. Açık alanlarda maske takılmıyordu. Halk da zaten maskeden sıkılmıştı ve kalkmasını istiyordu. Pandeminin etkisini azaltmasıyla birlikte böyle bir kararın alınması çok yerinde oldu.”
“Maskeyle durmanın virüsün yayılımını kontrol etmede bir anlamı kalmadı”
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Sağlık Bakanlığı COVID-19 Bilimsel Danışma Kurulu üyesi Prof. Dr. Alper Şener, Türkiye’de salgındaki olumlu seyrin kapalı alanlarda maske kullanmayı gereklilik olmaktan çıkardığını belirtti. Salgındaki son durumu anlatan Şener, “Şu anda Türkiye'de bilimsel gerçek ne? Saha verisi olarak söyleyebiliriz ki Türkiye'de günlük 2000 vaka var ve bu, dünyada belki de Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde, OECD ülkeleri içerisinde en düşük vaka sayısı. 20'nin altında ölüm görülüyor. Hastaneye yatış oranı ciddi anlamda düşmüş. Sadece ölüm gördüğümüz kritik hasta grubu 75-78 yaş üstü, ileri yaş grubu. Yani yaşlı değil, ileri yaşlı hasta grubu. Dolayısıyla salgınla ilgili önceliklerimizi değiştirdik. Öncelik sırasını değiştirdik. Öncelik sırası olarak baktığımızda belirli alanlarda artık maskeyle durmanın teknik olarak salgının ya da virüsün yayılımını kontrol etmede bir anlamının kalmadığı bilimsel anlamda analiz edildiği için artık sadece kısıtlı alanlarda maskeyle kalma şeklinde bir karar alındı. Bunlar da sadece hastaneler ve toplu taşıma, çünkü risk oranı yüksek” dedi.
“Bireysel korunmanın ön plana geçtiği bir evreye girdik”
Salgında bireysel korunmanın ön plana geçtiği bir evreye girildiğini söyleyen Şener, aşılı olmayanlara uyarıda bulundu: “Aslında salgınla ilgili tamamen bitti, ortadan kalktı, gündemimizden düştü gibi bir terminoloji çok doğru değil. Zaten öyle bir mesaj da verilmiyor. Aşılanmamış olan grupta, hatırlatma dozunu olmamış olan grupta, 75 yaşın üstünde ve yandaş hastalığı yüksek olan ve dört aydan daha önceki periyotta hatırlatma dozu aşısı olmamış olan popülasyonda her halükarda maske kullanımının bu saydığımız alanlar dışında da kapalı alanlarda devam etmesi akılcı olur.”
Ramazan Bayramı’nda özellikle yaşlı grubu ziyaret ederken dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yapan Şener, “Eksik aşılıysanız ya da hatırlatma dozu olmamışsanız, solunum yolu enfeksiyonu bulguları varsa, yani öksürük, balgam, nefes darlığı, ateş, kas ağrısı, eklem ağrısı, tat, koku kaybı gibi bulguları varsa bu kişilerin mutlaka büyüklerini ziyaret etmemesi gerekiyor bu bayramda. Onun dışında herhangi bir şikayetiniz yoksa rahatlıkla zaten büyüklerimizi ziyaret edebilirsiniz. Bayramı rahatlıkla iç içe geçirebilirsiniz. Ama onun dışındaki durumda aşılanmamış olanlar, eksik aşılı olanlar, hatırlatma dozu olmayanlar bunu yapmamalı. Tek doz aşı olmasına rağmen kendini aşılı zanneden bir popülasyon da var. Tek doz aşı, aşılanmış demek değildir. Aşılama, çift doz aşılanmış olan ve hatırlatma dozu olmuş olanları tanımlıyor terminolojik olarak baktığımızda. Bu tanım artık netleşti ve bakanlığın rehberine girdi. Bu gruplar için güvenli bir bayram diyebiliriz. Diğer saydığımız gruplar içerisinde ise hala risk söz konusu.”
Aşılanmamış olanlara uyarı
Türkiye’de 5 milyon civarında hiç aşılanmamış bir popülasyon olduğuna değinen Şener, “Omicron varyantının hafif seyrettiği grup aşılanmış olan grup, bunun altını çizmekte fayda var. Omicron varyantı, hiç aşılanmamış 70'li yaşlardaki hastalarda yoğun bakıma ve hastaneye yatış sebebi oluyor. Dolayısıyla bu varyantın hafif olmasına, Omicron varyantı terminolojisine aldanmamak lazım. Toplumsal bağışıklık önlemlerinin oluşmuş olmasına, maskeyle ilgili önlemlerin gevşetilmiş olmasına özellikle aşılanmamış grubun çok güvenmemesi lazım. Bu grup halihazırda ne yazık ki risk altında. Risk oranları toplumsal olarak hastalığın görülme sıklığı azaldığı için azaldı ama aşılanmış olan gruba göre bu grubun riski hala yüksek” dedi.
Şener, bu grubun salgını yayma potansiyelini ise, “Bunun yaygın salgın terminolojisi içerisine gireceğini düşünmüyorum ben. Belli yerlerde kümelenmeler olabilir. Belli yerlerde, belli gruplarda, belli zaman dilimlerinde kümelenmeler olabilir. Ama bu artık Türkiye için salgın terminolojisinden çıktığımız anlamına geliyor” şeklinde değerlendirdi.
“İkinci hatırlatma dozu belli yaş grupları için yakında gündeme alınacak”
Bilim Kurulu toplantısının ardından konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan da Corona virüsü aşısının hatırlatma dozunun ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Bilim Kurulumuz kronik hastalığı olanlar ve yaşlılar başta olmak üzere tüm vatandaşlarımızın, salgına karşı en büyük kozumuz olan aşıların özellikle hatırlatma dozlarını ihmal etmemelerini de önermektedir” demişti.
İkinci hatırlatma dozu zamanı gelenler olduğuna dikkati çeken Şener, bunun Türkiye’de belli yaş grupları için yakında devreye alınacağını açıkladı: “Artık ikinci hatırlatma dozu gelenler oldu. Yani üçüncü dozu olmuş, dördüncü doz zamanı gelmiş olan gruplar var. Dünyanın genelinde en yaygın deneyim İsrail'de var dördüncü dozla ilgili. İsrail'deki gözlemlerde ve çalışmalarda dördüncü dozun hatırlatma dozu olarak uygulamasında belirli yaş gruplarında ve yandaş hastalığı olan grupta kritik olarak aşılanması gerektiği sonucuna varıldı. Biz tanımını yaptık ama Türkiye'de de bunun tanımının duyurulması yakın zamanda, birkaç günü bulacaktır. Yakın zamanda açıklandıktan ikinci hatırlatma dozu sadece belli yaş grupları için, toplumun geneli için değil, yeniden gündeme alınacaktır.”
“Salgının endemiye dönüştüğünü söylemek için henüz erken”
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi'nde Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi olan Şener, salgının ortadan kalktığının görülmesi için gelecek kış aylarındaki tablonun önem taşıdığını belirtti: “Endemik dediğimiz kavram (salgının) artık yaygın görünürlükten kalkması, mevsimsel bir hastalığa dönüşmesi demek. Bunu söylemek için henüz erken. Terminolojik olarak anlaşılabilir olması anlamında bu daha çok kullanılıyor. Şu andaki bulunduğumuz dönem aslında salgında durağan dönem. Endemi öncesi bu durağan dönem beklenmeyen bir şey değil ve bilinen bir şey. O yüzden biz bunu bir işaret olarak görüyoruz enfeksiyon hastalıkları uzmanları olarak. Eğer doğru işler yapılırsa, doğru sıklıkla ve düzenle bu işin kontrolüne ve takibine ısrarla devam edersek (salgın) endemik hale gelecek. Ama yaygın olarak bildiğimiz bilimsel terminolojide, halk ağzında kullanılan değil, bilimsel terminolojide endemik diyebilmek için bence bu kış dönemini görmemiz lazım. Eylül, Ekim’den sonraki periyodu görmek lazım.”