Suriye’deki son gelişmeler Washington’daki Hudson Enstitüsü’nde ele alındı.
‘Suriye’deki kazanımlar ve kayıpları birleştirmek’ adlı panele, Amerika Dış Politika Konseyi’nden Ilan Berman, Savaş Araştırmaları Enstitüsü’nden Jennifer Cafarella ve eski Suriyeli diplomat Bessam Baranbandi katıldı.
Panelde konuşmacılar öncelikle dışişleri bakanlığına atanan merkezi CIA Başkanı Mike Pompeo’yla ilgili görüşlerini dile getirdiler.
Baranbandi, Pompeo’nun Kongre üyesiyken Suriye konusunda farklı mesajlar verdiğini belirtti.
Baranbandi, “Pompeo Kongre üyesiyken, Suriye halkını ve devrimi çok destekliyordu. Obama yönetimine insanları desteklemeleri gerektiği yönünde çok sayıda mektup yazmıştı. CIA’nin başkanı olunca iki iş yaptı ki, bunlar Kongre üyesiyken yaptığı açıklamalarla uyumlu değildi. İlk önce Özgür Suriye Ordusu’na CIA desteğini çekti. İkinci olarak da Washington Post ile New York Times’ın yazdığına göre, ilk kez CIA olarak Şam’a birini gönderdi,” dedi.
Jennifer Cafarella da Türkiye’yle YPG’nin çatışmasının Amerika’ya zarar verdiğini söyledi.
Cafarella, “Türkiye yerel ortağımız YPG’yle savaş halinde, bu artık sadece Türkler ve Kürtler olayı değil. Aslında Amerika Suriye Demokratik Güçleri içindeki Arap unsurları kaybediyor. Bu IŞİD’den kazanılanları güvenli hale getirmek için kritik önemde. En büyük risklerden biri gelecek birkaç haftada IŞİD’in Suriye’nin güneyinde hala güçleri var. Bence çok riskli bir durum var,” ifadelerini kullandı.
Bessam Baranbandi de Suriye’de kaybedenin Amerika olduğunu söyledi.
Baranbandi, “Amerika büyük kaybeden. Çünkü temsil ettikleri değerleri kaybettiler. Amerika parası ya da ekonomisi için büyük güç değil, Amerika Amerika olmadığı için kaybediyor. Amerika’nın stratejisini değiştirmeye ihtiyacı var, ne istiyorlar, süper güç mü değil mi? Amerika önce ölümleri durdurmalı. Rusya ve İran başarısız. Hizbullah, Rusya, İran bölgede reddediliyor. Orada güçleriyle duruyorlar. Doğal müttefikleriniz var ama onları dışarı atıyorsunuz. Biz size gelin diyoruz ama siz gelmiyorsunuz,” dedi.
Baranbandi, rejimin Suriye’de kazanmadığını, Rusya’nın kazandığını iddia ettiğini ancak Moskova’nın da İransız bir şey yapamayacağını kaydetti. Suriyeli eski diplomat Suriye’de herhangi bir tarafın tek başına bir şey yapamayacağını da vurguladı.
Baranbandi panelde, ”Şu anda gördüğümüz Suriyelinin Suriyeliyle savaşı değil, son 5-6 yılda ülkeler birbirleriyle savaşıyor. Türkiye Esat güçlerine saldırıyor, Amerika’ya Rusya’ya,” dedi.
Baranbandi’nin sözlerine moderatör Michael Pregent mesafeli yaklaştı.
Pregent, ”Her zaman vekil güçler vardır, Türkler vekil güçleri vuruyor. Biz vekil güçleri vuruyoruz, birbirimizi vurmuyoruz, çünkü bu geçemeyeceğiniz bir sınır. Her zaman uzak durmanız gereken bir sınır vardır,” ifadelerini kullandı.
Baranbandi ve Pregent bu sınırın çok inceldiği konusunda hemfikirdi.
Konuşmacılardan Ilan Berman’a göre de Suriye’deki gidişatı 2015 Eylül’ündeki müdahalesiyle değiştiren Rusya’nın bu ülkedeki stratejisi savunma odaklı.
Berman, “Rusya için Suriye stratejisi savunma amaçlı. Çünkü Rusya’nın cihatçı sorunu var. Rusya’nın Müslüman nüfusu yüzde 15 gibi. Rus nüfus azalırken, Müslüman nüfus artıyor. Rus Müslümanlarının bir yere ait olması gerekiyor. Rus Müslümanları arasında radikalleşme eğilimini görüyorsunuz. Rusya sınırlarını geçerek Ortadoğu’ya gidiyorlar,” dedi.
Jennifer Cafarella’ya göre de Rusya Suriye’de rejimle müzakereye istekli grupları hedef alıyor. Cafarella savaşın yakın bir zamanda biteceğine ihtimal de vermiyor.
Cafarella, “Rusya’nın askeri harekatı muhalefetin Esat’la müzakere etmek isteyen kısmına odaklanmış durumda. Rejim yanlısı güçler kazanıyor gibi görünüyor ama bu savaş bitmekten çok uzak. Bir sonraki aşamada El Kaide ve diğer cihatçı grupların, gizledikleri askeri kapasitelerini kullanarak istikrara zarar vermek için intihar saldırıları da dahil saldırılar düzenleyeceğini düşünüyorum,” dedi.
Panelde Afrin de önemli bir yer tuttu. Baranbandi, Arapların Afrin’e yönelik farklı yaklaşımlarına dikkat çekti.
Branbandi, “Afrin, Suriyeli Arapların tepkilerini göstermesi açısından çok ilginç. Sosyal medyayı, Facebook ve Twitter’ı takip ederseniz, iki farklı şey görürsünüz. Birincisi Afrin’i Guta gibi görüyorlar, Kürtlere sempatileri var. Aynı zamanda siz adını ne koyarsanız koyun, Suriye Demokratik Güçleri, PKK, PYD’yi suçluyorlar. Kibrinizden, Arapları reddedişinizden, Suriye içinde kendi devletinizi kurma isteğinden, ‘devrimi rehin aldınız, Cezire’de etnik temizlik yaptınız’ diyorlar. Hak ettiğiniz oldu diyorlar. Ben daha ileriye gideceğim, IŞİD karşıtı koalisyon Kürtlere ne yapmak isterseniz, yapabilirsiniz düşüncesini verdi. IŞİD’i yendiniz, bunda şüphe yok. Fakat onlara ne yapmak isterlerse yapabilecekleri fikrini verdiler. Bundan dersler çıkarılmalı. Kürt dostlarımıza her zaman sizi koruyabilecek, kimliğinizi koruyabileceklerin komşularınız Suriyeli Araplar olduğunu söylüyorum. Bu Amerika değil. Amerika orada ne kadar uzun kalsa da gidecek. Ne kadar daha ilişkilere sahip olursak sizler, bizler daha fazla güvenliğe sahip oluruz,” ifadelerini kullandı.
Aynı zamanda eski bir istihbaratçı olan Michael Pregent, Amerika’nın şu anda Suriye’de yapmaya çalıştığının Sünni Arap gücü oluşturmak olduğunu belirtti ve bunun da doğru iş olarak niteledi.
Pregent, “Bu bizim Irak ve Suriye’deki sorunumuzdu. YPG gibi etkili savaşan gücü kullandık ama bunlar yanlış güçtü. Çünkü eğer Deyrizor ve Rakka’da Sunni Arap toplum tarafından dışlanırsanız ya da yaptığınız siyasi olarak algılanırsa siz doğru güç olmazsınız. Eğer IŞİD’e karşı tuttuğunuz topraktan Afrin’e giderseniz özellikle doğru güç olmazsınız,” dedi.
Jennifer Caferalla, Amerika’nın öncelik vermesi gereken konulardan birinin de Suriye’nin kuzeyindeki bölgeye istikrar getirmek olduğunu söyledi, YPG’yi eleştirdi. Caferalla Türkiye’yle ilişkilerde gerilimin azaltılması gerektiğini de vurguladı.
Caferalla, “Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’den alınan yerlere istikrar getirmeye öncelik verilmeli. Amerika Suriye Demokratik Güçleri’ne çok az baskı uyguladı ki, bu örgüt yerel toplum tarafından yolsuzluk, gücü suiistimal etmek, keyfi tutuklamalarla suçlanıyor. Bu YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde siyasi çevreyi elinde tutma isteğiyle bağlantılı. Ayrıca Amerika da yerel ortağının davranışıyla pek ilgili değil. YPG’nin kontrolünde bulunan cezaevlerine insan hakları gözlemcileri götürmeliyiz. Türkiye’yle gerilimin azaltılmasına ihtiyaç var. Yukarıda söylediklerim Erdoğan’la müzakerelerde bize yardımcı olabilir. Erdoğan’ın düşünüyor olabileceği tehlikeli operasyonları önlemeye çalışmalıyız. Muhtemelen YPG’yi de…YPG, Türkiye’de saldırı tehdidinde bulunmuştu,” dedi.
Ilan Berman da Amerika’nın Suriye’de ortak seçerken daha zeki davranması gerektiği düşüncesinde. Berman’ın Türkiye’ye yönelik mesajları da vardı.
Berman, “Suriye’deki stratejimizin neye benzediğine göre güç oluşturmalıyız ve Suriye’de daha zeki aktörlere ulaşmalıyız, kim müttefikimiz olabilir kim olamaz, bunun ayrımını yapmalıyız. İkinci soru kim bu gerçek müttefikler? Bu soru Türkiye’yle ilgili. Türk hükümeti artan bir şeklide düşman çizgisine geçiyor. Bu NATO politikasıyla uyumlu değil. Ama konuşmalıyız. Sadece Suriye konusunu değil, daha geniş yelpazede konuşmalıyız. Eğer Amerika ve Avrupa’nın istediğini yapmayan bir Türkiye varsa, bu yapısal bir sorundur. En azından açıkça konuşmaya ihtiyacımız var,” ifadelerini kullandı.
Caferalla da Amerika’nın Irak’ta düştüğü hataya Suriye’de düşmemesi gerektiğini vurguladı.