Global Policy Institute (Küresel Politika Merkezi) Direktörü Paolo von Schirach, Amerikan yönetiminden önce, Amerikan halkının Türkiye algısının önemine dikkat çekti: “Amerikan kamuoyunda Türk hükümetiyle ilgili çok olumlu bir görüş yok. Bunun birçok nedeni var, otoriter bir rejim olarak görülüyor Türkiye. Şunu da unutmayın Amerikan basınındaki bilgiler çoğunlukla bir filtreden geçiyor ve kamuoyunun duyduğu ilk şey ‘kaç gazetecinin tutuklandığı’, yani ülkenin ateşini böyle ölçüyorlar.”
Schricah, Obama yönetiminin Türkiye ile ilgili açık bir politika ortaya koymadığı eleştirisinde de bulundu: “Türkiye ile ilişkiler biraz gizemli. Çünkü Türkiye tam bir Ortadoğu ülkesi değil. Tüm meseleleri ve sorunlarına rağmen anayasal bir demokrasi ve sadece yönetimin değil halkın ve medyanın darbe girişimine karşı ne kadar kuvvetli direndiği bence yeterince saygı görmedi. Bu, askerin hükümeti devirmesine karşı gerçek bir halk ayaklanmasıydı. Bu da demokratik kurumlara inancı gösterir ki bence Amerikan yönetimi bunu övgüyle karşılamalı. Obama’nın bu konuda hiçbir şey yapmamış olması da gizemini koruyor.”
Peki Cumhuriyetçi aday Donald Trump Türkiye ile ilgili bir politika ortaya koyacak mı? Ankara, olası bir Trump başkanlığından ne beklemeli?
Uzman bu soruyu da şu şekilde yanıtlıyor: “Trump seçilirse Türkiye çok şey beklememeli, özellikle de ilk başlarda. Zira bu seçimlerin esas meselesi iç politika ve özellikle de Amerikan ekonomisi. En başlarda önemli değişiklik olmayacaktır. Sonuçta yeni yönetimin de ilk aylarda ilgilenmesi gereken başka konular var. Ama 2017 baharı gibi ABD’den yeni bir Türkiye politikası bekleyebilir miyiz? Bu açıkçası iyi bir fikir olurdu ama öncelikli olacağına dair bir işaret görmüyorum.”
Clinton için ise “tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir” diyor Schirach ve Türkiye için de Hillary Clinton’ın başkanlığının daha rahat günler getirebileceğini belirtiyor: “Türk yöneticiler arasında hiç olmazsa tanıdığımız bir tarzı, bir güvence var. ‘Onunla daha önce de muhatap olduk. En iyi olmayabilir ama Clinton’la iş yapabiliriz’ diyor olabilirler. Evet, Clinton’ın Suriye ve Kürt Peşmerge’nin rolü ile ilgili tartışmalı açıklamaları var. Türk hükümetinin algısı ve siyasetiyle pek bağdaşmıyor olabilir. Söylediği bazı şeyler Ankara’da rahatsızlık ve endişe yaratabilir. Ama tüm resme baktığımızda Clinton seçilirse yönetim ‘Türkiye ile ilişkileri sertleştirelim’ demeyecektir. Böyle bir şey görmüyorum zira onların da öncelikle ilgilenmeleri gereken iç politika konuları var. Bence Ortadoğu’ya yaklaşımları ve özellikle Suriye ve Kuzey Irak’taki çatışmalara yaklaşımları, Obama yönetiminin oturttuğu rayda gitmeye devam etmek şeklinde olacaktır ve Kürt meselesinde Ankara’yı açıkça düşman edecek hamlelerde bulunmayacaklardır.”
Küresel Politika Merkezi Direktörü, Fethullah Gülen’in iadesi konusunda ise kısa zamanda bir gelişme beklemiyor: “Burada halk Gülen’le ilgili bir şey bilmiyor, yönetimde de bu konunun Türk siyasetinde ne kadar önemli olduğunu gerçekten kavrayamıyorlar. Paralel devlet ve komplolar o kadar garip ki çoğu kişi bunu anlayamıyor. Bu konunun tahrik edici bir unsur olarak kalma olasılığı var, ikili ilişkileri zehirleme olasılığı var, çünkü iade olmayan herhangi bir sonuç Türkiye’de düşmanca, bir tokat gibi algılanacaktır.”
Son olarak iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri soruyoruz. Paolo von Schirach, Amerika’nın bu konuda tembel davrandığını söylüyor: “Ekonomik ilişkilerde anlamadığım biçimde çok mütevazı bir seyir var. Bunun nedeni fırsat olmadığı için değil. Çünkü Türkiye’nin büyüyen bir ekonomisi var, iç pazarı gayet geniş. Amerikalı çok uluslu şirketler tüm dünya pazarını inceliyor. Brezilya ve Tayland ile iş yapıyorlar ve neden Türkiye’ye odaklanmadıklarını merak ediyorum. Ortada derinleşebilecek ekonomik ilişkiler için fırsat var ve iki taraf da bununla ilgilenmiyor. Amerika’nın tembel davrandığını düşünüyorum ama Türkiye de kendi değerini göstermek için daha fazla çaba sarfetmeli.”