Pazartesi günü İstanbul Adalet Sarayı’nda üç kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırı sonrası Hürriyet, Cumhuriyet, Posta ve Bugün gazeteleri hakkında “terör örgütünün propagandasını yapmak” suçundan soruşturma başlatıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından resen başlatılan soruşturmanın, gazetelerin dünkü nüshalarında savcı Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alındığı fotoğrafların yayınlanarak terör örgütü DHKP-C’nin propagandası yapıldığı iddiasıyla, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7’nci maddesinden yürütüldüğü belirtildi.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinde düzenlenen terör örgütü propagandası suçlaması 1,5 yıldan 5,5 yıla kadar hapis cezası öngörüyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, savcının başına silah dayanmış arkada örgüt sembolleri yer alan fotoğrafların yayınlanmasının “ahlaksızlık” olduğunu söyledi ve “İnsanların acısına saygı duyacak herkes. Teröristlerin propagandasını yapmayacaklar. Bundan sonra herkes dikkat edecek. Tavırlarına dikkat edecek herkes” dedi.
Cumhuriyet: ‘Güvenlik zafiyeti perdelenmek isteniyor’
Soruşturmaya ve Başbakan’ın sözlerine tepki gösteren Cumhuriyet gazetesi yayınladığı açıklamada, bunun bir baskı olduğunu ve kabul edilemeyeceğini söyledi. Açıklamada, “Başbakan yeni baskıların sinyalini verdi. Çağımızda hiçbir haber, başbakan talimatıyla gizlenemez. Kendi güvenlik zafiyetini perdelemek için basına yayın yasağı koymak, aynayı taşlamaktır, hiç işe yaramaz faşizan tavrıdır. Başbakan basını suçlamadan önce fiyasko operasyonun hesabını vermelidir” dendi.
Hürriyet: 'Parti gazetesi değiliz, 12 Eylül’den beri siyasi iktidarın hışmına uğruyoruz'
Hürriyet gazetesi de akreditasyondan üç gün sonra birinci sayfadan yayınladığı "Hürriyet’e Yasak Getirmek" başlıklı yazısında bazı gazetelerin camiye girişinin yasaklanmasını üçüncü dünya rejimleri uygulamalarını hatırlattığını söyledi.
Editoryal yazıda ‘Hürriyet bağımsız bir gazetedir. Gücünü okurlarından alır. Hürriyet’i parti gazeteleriyle karıştırmamak gerekir. Önceki gün karşılaştığımız uygulama gazetemizin bu tür yasaklamalara hedef olduğu ilk olay değildir. Hürriyet, 12 Eylül askeri rejiminde yayın yasağıyla karşılaşmış, ayrıca sıkça yayınları nedeniyle seçilmiş iktidarların hışmına uğramıştır. Hürriyet’in bulunduğu Doğan Yayın Grubu’nun maruz kaldığı astronomik vergi yaptırımı yakın tarihimizden çok canlı bir örnektir. Hürriyet, bir demokraside olması gerektiği şekilde -her kurum gibi- eleştiriden bağışık değildir, olmamalıdır. Ancak teröre yardımcı olmak, Hürriyet’e en son yöneltilebilecek suçlamalardan biridir. Başbakan Davutoğlu, gazetemizin, eski genel yayın yönetmeni Çetin Emeç’i teröre kurban verdiğini herhalde unutmuş olmalıdır’ dendi.
Basın Konseyi: ‘Basına terbiye gayretlerine alışamadık’
Başbakan’ın sözlerine bir tepki de Basın Konseyi’nden geldi. Basını terör örgütleriyle ilişkilendirme çabasını kabul edilmez bulan Konsey, “Başbakanların, basına terbiye verme gayretlerine alışamadığımızı hatırlatırken, ‘ahlaksız’ yakıştırmasının ise, başbakanlık makamının ağırlığı ile örtüşmediğini belirtiyoruz. Ülke olarak zor bir dönemden geçerken, basına ahlaksız yakıştırmasının talihsiz bir dil sürçmesi olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Mirgün Cabas ve Nevşin Mengü, hedef tahtasında
Biri savcı, ikisi militan kişinin ölümüyle sonuçlanan rehine krizi, Türk medyasında var olan kutuplaşmayı daha da keskinleştirdi. Hemen her tartışmalı olayda muhalif olarak bilinen gazetecilere yönelik sosyal medya kampanyalarında bu kez CNN Türk’te yayınlanan Her Şey programını hazırlayıp sunan Mirgün Cabas ve yine CNN Türk sunucusu Nevşin Mengü hedefteydi.
İki tanınmış ekran yüzünün hedef seçilmesinin nedenleri DHKP-C saldırıları sırasında yaptıkları değerlendirmelerdi. “Bu eylem nasıl biterse bitsin çıkarılacak tek ders var: çocukları vurmayın, annelerini yuhalatmayın” yazan Mirgün Cabas, sosyal medyada eleştiri yağmuruna tutuldu.
Mirgün Cabas özür diledi
Eleştiriler üzerine bir gün sonra yeni tweet atan CNN Türk programcısı, “Dünkü tweetimle üzdüklerimden, başta Şehit Savcı Kiraz'ın yakınları olmak üzere içtenlikle özür dilerim. Hiçbir davanın terörü mazur göstermeyeceği hayatım boyunca savundum. Hem kendimi hem de çalıştığım kanalı ve grubu hedef alan bir linç kampanyasına izin verdiğim için de kendime kızgınım. İki gün izin yapıyorum. Pazartesi günü her şey yine ekranda olacak” diyerek özür diledi.
Nevşin Mengü: ‘Demirden korkan uçağa binmez’
Bir diğer CNN Türk ekran yüzü Nevşin Mengü’ye yönelik tepkinin nedeni DHKP-C militanlarının Emniyet Müdürlüğü’ne gerçekleştirdiği saldırının hemen ardından sıcağı sıcağına canlı yayında yaptığı “Bir terör saldırısı gerçekleşti. Daha doğrusu terör saldırısı demeyelim, saldırı diyelim. Şu an emin değiliz bilmiyoruz” yorumuydu.
Bu sözler de sosyal medyada sert tepki gördü. Şahsını hedef alan tehdit mesajları üzerine Mengü, sosyal medyadan yayınladığı mesajlarında “O saatte, saldırının ne olduğu, ne olup ne bittiği belli değildi. Saldırıyla ilgili açıklama daha sonra yapıldı. Bizim işimizi elimizde bilgi olmadan savurmak değil, en doğru bilgiyi alıp doğrulatıp yayınlamak. Ama kime laf anlatıyoruz. Kana ve linçe susamış bir güruh var. Taşlasınlar bakalım Türlü tehdit savuran, linç çağrısı yapan arkadaşlar, demirden korksak uçağa binmezdik, yerim yurdum belli, buyrun bekliyorum” dedi.
Doğan Yayın İlkeleri Kurulu: Cabas’ın tweeti, Hürriyet ve Posta’nın fotoğraf seçimi ilkelerimize aykırı
Tepkilerin dinmemesi üzerinde acil bir toplantı yapan Doğan Yayın İlkeleri Kurulu ise Başkan Yardımcısı Volkan Vural imzasıyla yayınladığı açıklamasında Mirgün Cabas’ın attığı tweeti yayın ilkelerine aykırı bularak düzeltme istedi. Kurul ayrıca, grup gazeteleri Hürriyet ve Posta’nın “terör örgütünün sembollerini içeren fotoğraf yayınlamasını” da aykırı buldu.
Bu arada CNN Türk’te Başka Şeyler adlı programı yapan Serdar Tuncer de Doğan Grubu’nun yaptığı yayıncılık nedeniyle programını bitirme kararı aldı.
Cem Küçük: ‘Eğer Cabas ekrana çıkarsa Doğan grubu terörü övmüş olur’
Doğan Grubu’nun yayıncılığına yönelik eleştirileriyle dikkat çeken Yeni Şafak gazetesi yazarı Cem Küçük bu kez Mirgün Cabas’ı hedef aldı. Küçük, bugün köşesinde, “Artık Cabas’ın ekran kariyeri olmamalıdır. Duyduğuma göre Mirgün Cabas’ı kovma kararı almış ama ne yapacağını bilmiyormuş. Eğer Cabas ekranlara çıkmaya devam ederse, Doğan grubu da suç ortağı olur. Terörü övmüş, meşrulaştırmış demektir” diye yazdı.
Kemal Öztürk: ‘Medyada sol ve radikal alevi ağırlıklı haberci kadrosu terör eylemlerini meşrulaştırmaya çalışıyor’
Yine aynı gazetede yazan Anadolu Ajansı’nın eski genel müdürü Kemal Öztürk ise gazetecilerin terörü meşrulaştırdığını iddia etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakanlığı sırasında bir dönem basın danışmanlığı görevini üstlenen Öztürk, “Medya mensubunun, yazarın, gazetecinin bir siyasi görüşü savunması normaldir. Ben objektif ve tarafsız basın mensubu lafına inanmayan biriyim ve eleştirmem. Ancak gazeteci ya da yazarın, hem tarafsız olduğunu iddia edip,hem de şiddeti ve teröristi meşrulaştırmak için mesleğini, köşesini kullanması kabul edilir bir durum değildir. Bugün hükümet karşıtı medyada sol ve radikal Alevi ağırlıklı bir haberci kadrosu etkinliğini sürdürüyor. Savcı cinayetinde de bu ekibin domine ettiği medya mensupları, akla hayale gelmeyecek sözlerle terör eylemini meşrulaştırmaya çalıştı” dedi.