İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na siyaset yasağı anlamına gelen 2 yıl 7 ay 15 günlük mahkumiyet kararı öncesi Türkiye’nin ana gündemi, H.K.G. isimli kadının 14 yıllık nikahlı olduğu eşi Kadir İstekli’nin altı yaşından beri kendisine cinsel istismar bulunduğu iddiasıydı. Birgün gazetesinde yazan gazetesi Timur Soykan’ın iddianamedeki ifadeleri yayınlamasıyla gündeme oturan cinsel istismar davasında önce Mayıs ayına verilen ilk duruşma tarihi Ocak ayına çekildi, ardından İstekli ile birlikte şu anda devlet gözetiminde bilinmeyen bir yerde bulunan H. K. G.’nin babası Yusuf Ziya Gümüşel tutuklandı.
İddianameye göre, 14 yaşında düğünü yapılan H.K.G. birkaç ay sonra adet düzensizliği yaşadığı için doktora götürüldü. Doktor hastanın yaşının küçük olduğunu anladığı için savcılık soruşturması başlatıldı. Ancak muayeneye H.K.G. yerine başka bir kadın sokularak kemik yaşı büyük gösterildi ve o zaman 14 yaşında olan mağdur, savcılık ifadesinde ’17 yaşındayım kendi isteğimle evlendim’ deyince soruşturma kapatıldı. H.K.G.’nin babasının Türkiye’nin önde gelen İslami yapılarından İsmailağa’ya mensup Hiranur Vakfı’nın kurucusu olması, siyasi güçle bu soruşturmaların kapatıldığı sorusunu gündeme getirdi. Adalet ve aile bakanları bu iddiaları yalanlarken muhalefet aynı kanaatte değil.
CHP’li Taşçıer: “Devleti içten içe çürüten bir ur var, bunu kesip atmak zorundasınız”
Süreci Meclis kürsüsüne tanıyan milletvekillerinden biri olan Gamze Taşçıer, “bürokraside FETÖ’den boşalan yerleri” başka dini yapılanmaların doldurduğunu söylüyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan CHP Ankara milletvekili Taşçıer, “Maalesef yargıda, emniyette, orduda, bürokraside gücünü ve yetkisini yasalardan alan, ettikleri yeminden alan değil, birtakım kişilerden alanlar var. Bunun sonuçlarını Türkiye çok acı bir şekilde tecrübe etti, yüzlerce insan 15 Temmuz’da FETÖ’nün hain darbe girişiminde şehit oldu. Bu yapılara yol verilmesinin, önlerinin açılmasının, bile isteye devlet içerisine yerleştirilmelerinin sonucunu gördük. Bundan ders alınmamış olmasını akıl ve mantıkla izah etmek mümkün değil. 6 yaşında kız çocuğunun bir sözde vakfın elinde istismara uğraması olayında da savcının bu olayın üzerini kapatması, doğum raporuna bakmak yerine kemik yaşı testi istenmesi, iki yıl iddianamenin tamamlanmaması, hakimin aylar sonraya duruşma günü vermesi, doktorun kemik yaşı testine başkasının girmesine göz yumması, bunların hepsi tesadüf olabilir mi? Demek ki birilerinden talimat alan yapılar var ve bunların tüm açıklığıyla ortaya çıkarılması gerekiyor. FETÖ’den boşalan yerlere başka oluşumlar dolduruluyor, buna göz yumuluyor ve bu oluşumlar kendi aralarında da güç mücadelesi veriyor. Devleti içten içe çürüten bir ur var, bunu kesip atmak zorundasınız” dedi.
Taşçıer: “İktidar bu olayın üzerini açıkça kapatmak istedi”
Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazartesi günü kabine toplantısı sonrası “Günümüz şartlarında 13 yaşında nişan 14 yaşında evlilik durumunu kabul edebilmemiz asla kabul etmemiz mümkün değildir. Hele hele daha küçük yaşta istismar faciasını kabul etmemiz mümkün değildir. İçişleri Bakanlığımız tarafından yürütülen soruşturmanın ardından konu yargıya intikal etmiştir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız mağdur için avukat temin etmiş, hukuki süreci yakından takip etmiştir” dese de Taşçıer bu açıklamaların geç ve yetersiz olduğunu dile getiriyor.
Ankara milletvekili, “İktidar bu olayın üzerini açıkça kapatmak istedi. Bunu Aile Bakanı’nın Meclis’e gelip, olayı iki yıldır bildiklerini söylemesi de bunu ispat ediyor. Zaten örtbas ediyorlarmış. Neyse ki bu ülkede cesur gazeteciler var, özgür yayın yapan televizyoncular var, boyun eğmeyen muhalefet var da bu gerçekler ortaya çıkıyor. Erdoğan herkesten sonra, 9 gün sonra konuştu. O da bu konu özelinde değil, Bakanlar Kurulu sonrası yaptığı açıklamalarda değindi demek daha doğru. Şu anda Türkiye’nin en önemli gündemi olan bir konuda bu sessizliğin anlamı aslında çok derin. AKP’nin maaşlı trolleri önce bu haberi yapan gazetecilere saldırdılar. Sonra talimat geldi, baktılar toplumsal tepki büyüyor, istismarcıyı ayrıştırıp bu sözde vakfı korumaya almaya çalıştılar. Toplumsallaşan tepkinin önünde hiçbir güç duramaz. Bu olayda vicdanın sesi öylesine gür çıktı ki, önünde duramaz hale geldiler” dedi.
Ağırlığı İslamcı grupların oluşturduğu sivil toplum kuruluşlarının baskısıyla hükümetin Cumhurbaşkanlığı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini dile getiren Gamze Taşçıer, şimdi aynı vakıfların çocukları koruyan Lanzorette Sözleşmesi’nden de Türkiye’nin çekilmesi talebi bulunduğunun altını çizdi.
“Cinsel istismar muhafazakar çevrelerle sınırlı değil”
Çocuk yaşta cinsel istismar içeren birçok davaya bakan İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Aşkın Topuzoğlu, kendi tanık olduğu cinsel istismarın sadece muhafazakar çevrelerle ilgili olmadığını söylüyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Topuzoğlu, “Dünya kadar cinsel istismar dosyası var. O kadar çok ki ve sadece muhafazakar çevrelerle sınırlı değil. Sakın yalnızca bu gruplarla ilgili dosyalar hasır altı ediliyor diye düşünmeyin. Birçok dosyada aileyi lekelememek için bu yapılıyor. Mesela bir dosyada savcı diyor ki, ‘Babası doktor niye yapsın? Koskoca doktoru da buraya nasıl çağıracaksınız’ diyor. İkna edemiyorsunuz. Bir dosyada çocuk okulda arkadaşının pantolonu indiriyor, ifadesinde ‘biz zaten bunu babamla yapıyorduk’ diyor. AGO’larda (Adli Görüşme Odaları) biliyorsunuz, istismara uğrayan çocukların ifadeleri alınıyor. Oralarda yetersiz uzmanlar görev yapıyor. Ortam şöyle. Aynalı camın arkasında, uzman ve aile içi şiddet ya da cinsel istismar mağduru. Diğer tarafta da savcı ve avukat. Biz soruları uzmana yöneltiyoruz, o çocuğa iletiyor. Bir uzman öyle yetersizdi ki mesela. ‘Burada kamera ve ses kaydı var, isterse baban seni dinleyebilecek’ dedi. Ve o çocuk da her soruya ‘hayır’ yanıtını verdi. Savcı da istismar yok diye soruşturmayı kapattı. Ama çocuk annesine, ‘babam bizi mahveder diye bir şey söylemedim’ dedi sonrasında” diye konuştu.
“Türkiye’de çocuğa bakış açısının değiştirilmesi gerekiyor”
Yıllardır çocuk cinsel istismarı ve aile için şiddet konuları üzerinde yoğunlaşan Avukat Aşkın Topuzoğlu’na göre asıl mesele, Türkiye’de çocuğa bakış açısında düğümleniyor.
“Türkiye olarak 1990’da Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzaladık ve 1995’te bu sözleşme yürürlüğe girdi. Sözleşme en ufak bir şüphe olduğunda çocuk lehine karar verilmesini belirtiyor. Ama Türkiye’de süreç bu şekilde işlemiyor. Tam da bu nedenle çocuğa dair bakış açısının değiştirilmesi gerekiyor. Mesela anne, baba ile ilişkinin kaldırılması için aile mahkemesine başvuruyor. Ama mahkeme, ‘babasıdır, ispatlanmış bir durum söz konusu değildir, biz bu ilişkiyi engelleyemeyiz’ diyor. Burada şüphe var ama çocuk lehine karar çıkmıyor. Bazı durumlarda sanık beraat etse bile aklanmamış oluyor. Ancak çocuk aynı koşullara geri döndürülüyor. Çocuk ile ilgili bütünlüklü bir politika yok. Çocukların adalete ulaşması bile çoğu zaman mümkün olmuyor.”
Çocuk yaşta evlilikler ağırlıklı olarak Gaziantep’te görülüyor
Türkiye’de birçok kentte erken yaşta evlilik yapılıyor ama Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre cinsel istismara konu olan erken yaşta evliliklerin en fazla görüldüğü şehirlerinde başında Gaziantep geliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu'ndan derlenen verilere göre Gaziantep’te 2019 yılında bin 245 kız çocuğu, 2020 yılında ise bin 1 kız çocuğu çocuk yaşta evlendirilmiş. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş sonrası en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan kentlerden biri olan Gaziantep’te çocuk yaşta evlilik oranının yüksek olmasının bir nedeni de Suriyeliler.
Konuya ilişkin VOA Türkçe ’ye konuşan Gaziantep Barosu Gaziantep Barosu Göç ve İltica Komisyonu Üyesi Avukat Cumali Şimşek, “Kentteki erken yaştaki evlilik oranın yüksek çıkmasının bir nedeni de savaş sonrası Türkiye’ye sığınan sığınmacıların yaptığı evliliklerin 2018 yılı sonrası emniyet tarafından işlem yapılarak dosya haline getirilmesidir’’ dedi.
“Suriye’de yasal, Türkiye’de yasak ama beraat veriliyor”
Yaklaşık 500 bin kayıtlı Suriyeli’nin bulunduğu Gaziantep’te yapılan evliliklerin genelde erken yaşta olduğunu vurgulayan Avukat Şimşek sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı:
“Tespit edilen evliliklerde anne, baba ve ‘fail’ kabul edilen kocaya işlem yapılıyor ve üç kişi hakkında yasal işlem kayıtlara geçiyor. Daha sonra savcılıklarda ya da karakollarda ifade alındıktan sonra iddianame aşamasına geçiliyor. Bu olay suçun niteliği gereği ağır ceza mahkemeleri görev alanında yer aldığı için burada dava açılıyor. Ancak ceza kanununda ‘hata’ denilen bir cezasızlık sebebi var. Bu durumda mahkeme tarafından ‘Şahsın kendi gerçek ülkesinin Suriye olduğu, orada bu yaşta evliliklerin hem kanuna hem de örflere uygun olduğu, Türkiye’de bu durumun suç olduğu bilinmemesi nedeniyle faillerin hata ettiklerinden, ceza verilmesine yer olmadığı’ kararı veriliyor. Ya da yapılan işte ceza vermeye yeterli delil bulunamadığından beraat kararı veriliyor.’’