“Bu gençler ilk kez kamerayla, sinemayla tanışan, ilk kez oyunculuk yapan insanlar. Açıkçası ilk başlarda çok tedirgindim. Bir de dil sorunumuz vardı. Hepsi Arapça konuşuyor ama ben Arapça bilmiyorum. Bu yüzden ilk başlarda atölye çalışmaları biraz zorlaştı. Ama çalışmalar devam ettikçe, bir eğitmen olarak duygunun ve birlikteliğin dilden çok daha önemli olduğunu yeniden deneyimledim. Birbirimizi anlamaya, aynı dili konuşmaya başladık. Ama bu dil Arapça ya da Türkçe değildi. Sinemanın, sanatın diliydi.”
“Mahallemizde film çekiyoruz”
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı “Mahallemizde Film Çekiyoruz” projesinin koordinatörü Dr. Sabire Soytok, kentin en kozmopolit mahallelerinden biri olan Basmane’de bir grup Suriyeli gençle beş ay yürüttüğü çalışmayı bu sözlerle özetledi. Sanatı ve sinemayı kentin dezavantajlı mahallelerine taşımayı amaçlayan proje ilk olarak Doğanlar ve Gültepe’de başladı. Daha sonra Aliağa ve Basmane’yi de kapsayacak şekilde genişledi.
Başta Suriyeliler olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen göçmenlere sıkça rastlanan, Türk ve Kürt yoksulların birlikte yaşadığı Basmane’de bu projeye Suriyeli gençler büyük ilgi gösterdi. VOA Türkçe’ye konuşan Soytok, “Basmane’deki atölye ilk başladığında 20 Suriyeli genç geldi. Ben onları görünce şok geçirdim. İlk haftalar büyük bir kısmı çalışmalara devam etti. Ancak çoğu çalıştığı için bir süre sonra sayı azaldı. Biz 10 gönüllü ve gerçekten istekli gençle birlikte bu projeyi beş ay boyunca sürdürdük” dedi.
Can yeleklerinin rengi filmin adı oldu
Bu beş aylık sürenin ilk başlarında Soytok ve projede yer alan diğer hocalar, gençlere sinema tarihini, kamera tekniklerini, senaryo yazımını anlattı. Ardından senaryo yazımına geçildi. Suriyeli gençler için konu bulmak hiç zor değildi. Daha iyi bir yaşam umuduyla Ege Denizi üzerinden kaçak olarak Avrupa’ya geçmek isterken hayatlarını kaybeden Suriyelileri anlatmaya karar verdiler. Denizde ölme riskine rağmen on binlerce kişinin niçin böyle bir tehlikeye atıldığını herkesin bilmesini istiyorlardı. Kaçak göçmenlerin umut yolculuğunda taktığı can yeleklerinin rengi onların filminin de adı oldu: Turuncu.
İlk yönetmenlik deneyimi
Çekimler bir adada ve teknede yapıldı. Filmin yönetmenliğini Suriyeli gençlerden Muhammed Casim üstlendi. Her ne kadar daha önce kurgu ve fotoğrafçılıkla ilgilenmiş olsa da bu onun ilk yönetmenlik deneyimiydi. VOA Türkçe’nin sorularını bir çevirmen aracılığıyla cevaplayan Casim, “Bir filmin nasıl yönetileceği konusunda hiç tecrübem yoktu. İlk günlerde insanlara çok yumuşak davranıyordum. Ancak Sabire Hoca bana her şeyi ve oyuncuları kontrol altında tutmam gerektiğini öğretti. Biz sıfırdan başladık. Bu proje bana çok şey kattı” diye konuştu.
Casim, filmin konusuyla ilgili olarak da “İnsanların ölümü göze alarak niçin Avrupa’ya gitmek istediğini izleyicilere anlatmak istedik. Herkesin bir nedeni, bir amacı var. Bunu izleyicilere göstermek istedik” dedi. Sinemayı çok sevdiğini söyleyen Casim, bundan sonrası için de kafasındaki projeleri hayata geçirmeyi hedeflediğini belirtti.
Hem tercümanlık hem oyunculuk
Ekibin içinde yer alan iki oyuncu aynı zamanda tercüman olarak çalışıyor. Onların bu özelliği hocalarla ekip arasındaki iletişimin kurulmasında da belirleyici oldu. Bu oyunculardan Nuseybe el Hasan, bir yandan yarım bıraktığı eğitimine devam ediyor ve lisede okuyor, bir yandan da tercümanlık yapıyor. Hasan, “Bu projeyi arkadaşlarım internet üzerinden duymuş. Birlikte denemeye karar verdik. Grup halinde gittik. Aslında ben çocukluğumdan beri tercüman olmak istiyordum. Oyunculuk hiç aklıma gelmedi. Bende böyle bir yetenek olduğunu düşünmüyordum. Ama şimdi biraz yeteneğim olduğunu düşünüyorum. Bu tecrübeden büyük zevk aldım. Kesinlikle devam etmeyi düşünüyorum” ifadesini kullandı.
“Zorluklara rağmen mutluyum”
İbrahim Hasan da aynı şekilde yarım bıraktığı eğitimini tamamlamak için liseye devam ediyor. Hastanelerde Türkçe bilmeyen Suriyeliler ile doktorlar arasında tercümanlık yapıyor. Hasan, “Daha önceden hiç tecrübem olmadı. Ama küçüklüğümden beri oyuncu olmak istiyordum. Bu projede de çok güzel hissettim. Bu hislerimi kelimelerle anlatamıyorum. Çok güzel şeyler yaşadık, zorluk da çektik. Mesela ben hem okula gidiyorum hem çalışıyorum hem hafta sonları kursum var hem de bu projede yer aldım. Ama o zorluklara rağmen çok mutluyum” diye konuştu.
Filmin ilk gösterimi İzmir Sanat’ta yapıldı. Filmi izleyenler arasında yeni çıkacak şarkısının bu filmde kullanılmasına izin veren sanatçı İlkay Akkaya da vardı. Seyircilerin önemli bir kısmını ise Suriyeliler oluşturdu. İçlerinde en heyecanlı olanlar doğal olarak film ekibinde yer alanlardı. Filmin sonunda gelen alkışlar, bu heyecanı mutluluğa dönüştürdü. Sinemanın ortak dilinde buluşan ekip, şimdi yeni projelere yelken açmak üzere.