Kilise, havra ve tapınaklar, insanların ibadet ettiği Tanrı ya da başka kutsal öğelerin kusursuzluğunu yansıtmak için tasarlanmıştır. İbadethaneler, resim, vitray ya da kutsal kitaplardaki hikaye ve öğretileri anlatan başka sanat eserleriyle süslüdür. Ancak resim, İslam inancında yasak olduğu için camilerde güzellik teması Kuran ayetlerinin kaligrafik yazılımlarıyla işlenir. Amerika’nın Sesi, Irak’ın Süleymaniye kentinde camilerin iç dekorasyonlarını tasarlayan bir kaligrafi ustasının çalışmalarını izledi.
Nahro Kadir, kaligrafik desenlerin genellikle bir bilgisayar programıyla tasarlandığı, daha sonra da poster gibi basılıp boş cami duvarlarına asıldığı dijital çağda kaligrafi sanatına yeniden can veriyor.
Iraklı Kürt Nahro Kadir, fırça darbelerini kusursuz hale getirmek için saatlerce çalışıyor: “Sanatın gerçek anlam ve değeri, elle yapmaktır. El sanatı, insan algısının ve bilincinin bir sonucudur. Çıkartmalarsa aldıkları komutu kağıt üzerine uygulayan makinaların ürünüdür. Makina kullanarak birkaç saatte çıkartma basabilirsiniz. Oysa benim yaptıklarım, bu bina ayakta durdukça yaşayacak.”
22 yıldır kaligrafiyle uğraşan Kadir, bu sanat dalına tutkuyla bağlı.
Nahro Kadir, “Sanat deliliktir. Yani yeterli kapasite ve enerjiye sahip olmayan bir kişi, sanat yapmaya devam edemez. Benim yaptığım çalışmalar yoğun bir tutku ve azim gerektirir, bu da benim bu sanat dalını çok sevmemin sonucu,” diyor.
Kaligrafi, resmin kabul görmediği İslam inancında, İslam sanattarihinin ayrılmaz bir parçası haline geldi.
Kadir, “Sanat, ruha dinginlik getirir, kaligrafi de bunun bir aracı. Camiye ibadet etmek için gelirsiniz, ama burası aynı zamanda huzur bulma yeridir, sanat da insana huzur verir. İslam, sanatın önemini vurgulayan bir dindir,” diyor.
Antika kaligrafi sanatının en önemli özelliklerinden biri, ayrıntılara titizlikle yaklaşması. Günümüzün yüksek tempolu dünyasındaysa Nahro Kadir gibi sanatçılar, özenli fırça darbeleriyle bu sanat dalını canlı tutmaya çalışıyor.