İSTANBUL —
Altı yıl önce bugün Agos gazetesi kurucusu ve genel yayın yönetmeni Hrant Dink, Şişli’de onca yıl emek verdiği gazetesinin önünde vuruldu. Vurulduğu haberi, o dönem çalıştığım televizyona geldikten sonra apar topar daha iki ay önce röportaj yaptığım gazeteye uçar gibi yola çıktım. Dolapdere’den Pangaltı’ya çıkan cadde trafiğe kapatılmıştı. Arabadan inip, koşarak yokuşu tırmanmış, gazetenin önüne vardığımda emniyetin şeridinin ardında yüz üstü yatan Hrant’ı gördüm.
Kardeşi Orhan Dink’i ayakta çaresiz bir halde dururken hatırlıyorum. Tek çaresiz o değildi, o anlarda orada olan herkes istisnasız aynı ruh halindeydi. Ama o halet-i ruhiye hızla terk edildi ve sorumluların ortaya çıkarılması talebi çarçabuk dile getirildi. Hem de güçlü bir slogan eşliğinde “Hrant için, Adalet için!"
Bugün yine bir 19 Ocak’ta altıncı kez Hrant’ı anmak için Halaskargazi Caddesi’nden Şişli’ye yürürken “Hrant için Adalet için” talebinin neresinde olduğunu düşündüm. Cezaevinde sadece iki kişi var. Biri azmettirici olarak ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılan Yasin Hayal, diğeri Dink’in katil zanlısı Ogün Samast. Samast da ‘tasarlayarak adam öldürmek’ ve ‘ruhsatsız silah bulundurmak’ suçlarından toplam 22 yıl 10 ay hapis cezasına hükümlüsü olarak cezaevinde.
Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı’nın tebliğnamesi ne sonuç verecek?
Mahkeme, cinayetin arkasında “örgüt” bulamadı. Gerçi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, yayınladığı tebliğname ile Hrant Dink cinayeti davasında, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının, ‘sanıkların atılı suçları örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği’ gerekçesiyle bozulmasını istedi ama bu henüz yargılamanın yeniden yapılacağı anlamına gelmiyor.
Bu düşüncelerle Şişli’ye doğru yürürken “Hepimiz Hrant’ız Hepimiz Ermeni’yiz” yazılı pankartın ardındaki kortejin bana doğru gelmekte olduğunu gördüm. En ön sırada Dink’in kardeşi Orhan Dink’le birlikte yakınlarını faili meçhul cinayetlerde kaybetmiş isimler vardı. Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren şair Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok ve Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini Canan Kaftancıoğlu’nu seçebildim.
Rober Koptaş: Devlet ve hükümet adaleti istemiyor
Kortejin önünde bir otobüs vardı. Komutlar oradan geliyordu. Derken kortejin önünde yürüyen yalnız bir adam, Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Rober Koptaş’ı gördüm. Koptaş, yıllarca cinayetin ardındaki gizli ellerin ortaya çıkacağına inanmış bir gazeteciydi ama artık o da tepkisini net bir şekilde ortaya koyuyordu.
“Devlet istemiyor, hükümet istemiyor. Devleti oluşturan kurumlar her kimse onlar istemiyor, dolayısıyla da adalet gelmiyor. Adaletin olmadığı yerde vicdanlar isyan ediyor. Neyse ki yılda bir kere o isyanımızı dışa vuracak bir alan buluyoruz. Hem Hrant ağabeyi anıyoruz hem de adalet talebimizi yükseltiyoruz. Biraz önce yolda yürürken altı yıllık anmalar hepsi gözümün önünden geçti ve korkuyorum ki bir yüz sene daha böyle gidecek ama inşallah gitmez. Adalet olmalı, adaletin olmadığı yerde hiçbirimiz başımız dik yürüyemeyeceğiz. Hiçbirimizin alnı ak olmayacak. Alnımız ak, başımız dik olsun diye adalet istiyoruz. Alnımızı ak bıraksınlar, başımızı dik bıraksınlar, adaleti bize versinler.”
“Geleneği terk et, katilleri teslim et”, “faşizme inat kardeşimsin Hrant”, “hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeni’yiz” dövizleriyle Agos’un önüne yürüyen binlerce insan, adalet talebini “katilleri koruyan cinayete ortaktır” sloganlarıyla haykırıyordu. Agos’un önüne gelindiğinde binaya asılı “buradayız asparig” (buradayız kardeşim) yazılı ve Hrant Dink’in resminin bulunduğu devasa bir pankart, korteji karşıladı.
Hidayet Tuksal: ‘Devlet zırhının içine saklanan bütün sorumlular hesap versin’
Bu arada yağmur da şiddetini arttırıyordu. Ancak kalabalık tınmadı bile bu güçlü yağmuru, kimse Agos’un önünü terk etmedi. Hrant’ın sevdiği Türkçe ve Ermenice şarkılar çalındı. Derken Agos’un balkonunda Taraf gazetesi yazarı Hidayet Şefkatli Tuksal belirdi. Muhafazakar çevrelere yakın yazar Hrant’ın arkadaşları adına yaptığı konuşmasında adaletin altı yıldır can çekiştiğini söyleyerek “gerçek katillerin yakalanmasını ve devlet zırhının içine saklanan bütün sorumluların hesap vermesini” talep etti.
Tuksal, “Geçen 6 yılda katillerin eline silah veren, onları cesaretlendiren, cinayeti örgütleyen, soruşturmayı karartan devlet içindeki yapı yargı önüne çıkarılmadı, verilen sözler tutulmadı. Tam tersine Hrant Dink’i ölüme götüren neredeyse tüm resmi görevliler, el üstünde tutuldu, terfi ettirildi” dedi.
Sonra balkonda ünlü Amerikalı muhalif filozof Noam Chomsky görüldü. Hrant Dink’i anma etkinliklerine katılmak için İstanbul’a gelen Chomsky az ama öz konuştu: “Hrant Dink’i ancak, uğruna hayatını verdiği ideallerin izinden gitmeye söz verdiğimizde en iyi şekilde anmış oluruz”
Rakel Dink: 'Adalet borcumuzu hatırlayarak buradayız'
Hrant Dink’in eşi Rakel Dink ise her yıl olduğu gibi yine insanın içine işleyen bir konuşma yaptı. Yanında Noam Chomsky olduğu halde konuşan Rakel Dink, “Türkiye’nin sevgili insanları, sağımızdakine, solumuzdakine rahatsızlık vermeden, ötekileştirmeden buradayız. Adalet borcumuzu hatırlayarak buradayız. Sevgimizi, umudumuzu hatırlayarak buradayız. Yataklarında sevdiklerinin elini tutarak ölme fırsatı ellerinden alınanların anısına buradayız” dedi.
Bu konuşmanın ardından kalabalık, yavaş yavaş Agos’un önünden ayrılmaya başladı. Derken genizleri yakan kesif bir gaz kokusu geldi. Kimse önce ne olduğunu anlamadı ama sonra durum anlaşıldı. Polis, Agos’un biraz ilerisindeki bir gruba biber gazıyla müdahale etmiş, rüzgar da o göz yaşartan ve geniz yakan gazı, Agos’un önüne getirmişti.
Sonunda bu da oldu. Öğrencilerden, taraftarlardan, işçi ve memurlardan sonra Hrant Dink anmasına katılanlar da biber gazıyla tanıştı!
Kardeşi Orhan Dink’i ayakta çaresiz bir halde dururken hatırlıyorum. Tek çaresiz o değildi, o anlarda orada olan herkes istisnasız aynı ruh halindeydi. Ama o halet-i ruhiye hızla terk edildi ve sorumluların ortaya çıkarılması talebi çarçabuk dile getirildi. Hem de güçlü bir slogan eşliğinde “Hrant için, Adalet için!"
Bugün yine bir 19 Ocak’ta altıncı kez Hrant’ı anmak için Halaskargazi Caddesi’nden Şişli’ye yürürken “Hrant için Adalet için” talebinin neresinde olduğunu düşündüm. Cezaevinde sadece iki kişi var. Biri azmettirici olarak ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılan Yasin Hayal, diğeri Dink’in katil zanlısı Ogün Samast. Samast da ‘tasarlayarak adam öldürmek’ ve ‘ruhsatsız silah bulundurmak’ suçlarından toplam 22 yıl 10 ay hapis cezasına hükümlüsü olarak cezaevinde.
Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı’nın tebliğnamesi ne sonuç verecek?
Mahkeme, cinayetin arkasında “örgüt” bulamadı. Gerçi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, yayınladığı tebliğname ile Hrant Dink cinayeti davasında, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının, ‘sanıkların atılı suçları örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği’ gerekçesiyle bozulmasını istedi ama bu henüz yargılamanın yeniden yapılacağı anlamına gelmiyor.
Bu düşüncelerle Şişli’ye doğru yürürken “Hepimiz Hrant’ız Hepimiz Ermeni’yiz” yazılı pankartın ardındaki kortejin bana doğru gelmekte olduğunu gördüm. En ön sırada Dink’in kardeşi Orhan Dink’le birlikte yakınlarını faili meçhul cinayetlerde kaybetmiş isimler vardı. Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren şair Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok ve Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini Canan Kaftancıoğlu’nu seçebildim.
Rober Koptaş: Devlet ve hükümet adaleti istemiyor
Kortejin önünde bir otobüs vardı. Komutlar oradan geliyordu. Derken kortejin önünde yürüyen yalnız bir adam, Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Rober Koptaş’ı gördüm. Koptaş, yıllarca cinayetin ardındaki gizli ellerin ortaya çıkacağına inanmış bir gazeteciydi ama artık o da tepkisini net bir şekilde ortaya koyuyordu.
“Devlet istemiyor, hükümet istemiyor. Devleti oluşturan kurumlar her kimse onlar istemiyor, dolayısıyla da adalet gelmiyor. Adaletin olmadığı yerde vicdanlar isyan ediyor. Neyse ki yılda bir kere o isyanımızı dışa vuracak bir alan buluyoruz. Hem Hrant ağabeyi anıyoruz hem de adalet talebimizi yükseltiyoruz. Biraz önce yolda yürürken altı yıllık anmalar hepsi gözümün önünden geçti ve korkuyorum ki bir yüz sene daha böyle gidecek ama inşallah gitmez. Adalet olmalı, adaletin olmadığı yerde hiçbirimiz başımız dik yürüyemeyeceğiz. Hiçbirimizin alnı ak olmayacak. Alnımız ak, başımız dik olsun diye adalet istiyoruz. Alnımızı ak bıraksınlar, başımızı dik bıraksınlar, adaleti bize versinler.”
“Geleneği terk et, katilleri teslim et”, “faşizme inat kardeşimsin Hrant”, “hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeni’yiz” dövizleriyle Agos’un önüne yürüyen binlerce insan, adalet talebini “katilleri koruyan cinayete ortaktır” sloganlarıyla haykırıyordu. Agos’un önüne gelindiğinde binaya asılı “buradayız asparig” (buradayız kardeşim) yazılı ve Hrant Dink’in resminin bulunduğu devasa bir pankart, korteji karşıladı.
Hidayet Tuksal: ‘Devlet zırhının içine saklanan bütün sorumlular hesap versin’
Bu arada yağmur da şiddetini arttırıyordu. Ancak kalabalık tınmadı bile bu güçlü yağmuru, kimse Agos’un önünü terk etmedi. Hrant’ın sevdiği Türkçe ve Ermenice şarkılar çalındı. Derken Agos’un balkonunda Taraf gazetesi yazarı Hidayet Şefkatli Tuksal belirdi. Muhafazakar çevrelere yakın yazar Hrant’ın arkadaşları adına yaptığı konuşmasında adaletin altı yıldır can çekiştiğini söyleyerek “gerçek katillerin yakalanmasını ve devlet zırhının içine saklanan bütün sorumluların hesap vermesini” talep etti.
Tuksal, “Geçen 6 yılda katillerin eline silah veren, onları cesaretlendiren, cinayeti örgütleyen, soruşturmayı karartan devlet içindeki yapı yargı önüne çıkarılmadı, verilen sözler tutulmadı. Tam tersine Hrant Dink’i ölüme götüren neredeyse tüm resmi görevliler, el üstünde tutuldu, terfi ettirildi” dedi.
Sonra balkonda ünlü Amerikalı muhalif filozof Noam Chomsky görüldü. Hrant Dink’i anma etkinliklerine katılmak için İstanbul’a gelen Chomsky az ama öz konuştu: “Hrant Dink’i ancak, uğruna hayatını verdiği ideallerin izinden gitmeye söz verdiğimizde en iyi şekilde anmış oluruz”
Rakel Dink: 'Adalet borcumuzu hatırlayarak buradayız'
Hrant Dink’in eşi Rakel Dink ise her yıl olduğu gibi yine insanın içine işleyen bir konuşma yaptı. Yanında Noam Chomsky olduğu halde konuşan Rakel Dink, “Türkiye’nin sevgili insanları, sağımızdakine, solumuzdakine rahatsızlık vermeden, ötekileştirmeden buradayız. Adalet borcumuzu hatırlayarak buradayız. Sevgimizi, umudumuzu hatırlayarak buradayız. Yataklarında sevdiklerinin elini tutarak ölme fırsatı ellerinden alınanların anısına buradayız” dedi.
Bu konuşmanın ardından kalabalık, yavaş yavaş Agos’un önünden ayrılmaya başladı. Derken genizleri yakan kesif bir gaz kokusu geldi. Kimse önce ne olduğunu anlamadı ama sonra durum anlaşıldı. Polis, Agos’un biraz ilerisindeki bir gruba biber gazıyla müdahale etmiş, rüzgar da o göz yaşartan ve geniz yakan gazı, Agos’un önüne getirmişti.
Sonunda bu da oldu. Öğrencilerden, taraftarlardan, işçi ve memurlardan sonra Hrant Dink anmasına katılanlar da biber gazıyla tanıştı!