Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2021 yılında güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklarla ilgili açıkladığı verilere göre hem suça sürüklenen hem de suç mağduru olan çocukların sayısı bir önceki yıla göre arttı.
Çocukların karıştığı olay sayısı 2021 yılında, 2020 yılına göre yüzde 10,8 oranında artarak 499 bin 319 oldu.
Güvenlik birimine gelen ya da getirilen tüm çocukların yüzde 41,7’sini mağdur çocuklar oluşturuyor. Mağdur çocukların sayısı bir önceki yıla göre yüzde 21,66 oranında artarak 207 bin 999'a çıktı.
Çocukların mağdur olarak güvenlik birimlerine getirilme nedenlerinde de ilk sırayı yüzde 57,4 ile yaralama aldı. İkinci sırada cinsel suçlar (yüzde 13,1), üçüncü sırada ise aile düzenine karşı suçlar (yüzde 12,4) yer aldı.
2021 yılında kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiasıyla güvenlik birimlerine getirilen çocukların sayısı da 2020 yılına göre yüzde 16,57 oranında artarak 132 bin 943'e yükseldi.
Suça sürüklenen çocuklara isnat edilen suçlar arasında yüzde 36,6 ile yaralama ilk sırada yer aldı. Bunu, yüzde 27,2 ile hırsızlık, yüzde 5,1 ile uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, yüzde 4,3 ile tehdit, yüzde 3,8 ile ise cinsel suçlar izledi.
Çocukların 70 bin 905'i bilgisine başvurma amacıyla, 67 bin 518'i kabahat işlediği iddiasıyla, 19 bin 277'si kayıp (hakkında kayıp müracaatı yapılıp daha sonra bulunan) olması sebebiyle, 677'si ise bu nedenlerin dışında kalan diğer nedenlerden dolayı güvenlik birimlerine geldi veya getirildi.
En çok işlenen suç yaralama
Açıklanan verileri VOA Türkçe’ye değerlendiren Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Hilal Çelik, çocukların normalde yoksulluk ve yoksunluktan kaynaklı hırsızlık ve yağma gibi mala yönelik suçlar işlediğini ancak açıklanan rakamlarda yaralama suçunun öne çıktığını belirtti.
Çelik, cinsel istismar, tehdit ve uyuşturucu madde kullanımı ve satışı ile ilgili suçlarda da artış yaşandığına dikkat çekti: “Bu, çocukların suça yönelmesine yönelik sosyolojik ve kriminolojik araştırmaların ve bu alanda yürütülen politikaların yetersiz olduğunu gösteriyor. Son zamanlarda yasal düzenlemeler yapıldı. Özellikle yaralamanın ve tehdit suçunun basit hali gibi basit nitelikli suçlardan çocukların hiç ceza adalet sistemi içerisine girmeden uzlaştırma, kamu davasının açılmasının geri bırakılması gibi önlemlerle ceza adalet sistemi dışında tutulup rehabilite edilmesine yönelik adımlardı bunlar. Ancak henüz bunlarla ilgili etkin bir sonuç alabildiğimiz söyleyemeyiz.”
Sadece ceza adalet sistemi içinde yapılmaya çalışılan reformların yeterli olmayacağını vurgulayan Çelik, “Sosyolojik ve kriminolojik çalışmaları yapıp etkin politikalar belirlemek lazım. Bu milli eğitim ayağında olur, Aile Bakanlığı ayağında olur, farklı politikalar geliştirmek gerekiyor. Aslında çocukların suç mağduriyetindeki artış da genel olarak toplumda suça yönelme oranında bir artıştan kaynaklanıyor diyebilirim” dedi.
Çelik, etkin bir ceza infaz sistemi ve suça yönelmiş kişilerin topluma kazandırılması yönünde etkin politikalar uygulanmasının ufak da olsa bir çözüm üretebileceğini söyledi.
“Cinsel istismar mağduru çocuklar daha fazla örseleniyor”
Özellikle cinsel istismar mağduru çocukların ceza adalet sistemi içine girdiklerinde daha fazla örselendiğini kaydeden Çelik, bu konuda mevzuatla uygulamanın uyuşmadığını ifade etti: “Mevzuata baktığımızda esas olan bu çocukların ifadelerinin bir kere sesli ve görüntülü kayıt altına alınması ve maddi gerçekliğin ortaya çıkarılmasında zaruret olmadıkça yeniden ifadelerinin alınmaması, yani yeniden adliye koridorlarına ve mahkeme huzuruna çıkarılmaması, sanıkla yüzleştirilmemesi hedefleniyor. Ama maalesef uygulamada personel yetersizliği, altyapı yetersizliği gibi durumlar nedeniyle çocuklar birden fazla kez ifade vermek zorunda kalabiliyor. İfadelerini bunun için özgülenmiş merkezler yerine Çocuk Şube'de vermek zorunda kalabiliyorlar.”
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, 31 Mart 2022 itibariyle 670’i hükümlü, 1406’sı tutuklu olmak üzere cezaevlerinde bulunan toplam çocuk sayısı, Corona iznine ayrılanlar da dahil olmak üzere 2076. 2021 yılında hapis cezası verilen çocukların sayısı ise 31 bin 131.
Çocukların tutuklanmasının doğru olmadığını savunan Çelik, yetişkinlere göre çocukların topluma kazandırılmalarının daha kolay olduğunun altını çizdi: “Tutuklama yerine farklı tedbirlerin uygulanması, çocuğa özgü etkin güvenlik tedbirlerinin uygulanması çok daha anlamlı sonuçlar doğuracaktır.”
“En önemli risk faktörü, çocuğun aileden uzaklaşması”
Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayhan Erbay da çocukların suça sürüklenmesinde birçok risk faktörü olduğunu belirterek, “Bana göre bu risk faktörlerinden en önemlisi çocuğun ailesinden uzaklaşması. Problemlerini, gündelik hayatta yaşadıklarını ailesine anlatamıyor oluşu” dedi.
Aynı zamanda İstanbul Kültür Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim üyesi olan Erbay, ailelerin gündeminde yaşadıkları ekonomik sıkıntıların ön plana çıkmasıyla çocukların geri planda kaldığını söyledi.
2020 yılında pandemi nedeniyle güvenlik birimlerine gelen ya da getirilen çocukların sayısında bir düşüş yaşandığını hatırlatan Erbay, diğer yıllara bakıldığında bu sayıda yıllık yüzde 5 civarında bir artış olduğunu kaydetti. Erbay, mahallelerdeki sosyal dokunun bozulmaya başlamasıyla koruyucu faktörlerin de azaldığını vurguladı.
“Nefretin, artık ilkokul sıralarına kadar indiğini görebiliyoruz”
Suç tiplerinde hırsızlık yerine yaralamanın öne çıkmasını değerlendiren Erbay, bunda kutuplaştırıcı dilin etkili olduğunu söyledi: “Normalde çocuk adalet sistemi içerisinde yer alan, sanık olarak veya şüpheli olarak veya suça sürüklenen çocuk sıfatıyla yargılanan çocukların çok büyük bir oranı hırsızlıktan gelirdi. Bu oran yaklaşık yüzde 50 ile 55 arasında değişiyordu. Uzun yıllardır bu böyleydi. Son 2 yıldır yaralamaya döndü bu. Suriyeliler'e veya Afganlar'a yönelik olan nefretin, artık ilkokul sıralarına kadar indiğini görebiliyoruz. Bu kullanılan dil ve ekonomik yapı sosyal dokuyu bozmakta, bu sosyal doku da çocuklara şiddet dilini veya şiddet yöntemini temel iletişim aracı olarak veya kendini ifade etme aracı olarak kullandıklarını gösteriyor.”
Çocukların tutuklu yargılanmasına derhal son verilmesi gerektiğini vurgulayan Erbay, “Özelikle 15-18 veya 12-15 yaş arasındaki çocukların duygusal olarak hasar görme ihtimali çok yüksektir ve bu duygusal hasar kalıcı halde olabiliyor. Yani bir daha bu çocuğa ulaşamayabiliriz. Bu çocuk suç işlemeyi bir kariyer olarak kabul edebilir” uyarısında bulundu.
“Çocuk adalet sisteminde problemler zinciri var”
Çocuk adalet sisteminde ciddi bir problemler zinciri olduğunu ifade eden Erbay, çocuk mahkemeleri olmasına rağmen çocukların yargılama süreçlerinin yetişkinlere benzer bir şekilde devam ettirilmesini buna bir örnek olarak gösterdi: “Çocuklar burada sadece eğer bir ceza alınacaksa yaş küçüklüğü sebebiyle bu ceza yaş nispetinde düşürülüyor.”
Bir yetişkinin uyuşturucu ticareti yapmasıyla bir çocuğun bu suça zorlanmasının aynı olmadığını belirten Erbay, buna rağmen bu suçun katalog suçlar arasında yer alması nedeniyle çocuğun tutuklu yargılanması ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çekti.
Erbay, “Etkin bir tahliye sonrası programımız da yok. Çünkü genellikle denetimli serbestlikte yer alan bireysel veya grup çalışmalarına dahil oluyorlar. Yine aynı şekilde bir sosyal kontrol mekanizması da çalışmıyor. İnsanlar artık birbirlerine güvenmemeye o kadar alışmış durumdalar ki, toplumsal doku o kadar zarar görmüş ki, bir işte tahliye olan bir hükümlünün veya tutuklunun tekrardan suça sürükleneceği veya sorunlu bir kişi olacağını etiketleyip ondan uzak durma noktasında çeşitli tedbirler alabiliyorlar” diye konuştu.
Türkiye’deki ceza hukuku mantığının daha çok kontrol edici ve cezalandırıcı olduğunu söyleyen Erbay, bunun yerine onarıcı, eğitici, affedici, sorumluk yükleyici bir adalet sisteminin uygulanması gerektiğini vurguladı.