30. Türk Amerikan Konseyi konferansına katılanların hemen hepsi bu yıl ilişkilerin ne kadar sağlıklı olduğu noktasında birleşiyordu. Türk ve Amerikalı yetkililer tarafların hiç olmadığı kadar yakın olduğunu vurgluyordu. “İlişkilerin sağlıklı olduğu” değerlendirmesine Amerika’nın Ankara Büyükelçisi Frank Ricciardone de katılıyor: “İlişkilerimize geniş açıdan baktığınızda çok sağlıklı olduğunu görürsünüz. Elbette, görüş ayrılıkları olabilir, meseleler olabilir, her ilişkide olduğu gibi. Bunları müttefikler, ortaklar ve dostlar olarak yönetiyoruz. Ve bu meseleleri bu kadar başarılı bir şekilde yönetiyor olmamızın nedeni temelde ortak değerler ve ortak stratejik çıkarlara sahip olmamızdır.
Türk Amerikan Konseyi’nden önce Amerikan Yönetimi, Türkiye’ye üç adet AH-1W Süper Kobra taarruz helikopteri satacağını Kongre’ye bildirmişti. Bunun yanında İnsansız Hava Araçlarının satılması veya Türkiye’nin kullanımına sunulması konusunda girişimlerin sürdüğü öğrenildi. Yani, Amerika’nın Irak’tan çekilmesine iki ay kala Türk-Amerikan ilişkilerinin gündeminde terörle mücadele işbirliğinin çekilmenin ardından nasıl süreceği konusu önemli yer tutuyor. Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Büyükelçi Ricciardone istihbarat paylaşımı mekanizmasının “kesinlikle devam edeceğini” söyledi: “Kesinlikle devam edecek. Yöntemi değişecek tabii. Çünkü Irak’ta mevcut sayılarımız olmayacak, muharip varlığımız bulunmayacak. Muharip varlığımız şimdiden azaltılmış durumda ve Bush yömetimi döneminde Irak hükümetine verdiğimiz söz uyarınca yılsonuna kadar tamamen sona erdirilecek. Ama Irak’ı terk etmiyoruz. Irak devleti ve halkıyla ilişkilerimizi sürdüreceğiz; birçok çalışmamız olacak, ekonomik ve tabii ki Irak hükümetinin istediği ölçüde ulusal güvenlik konuları üzerinde çalışacağız. Bizimle çalışmak istediklerini de düşünüyoruz. Yani insanlar Irak’ta bir çeşit boşluk olacağı veya Amerika’nın Irak’a veya bölgedeki diğer ülkelere sırtını döndüğü düşüncesine kapılmamalı. Ve bölgede çalışmak için Türkiye gibi devletlerden daha iyi bir örnek yok. Türkiye’nin Irak’ın istikrarı, refahı ve bütünlüğü konusunda çok önemli çıkarları var. Dolayısıyla sadece istihbarat değil bütün konularda Türkiye’yle işbirliği yapacağız, bundan emin olabilirsiniz.”
Büyükelçi Ricciardone Türk Amerikan işbirliğinin PKK’yla mücadelenin de ötesinde çok daha stratejik bir niteliğe sahip olduğunu anlattı: “PKK’yla mücadeleye ek olarak – ki bu işbirliği bu sorun nihayet çözülünceye kadar sürecek – Türk Amerikan işbirliği çok daha stratejik bir nitelikte. PKK Türkiye’ye stratejik bir tehdit oluşturmuyor. PKK bir baş belası. Suç işliyor ve büyük acılara neden oluyor. Bundan kimse menfaat sağlayamaz. Ancak temelde Türkiye’ye toplum olarak devlet olarak tehdit oluşturmuyor. Ben Türk Amerikan stratejik işbirliğinden söz ederken, müttefik ülkeler olarak birbirimizi korumanın da ötesinde refah seviyemizi birlikte yükseltmek, istihdamı arttırmak, bölgede istikrarı sağlamak, demokrasi ve insan onurunu yaymaktan söz ediyorum. Bu bağlamda Irak’ta birlikte çalışıyoruz. Arap baharı ülkelerinin yolunu bulmalarına yardım ediyoruz. Suriye’nin de şiddete yer vermeden geçişini tamamlamasına yardım ediyoruz. Şu ana kadar ne yazık ki şiddetli olmuştur ama bir değişim söz konusu ve umut ediyoruz ki olumlu bir sonuç bulur.
Amerikalı yetkililerin kullandıkları ifadeyle Arap uyanışının Türk Amerikan stratejik işbirliği açısından bir fırsat oluşturduğu, Türkiye’yle Amerika’nın görüşlerinin bu konuda örtüştüğü düşüncesi Washington’da benimsenmişe benziyor. Büyükelçi Ricciardone de bu görüşte: “Daha önce de söylediğim gibi ortak değerlerimiz var. Örneğin modern bir topluma sahip olmak istiyorsanız her bireye değer verilmesi gerekiyor. Cinsiyeti, etnik kökeni veya dini inanışı ne olursa olsun insanlar özgür olmalı. İşte biz bu temelden yola çıkıyoruz. Herkesin makul bir yaşam standardı olmalı. Herkes iş sahibi olmalı; eğitilmeli; hastalara sağlık hizmeti verilmeli. Bunlar hep ekonomik hareketliliğe bağlı. Ve biz ekonomik canlanmanın içedönük, donmuş siyasi sistemler tarafından engellendiğini düşünüyoruz. İstikrar, güvenlik ve asayiş sağlandığında – ki Amerikalılarla Türklere göre bunun için diktatörlüklere gerek yok – o zaman istihdam yaratılması ve refah seviyesinin yükseltilmesi için devreye özel sektör, yatırımcılar giriyor. Türkiye tüm bölgenin ekonomik motoru olmuştur; piyasalara girişini genişletiyor. Türkiye’nin refah düzeyini daha da arttırmasını istiyoruz. Çok etkili Türk Amerikan iş ortaklıkları var ve bu ortaklar üçüncü ülkelerde de birlikte çalışıyor, bazı yeni gelişmekte olan ülkelerde işbirliği yapıyor.”
Türk Amerikan ilişkilerine de etki temel sorun veya kaygı nedeni, Türk İsrail ilişkilerinin bozulması... Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da, Türk Amerikan Konseyi konferansına katılan diğer Amerikalı yetkililer de değindi. Büyükelçi Riccciardone de Washington’un kaygılarını şu sözlerle dile getirdi: “Bu konuda çok kaygılıyız. İsrail Amerika’nın yakın bir dostudur. Türkiye de Amerika’nın yakın bir dostu. Türkiye’yle İsrail de bir zamanlar dost, iş ortağı, savunma ortağıydı. Türkiye’yle İsrail Doğu Akdeniz’in en önemli demokrasileri. İkisinin de sağlıklı, canlı toplumları, ekonomileri var. Ortak değerleri olduğu gibi önemli görüş ayrılıkları da var. Bunları geçmişte etkili ve sorumlu bir şekilde yönetebiliyorlardı. Biraz çalışmamız gerekecek. Ancak, Türkiye, İsrail ve Amerika’nın ortak çıkarları o kadar güçlü ki Türkiye ve İsrail birlikte normal bir ilişki kurabilmenin yolunu bulacaktır. Ancak bu ilişki normalden daha iyi olmalıdır. Doğu Akdeniz’in iki büyük demokrasisi büyük bir ticarete sahip olmalı, büyükelçiler düzeyinde sürekli konuşuyor olmalı. Bence bu olabilir ve iki ülkenin de menfaati için olmalı…”
Büyükelçi Ricciardone, söyleşimizin başında Van depremi ve son terör saldırılarından dolayı taziye mesajını Türkçe olarak yineledi.
Amerika'nın Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone Amerika'nın Sesi'nin sorularını yanıtladı