Eğer köyü çevreleyen tepelerde kızılçamlar olmasaydı, bugün Nazarköy’ün adı belki hala Kurudere olacaktı. Ama Arap Selim lakabıyla anılan boncuk ustasının yetiştirdiği Bekir ve Ahmet Arabalı kardeşler, camı eritirken çıkan işler nedeniyle İzmir’in farklı semtlerinden uzaklaşmak zorunda kalınca, Kurudere’nin de kaderi değişti.
Nazarköy muhtarı Mehmet Yiğit’in anlattığına göre, üretimlerini sürdürmek için yeni yer arayışına giren Arabalı kardeşler, Kurudere etrafındaki kızılçamları görünce bu köye yerleşmeye karar vermiş. Yiğit, camı eritmek için en iyi ateşin kızılçam odunundan sağlandığını söyledi. 1942 yılında köyde başlayan nazar boncuğu üretimi, zaman içinde köyün ana geçim kaynağı haline gelmiş.
“Boncuk sayesinde köyün geliri arttı”
VOA Türkçe’ye konuşan Yiğit, “Zamanında köyde tarım da vardı. Ama özellikle 2000’li yıllardan sonra boncuk ön plana çıktı. Şimdi boncuğumuzun köy ekonomisine katkısı daha çok.Boncuk sayesinde buradaki insanların geliri arttı, yaşam kalitesi arttı” ifadesini kullandı.
Köyde nazar boncuğunun önemli artınca, 2007 yılında köyün adı da Nazarköy olarak değiştirilmiş. Köy meydanında kurulan stantlarda çeşit çeşit nazarlıklar ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor. Yaklaşık 350 nüfuslu köy, özellikle hafta sonlarında sadece yakın il ve ilçelerden değil, Türkiye’nin dört bir yanından gelenleri ağırlıyor. Sadece stantlarda değil, köyün ağaçlarında ve duvarlarında da nazar boncuklarını görmek mümkün.
Nazardan korunmak için değil dekorasyon için
İstanbul’da öğretmenlik yapan Şükran Kınacı da ailesiyle birlikte köyü ziyaret edenler arasında. Kınacı, “Uzun yıllar boyunca sosyal medyadan takip ettim. Arkadaşlarım da çok tavsiye etti. Geçerken uğramak istedik. Bence henüz bozulmamış, farklı, otantik ve güzel bir köy” diye konuştu. Nazara inanmadığını söyleyen Kınacı, balkonu için nazar boncuğu almak istediğini belirtti.
Birçok farklı kültürde kötülükleri uzak tuttuğu inancıyla kullanılan nazar boncukları artık daha çok dekorasyon amacıyla kullanılıyor. Nazarköy’de de özellikle kadınlar farklı zevklere hitap eden yaratıcı tasarımlarıyla satışlarını arttırmaya çalışıyor.
Ancak bir yandan Çin malı nazarlıkların piyasaya sürülmesi bir yandan da boncuk üretiminde yaşanan sıkıntılar Nazarköylüleri düşündürüyor. Köyde boncuk üretimi yapılan atölyelerin önemli bir kısmı artık faal değil.
1200 dereceyi bulan ateşin karşısında
Ramazan Şahin, köyde halen faaliyetini sürdüren atölyelerden birinde, dört meslektaşıyla birlikte camı eriterek boncuğa dönüştürüyor. Cami eriten kızılçam ağacının ateşi atölyedeki sıcaklığı da yaz güneşini aratacak ölçüde arttırıyor. Ustalar, özel demirlerle erimiş camı ateşten alıp nazar boncuğuna dönüştürürken alınlarında biriken terler de giderek artıyor.
42 senedir camı ateşle buluşturan Şahin “Cam 800-900 derecede erimeye başlar. Ama biz renklendirdiğimiz için sıcaklık 1200 dereceyi buluyor. Burada kristal camları renklendirerek, siparişe göre üretim yapıyoruz” dedi. Şahin’in en önemli şikayeti hammaddeyi yani hurda camı doğrudan cam fabrikalarından alamıyor olmak. Bunun için hurdacılık belgesi gerekiyormuş. Şahin, “Hurdacılık belgemiz olmadığı için camı doğrudan cam fabrikalarından alamıyoruz. Hurdacıdan aldığımız için fiyatı katlanarak bize geliyor. Ayrıca kullandığımız boyalar, demirler yurt dışından geliyor. Onların da maliyeti arttı. Masraflar arttığı için de atölyeler kapanıyor” diye konuştu. Şahin sıkıntılar yaşasa da Nazarköy’e nazar boncuğu üretimini ilk kez getiren Arabalı kardeşler için “Allah onlardan razı olsun” dedi.
Nazarköylüler yıllardır sayesinde ekmek yedikleri nazar boncuğu üretimine nazar değmemesi için hem yerel yönetimlerden hem de merkezi yönetimden daha fazla destek beklediklerini de söyledi.