Alman siyasi tarihinin son yıllarına damgasını vuran politikacı kuşkusuz Angela Merkel oldu. Yıllardır “dünyanın en güçlü kadını” listelerinde ilk sıralarda yer alan Merkel, 2005 seçimlerinde kazandığı zaferle Almanya'nın ilk kadın başbakanı oldu. 2009'daki seçimlerde ikinci, 2013'teki seçimlerde üçüncü görev dönemine başlayan Merkel, şimdi ise Birlik Partileri CDU/CSU ile sosyal demokrat SPD arasında kurulması kesinleşen, “Büyük koalisyon” hükümetinde dördüncü kez başbakanlık koltuğuna oturmaya hazırlanıyor.
Merkel Almanya’da kadın siyasetçilerin kariyer merdivenlerinde tırmanmasının önünü açan özelliğiyle de biliniyor. Gerçi Almanya kadın hareketi, kadınların oy hakkı mücadelesi ve siyasi hak tartışmaları açısından 20.yüzyılın başında en aktif ülkelerden biri olarak tanınıyor. Ancak 1933 sonrasında Adolf Hitler ve Nazi'lerin iktidara gelmesiyle kadınların oy hakkı ortadan kalkmasada aktif siyasi hayatındaki rolleri kısıtlanmış. Bunun etkisi 1970’li yıllara kadar sürerken, 2000’li yıllara kadar Yeşiller dışında diğer partilerde kadınların ‘Kadın bakanlıkları’ dışında hemen hiç bir rol üstlenemediği biliniyor. Bu açıdan Merkel’in ilk kez iktidara geldiği 2005 yılı o döneme kadar kadın siyasetçilerin pek güçlü olmadığı Almanya politikası açısından bir dönüm noktası sayılıyor. Kendisi Protestan olan ve sakinliği, mütavaziliği ile bilinen Merkel 2000’de yapılan kurultayda Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) Genel Başkanı seçildikten sonra, parti içindeki çoğunlukla koyu Katolik erkek rakipleri zaman zaman ön plana çıkma girişiminde bulundular. O dönemin CDU’lu Hessen Eyalet Başbakanı Roland Koch, Saarland Eyalet Başbakanı Peter Müller, CDU/CSU Federal Meclis Grup Başkanı Friedrich Mertz gibi isimler (eski) Doğu Almanya’da doğmuş ve büyümüş evli ama çocuksuz bir kadın olan Merkel’e kafa tutular, ama Merkel tarafından dışlanarak, devre dışı kaldılar. CDU içindeki muhafazakar kanat tarafından koltuğuna geçmesi arzulanan dönemin CDU’lu Aşağı Saksonya Eyalet Başbakanı Christian Wulff’u Cumhurbaşkanı yaparak Merkel kendi koltuğunu daha da sağlamlaştırdı ve parti içindeki erkek rakiplerini birer birer bitirdi.
Kulislerde CDU’lu erkek politikacılar kendi aralarında Merkel’den sık sık şikayet etmeyi sürdürürken, Merkel’le birlikte diğer partilerde de kadın siyasetçilerin ağırlığı kendini hissettirmeye başladı. Bugün Berlin’de siyasete damga vuranlar arasında Merkel’in açtığı yolda giden kadınların ağırlığı hissediliyor.
Andrea Nahles Almanya’nın yeni Merkel’i mi?
Ülkenin ikinci büyük partisi sosyal demokrat SPD’nin başına geçmesi kesin gibi gözüken Andrea Nahles akla gelen ilk isim. 22 Nisan'da Wiesbaden’de yapılacak olağanüstü kurultayda, sosyal demokratlar 150 yılı aşkın tarihlerinde ilk kez bir kadını parti liderliğine seçecek. Sol Parti ve Yeşiller uzun bir süredir eş başkanlık sistemiyle bir kadın ve bir erkek siyasetçi tarafından birlikte yönetiliyor. Sol Parti de Katja Kipping’in yanısıra, Federal Meclis Grubu Eşbaşkanı Sahra Wagenknecht Alman televizyonlardaki siyasi tartışma programlarının vazgeçilmez isimleri arasında yer alıyor. Yeşiller ise bundan kısa bir süre önce, yeni iki eş başkanla yeni bir başlangıç yaptı. 48 yaşındaki Robert Habeck’le birlikte 37 yaşındaki Annalena Baerbock bu göreve gelirken, 2 çocuk annesi ve iklim değişikliği uzmanı Yeşiller seçmeninin dışına çıkacakları, Yeşiller’i başka yeni seçmenlere açacakları mesajını verdi. Aşırı sağcı ve ırkçı söylemleri ile tanınan Almanya için Alternatif (AfD) ise Parti Meclis Grubu Başkanı Alice Weidel en popüler isim. AfD’yi son seçimde büyük bir sıçramaya taşıyan 1979 doğumlu Weidel, lezbiyen kimliğini gizlemezken, liberal yaşamı tehdit ettiğini öne sürdüğü İslam’a karşı en sert söylemleri kullanan siyasetçilerden biri olarak biliniyor. Kadın liderler ve ön sıralarında kadın siyasetçiler arasında şu an için daha geriden gelen partiler ise liberal FDP ve sağ muhafazakar CSU.
Alman parlamentosunda 709 milletvekilinden 219’u kadın
24 Eylül 2017’de yapılan seçimle oluşan Federal Parlamento’da ise 709 milletvekilinden 219’u kadın. Yeni mecliste erkek milletvekili sayısı son döneme kıyasla artarken kadın milletvekili sayısında ise düşüş yaşandı. 2013-2017 yılları arasında Bundestag’ta kadın milletvekili oranı yüzde 36,3 iken bu oran yeni seçimle birlikte yüzde 30,7’ye geriledi. Bunun nedeni ise 89 milletvekili olan AfD sıralarındaki kadın milletvekili oranının sadece yüzde 10 olması.
Gelecek hafta 14 Mart’ta Angela Merkel’in yemin etmesi ile oluşacak yeni “Büyük Koalisyon” hükümetinde ise 9 erkek 6 kadın bakan yer alacak. Merkel CDU’ya düşen altı bakanlık koltuğunu üç kadın üç erkekle eşit paylaştırırken, SPD de benzer bir tercih yaptı. Sadece CSU üç erkek siyasetçiyi görevlendirdi. Bu arada CDU’nun ilk kadın Genel Sekreteri, ilk kadın Genel Başkanı ve Almanya’nın ilk kadın Başbakanı Merkel, Saarland Eyalet Başbakanı Annegret Kramp Karrenbauer'i CDU Genel Sekreterliği’ne getirerek, adeta kendisinden sonra başbakanlık görevini üstlenecek kadın siyasetçi olarak belirledi. CDU’lu siyasetçiler, her şeyin planlandığı gibi gitmesi durumunda, Merkel’in, 2021 yılındaki genel seçimlerde yeniden aday olmayacağını ve CDU Genel Başkanı koltuğunu da seçimlerden önce Annegret Kramp Karrenbauer’e devredeceğinden yola çıkıyorlar.