Lübnan’da önceki yıl çöplerin toplanmaması nedeniyle başlayan ve “koktun” sloganı ile yapılan gösterileri birçok kişi hatırlar. Gösterilerin ardından şehir merkezlerindeki çöpler düzenli olarak toplanıp şehir merkezlerinin dışındaki yerlere boşaltılmaya başlandı. Şimdilik kent merkezlerinde çöp dağları yok, ancak içme suyundan sahillere kadar su kaynaklarının kirliliğinin giderek artması yeni tartışmalar doğurdu. Çevreciler ülkedeki kirlilik sorununun ev çöpleriyle sınırlı olmadığını yer altı-yer üstü sularında, havada, denizde ve toprakta kimyasal ve biyolojik kirlenme oranının arttığını savunuyor.
Uzun süre Lübnan resmi kurumlarında danışman olarak görev yapan ve 20 yıldır çevre aktivistlerinden biri olan Dr. Naci Kodeih Lübnan’daki çevresel sorunları ve su krizini Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.
Kodeih’e göre, “Lübnan’da deniz, nehirler, yeraltı ve yerüstü suları ve son yıllarda da kırsal bölgelere kadar yayılan hava kirliliği söz konusu. Bu hızlı kirlenme toprağı da etkiliyor.”
“Atık su doğrudan denize akıtılıyor”
Ağırlıklı olarak yaz turizminin olduğu Lübnan’da sahiller oldukça önemli. Ancak son yıllarda insanlar birbirlerini özellikle Beyrut’ta denize girmeme konusunda uyarıyor. Nitekim Beyrut sahillerinde plastikten organik atıklara kadar çöplere ve kıyıya vurmuş ölü balıklara rastlamak mümkün.
Kodeih, gözle görülmeyen kirliliğe dikkat çekerek “Denizdeki kirlenmenin temel sebebi şehirlerdeki atık suyun herhangi bir işleme tabi tutulmadan denize akıtılması. Kimyasal bileşenleri olan sıvı endüstriyel atıklar da doğrudan denize dökülüyor” dedi.
Ülkedeki nehir ve barajlarda ise biyolojik ve bakteriyel kirlenme oranının yüksek olduğunu kaydeden Kodeih, içme suyu temin edilen kaynakların bir kısmında da kirlenme tespit edildiğini söyledi.
Beyrut başta olmak üzere Lübnan’da musluk suyunun içilebildiği çok az bölge bulunuyor. İçme suyu olarak şişelenmiş kaynak suyu tercih ediliyor ancak iç basında şişe suyu üreten firmaların yeterince denetlenmediği veya şişe suyun kalitesine ilişkin tartışmalar da yer alıyor.
Kodeih de bu firmaların yeterince iyi denetlendiği konusunda şüphelerinin olduğunu belirterek şöyle konuştu;
“İçme suyundan sorumlu birçok resmi birim var. Denetim mekanizması karmaşık ve zayıf. Beyrut’ta genel olarak denetimlerin iyi olduğunu söyleyebiliriz ancak ülkenin geri kalanında çoğunlukla artezyen kuyulardan su temin ediliyor. Bu kuyularda bakteriyel kirlenme var. Birçok yerde de temiz ve pis su karışıyor. Su şebekelerinin durumu da kirlenme sebepleri arasında. Mesela Beyrut’ta hala Fransız mandası döneminden kalma, neredeyse 100 yıllık altyapıyı kullanıyoruz. Boru hatlarının ıslah edilip bütün evlere ulaşması gerekiyor. Bazı bölgelere şebeke ulaşmıyor. Bu insanlar suyu ya dışarıdan (tankerler) satın alıyorlar ya da güvenli olmayan şebekelerden temin ediyorlar. Su hatlarının çok eski olması, temiz ve kirli su ağlarının içiçe olması da kirliliğin sebepleri arasında.”
“Su krizi değil politika krizi var”
Lübnan nüfusun yoğunlaştığı başkent Beyrut başta olmak üzere ülke genelinde her yıl su krizi yaşıyor. Yaz aylarında bazen günlerce su kesintisinin yaşandığı ülkede özellikle yağışların az olduğu dönemlerde Haziran ayının ortasından itibaren evde kullanmak için tankerlerden su satın almak oldukça normal.
Şebeke suyu kent merkezlerinde haftada birkaç gün ve genellikle 4-6 saat veriliyor. Bu sürede binalarda ve evlerde bulunan su depoları doluyor.
Su krizinin su miktarının azlığından kaynaklanmadığını savunan Kodeih, “Doğal kaynaklardaki kirlilik ve su krizi hükümetlerin kötü politikalarının veya gerçek çevre politikalarının olmayışının sonucu. Çevreden ve doğal kaynaklardan sorumlu bakanlıklar ve kurumlar mevcut yasaların uygulanması bir tarafa yasaları ihlal edenlerin başında geliyorlar. Eğer atık sularla ilgili gerçek politikalarımız ve uygulamalarımız olsaydı temiz suyu da koruyabilirdik. Yine katı endüstriyel atıklara dair stratejimiz olsaydı içme suyuna karışmasına engel olurduk. Lübnan’daki su krizinin sebebi suyun yetersiz oluşu değil su kaynaklarının yönetimi konusunda yetersiz strateji ve politikanın olmayışı. Su kaynaklarının keşfedilmesi, analiz edilmesi, korunması gerekiyor. İçme suyu-ev kullanımı, endüstriyel veya tarımsal kullanım miktarları belirlenip ona göre dağıtım miktarı ve altyapısı da planlanmalı. Bizde hala su şebekesinin olmadığı yerleşim birimleri var. Bu sorunlar vatandaşların veya belediyelerin sorunu değil; hükümet düzeyinde politikalara ve stratejilere ihtiyacımız var” dedi.
6 milyonluk ülkede 2 milyon özel araç
Lübnan’ın karşı karşıya olduğu sorunlardan biri de hava kirliliği. Son yıllarda kırsal bölgelere ve dağlık alanlara kadar yayıldığı belirtilen hava kirliliğinin temel sebeplerinden birinin artan araç sayısının olduğu öne sürülüyor.
Kodeih de hava kirliliğinin temel sebebinin hızla artan araç sayısının olduğu görüşünde. Mültecilerle birlikte 6 milyon insanın yaşadığı Lübnan’da toplu taşıma sisteminin olmadığını hatırlatan Kodeih, “Bizim ulusal boyutta taşımacılık planlarına ihtiyacımız var. 10 yıl önce araç sayısı 800 bin iken bugün 1,6 milyonun üstünde. Lübnan’da araç sahibi olmak lüks değil zorunluluk. Çünkü, metromuz, tramvayımız, trenimiz, şehir içi otobüslerimiz yok. Sadece özel araçlar ve taksiler. Her yeni hükümet yeni yollar, caddeler yapıyor ancak sorunun çözümüne yönelik kalıcı politikalar yok. Aksine araç sayısındaki artışı teşvik ediyorlar, hava kirliliği artıyor, park yeri ihtiyacı artıyor” dedi.
Hava kirliliğinin sebeplerinden birinin de çöp sorununa kalıcı çözüm bulunmaması olduğunu savunan Kodeih, “Hava kirliliği dağlık bölgelere kadar ulaştı. Çünkü çöp sorununu çözemedik, çöplükleri ıslah etmedik. Çöp sorunu için adım atıldı mı? Geçici adımlar atıldı, sadece Beyrut için birkaç girişim yapıldı ancak Beyrut dışındaki kentler için hala aynı sorun var. Çöpü ayrıştırma, işlemlere tabi tutma, yeniden kullanma gibi süreçler entegre olmalı. Bunlar için de detaylı politikalar gerekli. Ancak Lübnan’da bu yok. Çöpü presleyen kamyonlarla sorun çözülmez, çünkü zaten preslendikten sonra organik olanla olmayan ayrıştırılamaz ve veya geri dönüşüm yapılamaz zaten” diye konuştu.
Kodeih, hızla artan kirliliğe karşı etkili politikalar geliştirilmemesi halinde önümüzdeki yıllarda ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalınacağı uyarısında bulundu.