Erişilebilirlik

Kortlara Demokrasiyi Getiren Tenisçi: Albert Ritzenberg


Kortlara Demokrasiyi Getiren Tenisçi: Albert Ritzenberg
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:06:21 0:00

Tenisle geçmiş 90 yıl. Albert Ritzenberg, öğrencilerinin hitap ettiği ismiyle Allie, Amerikan tarihinin en uzun süre raket sallayan ismi. 8 yaşında Washington’ın sokak kortlarında tenis oynayan abisinin peşine takılınca hayatı değişmiş. İkinci Dünya Savaşı bile Allie’yi koparamamış oyundan.

Bugün 98 yaşında. Washington’ın en yeşil bölgelerinden birinde nehir manzaralı evinde yeni kitabının hazırlığını yapıyor. Bizi evine davet ettiğinde sakin, yorgun açık konuşayım ‘yaşlı!’ bir adamla tanışacağımı düşünüyorum. Oysaki karşımda hala dinç, hatta evinin önünden akan nehir gibi coşkulu biri Allie. Uzun, kemikli parmaklar, kasları kendini gösteriyor. Hala bir sporcu. Mutfakta bira ikram ediyor. Çalışırken içmediğimiz için kahvede anlaşıyoruz. Kolunu sandalyesinin arkasına atarak sohbet ediyor bizle, öyle bir hava.

Çalışma odasına geçiyoruz sonra. Biriktirdiği gazete kupürlerini, fotoğraflarını, teşekkür notlarını gösteriyor gururla. Kutuları indiriyor dolaplardan. Bu kutularda sadece spor değil Amerika’nın yakın tarihi de var.

Albert Ritzenberg’ün ilkokulda, sokak turnuvalarında elde ettiği başarıları 18 yaşında profesyonel anlamda tescillendi. 1936’da hem Washington hem de Orta Atlantik şampiyonu oldu. Tenis bursu sayesinde Maryland Üniversitesi’ne girdi. Okul yıllarında Güney Konferansı ve üniversiteler arası turnuvalarda ya kupayı kaldırdı, ya da final oynama şansını buldu.

Ve İkinci Dünya Savaşı. Japonya, 7 Aralık 1941’de Pearl Harbor’I bombalayınca ABD de savaşa girdi. Tam bir yıl sonra Allie, daha bir aylık evliyken kendini cephede buldu. Avustralya’nın kuzeyinde görev yaptı, Hava Kuvvetleri’ndeydi ama tenisten savaşta bile vazgeçmedi. “Birlikten birkaç kişiyle tenis oynamaya karar verdik. Yolları tamir eden bir asker vardı. Boş araziye asfalt döktü. Yakınlarda timsahların olduğu bir nehir vardı, oradan kum taşıdık. Bir şekilde de teller bulduk ve bir tenis kortu inşa ettik.”

Savaş sona erdiğinde Washington’a döndü ve hayatını tenisten kazanmaya karar verdi. O dönemde, büyük turnuvalar sadece amatörleri kabul ediyordu. Açık tenis turnuvası dönemine daha 20 yıldan fazla vardı. Albert Ritzenberg, önce üniversitede sosyoloji yüksek lisansını tamamladı, bu dönemde üç oğlu, bir kızı dünyaya geldi. Ama kortlardan uzak kalamadı. O yılları, “Gençliğimde her türlü şeyi denedim, hatta hukuk okumaya kalkıştım, ama hep tenise döndüm” diye anlatan Ritzenberg, kariyerine tenis hocası olarak devam etmeye karar verdi.

Kortlar daha çok elit kesime hitap eden şehir kulüplerindeydi. Bu kulüplerde çalışmaya başladı. Bu kulüpler siyah üye kabul etmiyordu. Kendisi de Yahudi göçmeni bir aileden gelen Allie, bu kuralı düzenlediği turnuvalarla esnetti. “Hatırlıyorum 1953 yılıydı, bir turnuva düzenlemiştik. Ancak Washington’ın en iyi raketlerinden biri siyahtı, ki daha sonra ülkenin bir numaralı doktorlarından biri oldu. Onu davet ettim çünkü ‘fairplay’e (adil oyuna) inanarak büyüdük ve oyunun adil olması için en iyi oyuncuyu davet etmem gerekiyordu. Bunu daha önce kimse yapmamıştı.”

Aynı yıl Dwight Eisenhower, ABD Başkanı seçildi. Eisenhower, Ritzenberg’in çalıştığı kulübün üyelerinden biriydi. Gizli Servis elemanlarının cirit attığı soyunma odasında tanıştı Ritzenberg, ABD Başkanı ile. Ancak Eisenhower da önceki başkanlar gibi tenisi değil golfu tercih edenlerdendi. Tenise ilgi azdı, şehrin kortları boştu. Tenisi, siyasetin sporu haline getiren ve ABD’deki çehresini değiştiren isim ise 1961’de başkan seçilen John F. Kennedy oldu:

“Kennedy yönetimi genç, aktif ve parlak isimlerden oluşuyordu ve hepsi sabah erkenden tenis oynayıp, çalışmalarına öyle devam etmek istiyordu. Aynı yıl kendi tenis kulübümü açtım ve hepsi üye oldu. Sports Illustrated dergisi, bu ilgiyi tenisin Rönesans’ı, yeniden doğuşu olarak niteledi. Ülkede tenis oynayanların sayısının 30 milyona yaklaşmasına, oyunun önemine, en önemlisi de tenisi bir sınıfın egemenliğinden çıkarıp demokratikleşmesine katkıda bulunduk.”

Allie, bu dönemde ulusal güvenlik danışmanı McGeorge Bundy’den Adalet Bakanı Earl Warren’a, CIA direktörlerinden senatörlere birçok önemli isme ders verdi. Savunma Bakanı Robert (Bob) McNamara’nın tam 42 yıl tenis partneri oldu. Dünya siyasetine yön veren bu isimler, unvanlarını hep kort dışında bıraktı. Onlar için tenis sadece egzersiz değil terapiydi de. Allie’nin ise tek ricası oldu öğrencilerinden: Beyaz kıyafet kuralına uymaları.

En çekici First Lady öğrencisi oldu

Bugün bile konuşulan öğrencisini ise Beyaz Saray’ın kortunda yetiştirdi. ABD tarihinin en çekici First Lady’lerinden Jackie Kennedy’yi. First Lady özel hayatını paylaşmayı sevmediğinden, bu derslerden bir kare fotoğraf bile yok:

“Beyaz Saray’a ilk davet edildiğimde gidememiştim çünkü, aynı saatte çocuklara bedava ders veriyordum. Tabi o zaman Beyaz Saray’dan çağrıya uymamın gerektiğini bilmiyordum. Ama başka bir güne randevulaşmayı başardık. İyi arkadaş olduk, güzel vakit geçirdik. Bir gün gazetelere bakarken, First Lady’nin doğum günü olduğunu gördüm. O sırada özel derslerin faturalarıyla uğraşıyordum. Jackie Kennedy’nin faturasının üstünü çizdim, mutlu yıllar yazdım ve ona verdim. Doğum günü için tenis dersi.”

Albert Ritzenberg önemli bir hocaydı ancak bir yasak, büyük tenis turnuvalarına katılmasını engelledi. “Her şey 1968’de oldu. Martin Luther King öldürüldü, isyanlar çıktı. 68’de, aynı zamanda teniste açık turnuva dönemine geçildi. Amatör olma kuralı kalktı, Amerika şampiyonluğu profesyonellere de açıldı” diyen Ritzenberg, yasak kalktığında 50 yaşındaydı.

Ritzenberg yaşından dolayı korta çıkamasa da tenisten kopmuş değil:

“Aslında bıraktım diyemem, bu yıl da biraz raket salladım ama dengemi sağlamakta biraz sorun yaşıyorum. Bir de yaşlı insanların düşüp kalçalarını kırdıklarına dair şeyler okuyorum, o yüzden dikkatli olmam lazım, çok hareket etmemeye çalışıyorum.”

Bu yıl, 98 yaşında Fransa’ya giderek Roland Garros’u takip edecek kadar da iyi bir seyirci. Hangi oyuncuları beğendiğini soruyorum; Djokovic’in bazı vuruşlarda biraz sakar olduğunu, Federer kadar akıcı olmadığını söylüyor. Federer için ise, “Çok yönlü bir oyuncu, daha artistik, hareketleri daha güzel” diyor.

  • 16x9 Image

    Dilge Timoçin

    Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler mezunu Dilge Timoçin mesleğe 2000 yılında NTV'de başladı. 2008'de Habertürk TV'ye transfer oldu, dış haber sorumlusu olarak görev yaptı. ShowTV'de dış haber editörü ve spiker olarak çalışan Timoçin, sonrasında Al Jazeera Türk'e geçti; Al Jazeera İngilizce için prodüktörlük yaptı. Dilge Timoçin VOA Türkçe'ye katılmadan önce Reuters, Deutsche Welle gibi yabancı basın kuruluşlarıyla çalışıyordu

XS
SM
MD
LG