Erişilebilirlik

‘Kazdağları’ndaki Maden Sahaları Deprem Riski Taşıyor'


‘Kazdağları’ndaki Maden Sahaları Deprem Riski Taşıyor'
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:06:40 0:00

“Truva döneminden beri, Kazdağları’nda altın olduğu biliniyor. Yalnız Kazdağları ve Biga Yarımadası’nda değil, tüm Batı Anadolu’da” diyor İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi öğretim üyesi Cenk Yaltırak ve masanın üzerine sermiş olduğu MTA’nın (Maden Tetkik Arama) haritasında sarı ve turuncu renkle işaretlenmiş noktaları gösterirken Anadolu’nun jeolojik yapısını da anlatıyor.

Bilimsel araştırmalar Türkiye anakarasının jeolojik yapısının 20 ila 25 milyon yıl önce şekillendiğini ortaya koyuyormuş. Zaman içerisinde Anadolu’nun çok derin kısımlarında manto magma ilişkisinden yer kabuğu eriyor ve buranın üzeri ‘reçel köpüğü gibi’ volkanlarla kaplı hale gelmiş.

“İşte”, diyor Yaltırak ve ekliyor, “Bu volkanik arazinin altında değerli yarı değerli madenler kayaların içinde simler halinde dağılmış halde bulunuyor. 1968’de ABD’lilerin Havran’da yaptığı araştırmadan beri bölgenin bazı noktalarında 1 tonda 8 grama kadar altın olduğunu biliyoruz. Ama ortalaması 4 gram ve çok düşük tenörlü bir cevher olduğu anlamına geliyor.”

“Kanadalı şirketin ikinci maden sahası Ağı Dağı, faylarla kaynıyor, o saha Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın orta kolu üzerinde”

Ancak Profesör Yaltırak’ın altın madenine asıl itirazı bölgenin depremsel yapısının dikkate alınmamasından kaynaklanıyor. 1990’lı yıllardan beri bölgede çalışan jeoloji profesörü, Kanada şirketi Alamos Gold’un Türkiye’de kurulu şirketi Doğu Biga Madencilik’in Kirazlı’dan sonraki projesi Ağı Dağı’nın, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın orta kısmının kıyısında olduğunu ve Kazdağları’nda birçok fay hattının ormanlarının sıklığı nedeniyle tespit edilemediğini söylüyor.

“Altın madeni aramasına girişmeden oradaki bütün aktif fayların haritalanması lazım. Bunları bilirseniz burada bu işi yapabilirsiniz, ‘burada 100 yıl deprem riski yok’ denebilir. Ama böyle bir çalışma yok. Biliyorsunuz, Kanadalı şirketin Kirazlı ve Çamyurt projelerinden başka bir de Ağı Dağı projesi var. Ağı Dağı, Kuzey Anadolu Fayı’nın orta kolunun üzerinde. Ağı Dağı’nın kazı alanı, atık barajı yapılacağı yer, planlanan her yer faylarla kaynayan bir yerde. Üstelik bu saha, Kiraztepe sahasının iki buçuk katı büyüklüğünde.”

Yaltırak’ın doktora tezi Biga Yarımadası üzerine.

Daha 2008 yılında kaleme aldığı ‘Kazdağlarının Boynundaki İp, Altın’ adlı yazısıyla dikkatleri bölgeye çekmeye çalışan jeoloji profesörü, altın madenciliğine karşı değil.

“Devlet buradan 160 milyon dolar kazanacak, değer mi?”

“Bergama’da altın çıkarmak ne kadar doğruysa Kazdağları’nda altın çıkarmak o kadar yanlıştır” diyen bu sürecin durdurulmaması halinde önce Bayramiç Ovası’nın ardından da tüm Biga Yarımadası’nın kaybedileceği uyarısında bulunuyor.

“Bayramiç Ovası, Türkiye’nin en mümbit tarım alanlarından. Zamanla daha da önemli olacak. Çünkü küresel ısınma her geçen gün daha büyük bir tehdit olacak. İklim değişikliğine bağlı olarak kuraklaşma ve su sıkıntısı başlayınca, el değmemiş ormanı ve zengin yeraltı suyu kaynaklarıyla Biga Yarımadası müthiş önemli bir yer haline gelecek. Peki siz ne yapıyorsunuz? Bu bütüncül sistemin üzerindeki ormanı kaldırıyorsunuz, hayvanları kaldırıyorsunuz, toprağı kaldırıyorsunuz. Toprak 10 binlerce yılda oluşuyor. Bugün bir metreküp organik toprak 10 bin dolara mal oluyor. Devlet buradan 160 milyon dolar değil bir milyar dolar kazansın. İki milyar dolar kazansın. 2 milyar dolar nedir ki? Değer mi? Bir köprü parası. Bir köprü parasına Biga Yarımadası’nı satar mısınız?”

“Bölgede şu ana kadar 140 bin ila 212 bin ağaç kesilmiş”

Kirazlı maden sahasındaki bir başka önemli tartışmayı, ‘bugüne kadar kaç ağaç kesildiği’ oluşturuyor. TEMA Vakfı, yüzde 98,7’si ormanlı alan Kirazlı sahasında bugüne kadar 195 bin ağaç kesildiğini iddia ediyor ancak 13 bin 400 kesildiğini söyleyen Tarım ve Orman Bakanlığı bu iddiayı yalanlıyor.

Uydu görüntülerinden kaba bir hesaplama yaptığını söyleyen Profesör Yaltırak ise, “Şu anda Kanadalı şirketin kazdıkları yerde uydu görüntülerinden kendi haritalarından yaptığım analize göre, 140 bin ila 212 bin ağaç kesildiğini söylemek mümkün. Genellikle Kazdağları gibi ormanlık bir arazide 10 metreye 10 metre bir alanda 4 ila 6 ağaç bulunur. Eğer dört ise rakam 3,5 milyon metrekarede 140 bin civarında ağaç, altı olursa 212 bin civarında ağaç kesilmiş durumda. Bir kod yazıp bunu da sayabiliriz.”

“Olası bir çevre felaketine, ekosistemin yok olmasına seyirci kalamayız”

Kamuoyunda bir bilgi kirliliği yaşandığına da işaret eden Cenk Yaltırak, bu maden sahasında elde edilecek altının kaçınılmaz olarak siyanürle ayrıştırılacağını söylüyor. “Bazı yetkililer, kesim sırasında siyanür kullanılmadığını belirtiyor, bu doğru ama eksik. Ağaçları keserken siyanür kullanılmaz topraktan altın ayrıştırırken siyanür kullanılır. Siyanür tehlikeli olduğu kadar da pahalı bir kimyasal bileşiktir” diyen jeoloji profesörü, ne kadar kil ve membranla siyanürlü solüsyonun toprakla teması engellenmeye çalışılırsa çalışsın her zaman bir risk içereceğinin altını çiziyor.

“Bu altın madeni, Kazdağları’nda değil de çölün ortasında olsaydı belki bu kadar tehlike içermezdi. Açık havuz, açık işletme değil de ormanları koruyan kapalı galeri olsaydı da belki bu kadar sorun teşkil etmezdi. Ama tonlarca kaya toz haline getirilecek altın siyanürle topraktan ayrıştırılacak. Geri kalan kısmı bir havuzda çökeltilecek. Bu büyük bir risk ve tehdit. Ayrıca yalnızca Kirazlıtepe ve Ağı Dağı sahalarının büyüklüğü Marmara adası kadar. Üstelik bunlar yapılırsa diğer madenlerin de önü açılacak. Benzeri işleri, Sovyetler döneminde görüyorduk. Asya’da birçok çevre felaketi yaşandı. Ama oralarda büyük çoğunlukla insan yaşamıyordu. Burası hem yerleşim merkezlerine yakın, zengin bir tarım havzası, ormanları, yeraltı, yerüstü çok zengin. Çevre felaketine, ekosistemin yok olmasına seyirci kalamayız.”

XS
SM
MD
LG