WASHINGTON, D.C. —
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), 2013 Dünya Raporunu bugün yayınladı. Merkezi New York’taki örgütün 665 sayfalık raporu, Amerika ve Türkiye dahil 80 ülkede insan hakları uygulamalarını değerlendiriyor.
Raporun Türkiye bölümünde terörle mücadele yasaları eleştiriliyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye’nin terörle mücadele yasalarını, Kürtler’in haklarını dile getiren ve bu konuyu şiddet içermeyen biçimde destekleyen binlerce Kürt hakları savunucusu ve gazetecinin uzun süreli tutukluluğu için kullanmaktan vazgeçmesini istedi.
“Hakları savundukları için hapsedilenler serbest bırakılmalı”
İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye raportörü Emma Sinclair-Webb “Reform için atılan adımlara rağmen, bu çabalar derme çatma ve eksik kaldı; insan hakları mekanizmaları hükümetin kontrolü altında ve bağımsız olmaktan uzak” dedi.
HRW Türkiye Temsilcisi Emma Sinclair-Webb, bu konuda şunları söyledi:
“Eğer hükümet Türkiye’nin Kürt sorununu çözmek için son dönemde attığı adımlarda ciddiyse, hapisteki binlerce barışçı Kürt siyasi aktivisti, gazeteciyi, insan hakları savunucusunu, sendikacı ve öğrencileri serbest bırakması olumlu bir ilk adım olacaktır. Türkiye’nin bütün yurttaşlarına yaklaşımında insan haklarını ön planda tutması gerekir.”
“Yeni anayasa çalışmaları olumlu ama…”
İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2012 yılında Türkiye’de partiler arasında yürütülen yeni anayasa çalışmalarını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyor. Ancak raporda hükümetin, Mart ayında kurulan ulusal insan hakları kurumuna ve Haziran’da kurulan kamu denetçiliği makamına yapılan atamalar üzerindeki sıkı denetiminin, önemli izleme mekanizmaları olma potansiyeline sahip bu kurumlara güveni zayıflattığı eleştirisinde bulunuyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye’de ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaların hem yasalarda hem bu yasalar temel alınarak yapılan kovuşturmalar ve mahkumiyetler açısından açıkça görüldüğünü belirterek Türk hükümetini eleştiriyor. Raporda şöyle deniyor:
“Sonuncusu Haziran ayında Meclis’te kabul edilen yargı reformu paketleriyle, ifade suçlarıyla ilgili bazı kovuşturma ve mahkumiyetler ertelendi, terör suçlarına ilişkin bazı cezalarda değişiklikler yapıldı ve uzun süreli tutukluluk hali sınırlandırılmaya çalışıldı ancak bunların henüz kayda değer bir etkisi görülmedi. Siyasetçilerin muhalif seslere - televizyon dizilerini eleştirmeye kadar varan - tahammülsüzlüğü ve hakaret davaları açma hevesleri, ifade özgürlüğü bakımından caydırıcı bir iklim yaratıyor.”
“Gazeteciler ve hak savunucularına karşı tutuklama kampanyası”
İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, “2012 yılı boyunca Barış ve Demokrasi Partisi’yle (BDP) bağlantısı olan Kürt siyasi aktivistlerin yanı sıra, gazeteciler, öğrenciler, insan hakları savunucuları ve sendikacılara yönelik tutuklama kampanyası şiddetlendi. Akademisyen Büşra Ersanlı ve gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi kamuoyunca bilinen bazı isimler, toplumsal kampanyalar ve uluslararası protestoları takiben tahliye edilmiş olmakla birlikte, şiddet içermeyen ifade ve örgütlenme özgürlüklerini kullanmak anlamına gelen faaliyetleri yüzünden yargılanmaya devam ediyorlar. İnsan hakları savunucusu Muharrem Erbey, milletvekilleri ve seçimle göreve gelmiş BDP'li belediye başkanları ise üç yılı aşkın bir süredir hapiste.”
“İnsan hakları ihlalleri cezasız kalıyor”
İnsan Hakları İzleme Örgütü, devlet görevlilerince gerçekleştirilen ciddi insan hakları ihlallerinin cezasız kalmaya devam etmesini de eleştiriyor. Aralık 2011’de Uludere’de 34 erkek ve çocuğu öldüren hava saldırısıyla ilgili adli soruşturma veya meclis araştırmalarında ciddi hiçbir gelişme kaydedilmedi.
2007 yılında gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinin ardındaki tüm gerçeklerin ortaya çıkarılmasında ya da kamu görevlilerinin cinayette rolü olduğu izlenimi yaratan ipuçlarının soruşturulmasında da herhangi bir ilerleme sağlanmadı. Davayla ilgili tek gelişme, Ocak ayında Yasin Hayal’in, daha evvel çocuk mahkemesinde cinayet suçundan hüküm giyen Ogün Samast’i “azmettirmekten”, diğer birkaç sanığın ise cinayette suç ortağı olmaktan suçlu bulunması oldu.
Olumlu bir gelişme ise, 1990'ların başlarında Türkiye’nin güneydoğusundaki Derik’te 13 köylünün öldürülmesi veya kayıp edilmesiyle bağlantılı olarak bir tuğgeneralin yargılanmasına başlanması oldu. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu davanın 1980'li ve 90’lı yıllarda ordu ve devlet görevlilerince işlenen ağır insan hakları ihlalleri hakkında cezai soruşturma yürütülmesi sürecine yeni bir ivme kazandırmasını umut ediyor.”
“Polis şiddeti artıyor, polis başarısız”
İnsan Hakları İzleme Örgütü, polis şiddetine ilişkin soruşturmaların, polisin sıklıkla polis memuruna mukavemet ettikleri iddiasında bulunduğu mağdurlar aleyhinde açılan soruşturmaların gerisinde kaldığını savundu. Örgüte göre, “Kadınları şiddetten korumak için çıkarılan yeni bir yasayla aile içi şiddeti azaltma kararlılığına rağmen, polis ve mahkemeler şikayette bulunmaya çalışan kadınlara etkili koruma sağlamakta sürekli olarak başarısız kalıyor.”
“12 Eylül davası önemli bir adım”
İnsan Hakları İzleme Örgütü, 12 Eylül darbesinin liderlerinin yargılandığı, davanın, darbenin ardından işlenen ağır insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak adaletin yerine gelmesi için önemli bir fırsat sağladığını belirtti. Ancak, raporda şu görüşe yer verildi:
“Adil yargılama ile ilgili ciddi kaygılar, Balyoz davası olarak anılan ve 324 askeri personelin geçtiğimiz on yıl içinde darbe planlamak suçundan ceza aldığı davaya gölge düşürdü. Bu dava, halkın Türkiye’nin ceza adalet sistemine güvenini arttırmadı.”
Emma Sinclair-Webb “Reform için atılan adımlara rağmen, bu çabalar derme çatma ve eksik kaldı; insan hakları mekanizmaları hükümetin kontrolu altında ve bağımsız olmaktan uzak” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2013 Dünya Raporu’nun Türkiye bölümünü okumak için:
www.hrw.org/world-report/2013/country-chapters/world-report-2013-türkiye
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün diğer Türkiye raporları için:
http://www.hrw.org/europecentral-asia/turkey
2013 Raporunda Ağırlık Suriye’deki Olaylar
İnsan Hakları İzleme örgütü, bu yılki küresel insan hakları raporunda özellikle Suriye, Mali ve Arap Baharı’ndan etkilenen ülkelerden duyduğu kaygılara yer veriyor.
Örgüt, iki yıl önce bu ülkeleri kasıp kavuran coşku ve umudun bu kişilerin temel haklarında bir iyileşmeye yol açmadığına dikkati çekiyor. 665 sayfalık rapor, aralarında Türkiye ve Amerika’nın da bulunduğu 80 ülkedeki durumu değerlendiriyor.
Bu yılki raporun önemli bir kısmı Suriye’ye ayrılmış. İki yıldır ülkede devam eden iç savaş, Birleşmiş Milletler’in tahminlerine göre 60 binin üzerinde kişinin ölümüne yol açtı.
İnsan Hakları İzleme Başkanı Kenneth Roth, Rusya ve Çin’den, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın üzerindeki baskıyı arttırmasını ve bu ülkeye yaptırım uygulamasını istedi. Örgütün raporunda, rejim ve muhalefetin idam ve işkence gibi suçlar işlediğine dikkat çekiliyor. Örgüt yetkilileri, savaş suçu işleyenlerin Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim edilmesi çağrısında bulundu.
Mısır’ı da eleştiren Kenneth Rothyeni anayasanın insan hakları açısından birçok boşluklar içerdiğini savunarak bu ülkede insan hakları ve ifade özgürlüğünün güçlendirilmesini istedi. İnsan Hakları İzleme, Arap Baharı ülkelerinde kurulan İslamcı rejimlerin kadın haklarını sınırlayabileceği uyarısında bulundu.
New York merkezli İnsan Hakları İzleme örgütü, 2013 yılı küresel insan hakları raporunu aynı anda Londra ve Johannesburg’da yayınladı.
Raporun Türkiye bölümünde terörle mücadele yasaları eleştiriliyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye’nin terörle mücadele yasalarını, Kürtler’in haklarını dile getiren ve bu konuyu şiddet içermeyen biçimde destekleyen binlerce Kürt hakları savunucusu ve gazetecinin uzun süreli tutukluluğu için kullanmaktan vazgeçmesini istedi.
“Hakları savundukları için hapsedilenler serbest bırakılmalı”
İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye raportörü Emma Sinclair-Webb “Reform için atılan adımlara rağmen, bu çabalar derme çatma ve eksik kaldı; insan hakları mekanizmaları hükümetin kontrolü altında ve bağımsız olmaktan uzak” dedi.
HRW Türkiye Temsilcisi Emma Sinclair-Webb, bu konuda şunları söyledi:
“Eğer hükümet Türkiye’nin Kürt sorununu çözmek için son dönemde attığı adımlarda ciddiyse, hapisteki binlerce barışçı Kürt siyasi aktivisti, gazeteciyi, insan hakları savunucusunu, sendikacı ve öğrencileri serbest bırakması olumlu bir ilk adım olacaktır. Türkiye’nin bütün yurttaşlarına yaklaşımında insan haklarını ön planda tutması gerekir.”
“Yeni anayasa çalışmaları olumlu ama…”
İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2012 yılında Türkiye’de partiler arasında yürütülen yeni anayasa çalışmalarını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyor. Ancak raporda hükümetin, Mart ayında kurulan ulusal insan hakları kurumuna ve Haziran’da kurulan kamu denetçiliği makamına yapılan atamalar üzerindeki sıkı denetiminin, önemli izleme mekanizmaları olma potansiyeline sahip bu kurumlara güveni zayıflattığı eleştirisinde bulunuyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye’de ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaların hem yasalarda hem bu yasalar temel alınarak yapılan kovuşturmalar ve mahkumiyetler açısından açıkça görüldüğünü belirterek Türk hükümetini eleştiriyor. Raporda şöyle deniyor:
“Sonuncusu Haziran ayında Meclis’te kabul edilen yargı reformu paketleriyle, ifade suçlarıyla ilgili bazı kovuşturma ve mahkumiyetler ertelendi, terör suçlarına ilişkin bazı cezalarda değişiklikler yapıldı ve uzun süreli tutukluluk hali sınırlandırılmaya çalışıldı ancak bunların henüz kayda değer bir etkisi görülmedi. Siyasetçilerin muhalif seslere - televizyon dizilerini eleştirmeye kadar varan - tahammülsüzlüğü ve hakaret davaları açma hevesleri, ifade özgürlüğü bakımından caydırıcı bir iklim yaratıyor.”
“Gazeteciler ve hak savunucularına karşı tutuklama kampanyası”
İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, “2012 yılı boyunca Barış ve Demokrasi Partisi’yle (BDP) bağlantısı olan Kürt siyasi aktivistlerin yanı sıra, gazeteciler, öğrenciler, insan hakları savunucuları ve sendikacılara yönelik tutuklama kampanyası şiddetlendi. Akademisyen Büşra Ersanlı ve gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi kamuoyunca bilinen bazı isimler, toplumsal kampanyalar ve uluslararası protestoları takiben tahliye edilmiş olmakla birlikte, şiddet içermeyen ifade ve örgütlenme özgürlüklerini kullanmak anlamına gelen faaliyetleri yüzünden yargılanmaya devam ediyorlar. İnsan hakları savunucusu Muharrem Erbey, milletvekilleri ve seçimle göreve gelmiş BDP'li belediye başkanları ise üç yılı aşkın bir süredir hapiste.”
“İnsan hakları ihlalleri cezasız kalıyor”
İnsan Hakları İzleme Örgütü, devlet görevlilerince gerçekleştirilen ciddi insan hakları ihlallerinin cezasız kalmaya devam etmesini de eleştiriyor. Aralık 2011’de Uludere’de 34 erkek ve çocuğu öldüren hava saldırısıyla ilgili adli soruşturma veya meclis araştırmalarında ciddi hiçbir gelişme kaydedilmedi.
2007 yılında gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinin ardındaki tüm gerçeklerin ortaya çıkarılmasında ya da kamu görevlilerinin cinayette rolü olduğu izlenimi yaratan ipuçlarının soruşturulmasında da herhangi bir ilerleme sağlanmadı. Davayla ilgili tek gelişme, Ocak ayında Yasin Hayal’in, daha evvel çocuk mahkemesinde cinayet suçundan hüküm giyen Ogün Samast’i “azmettirmekten”, diğer birkaç sanığın ise cinayette suç ortağı olmaktan suçlu bulunması oldu.
Olumlu bir gelişme ise, 1990'ların başlarında Türkiye’nin güneydoğusundaki Derik’te 13 köylünün öldürülmesi veya kayıp edilmesiyle bağlantılı olarak bir tuğgeneralin yargılanmasına başlanması oldu. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu davanın 1980'li ve 90’lı yıllarda ordu ve devlet görevlilerince işlenen ağır insan hakları ihlalleri hakkında cezai soruşturma yürütülmesi sürecine yeni bir ivme kazandırmasını umut ediyor.”
“Polis şiddeti artıyor, polis başarısız”
İnsan Hakları İzleme Örgütü, polis şiddetine ilişkin soruşturmaların, polisin sıklıkla polis memuruna mukavemet ettikleri iddiasında bulunduğu mağdurlar aleyhinde açılan soruşturmaların gerisinde kaldığını savundu. Örgüte göre, “Kadınları şiddetten korumak için çıkarılan yeni bir yasayla aile içi şiddeti azaltma kararlılığına rağmen, polis ve mahkemeler şikayette bulunmaya çalışan kadınlara etkili koruma sağlamakta sürekli olarak başarısız kalıyor.”
“12 Eylül davası önemli bir adım”
İnsan Hakları İzleme Örgütü, 12 Eylül darbesinin liderlerinin yargılandığı, davanın, darbenin ardından işlenen ağır insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak adaletin yerine gelmesi için önemli bir fırsat sağladığını belirtti. Ancak, raporda şu görüşe yer verildi:
“Adil yargılama ile ilgili ciddi kaygılar, Balyoz davası olarak anılan ve 324 askeri personelin geçtiğimiz on yıl içinde darbe planlamak suçundan ceza aldığı davaya gölge düşürdü. Bu dava, halkın Türkiye’nin ceza adalet sistemine güvenini arttırmadı.”
Emma Sinclair-Webb “Reform için atılan adımlara rağmen, bu çabalar derme çatma ve eksik kaldı; insan hakları mekanizmaları hükümetin kontrolu altında ve bağımsız olmaktan uzak” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2013 Dünya Raporu’nun Türkiye bölümünü okumak için:
www.hrw.org/world-report/2013/country-chapters/world-report-2013-türkiye
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün diğer Türkiye raporları için:
http://www.hrw.org/europecentral-asia/turkey
2013 Raporunda Ağırlık Suriye’deki Olaylar
İnsan Hakları İzleme örgütü, bu yılki küresel insan hakları raporunda özellikle Suriye, Mali ve Arap Baharı’ndan etkilenen ülkelerden duyduğu kaygılara yer veriyor.
Örgüt, iki yıl önce bu ülkeleri kasıp kavuran coşku ve umudun bu kişilerin temel haklarında bir iyileşmeye yol açmadığına dikkati çekiyor. 665 sayfalık rapor, aralarında Türkiye ve Amerika’nın da bulunduğu 80 ülkedeki durumu değerlendiriyor.
Bu yılki raporun önemli bir kısmı Suriye’ye ayrılmış. İki yıldır ülkede devam eden iç savaş, Birleşmiş Milletler’in tahminlerine göre 60 binin üzerinde kişinin ölümüne yol açtı.
İnsan Hakları İzleme Başkanı Kenneth Roth, Rusya ve Çin’den, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın üzerindeki baskıyı arttırmasını ve bu ülkeye yaptırım uygulamasını istedi. Örgütün raporunda, rejim ve muhalefetin idam ve işkence gibi suçlar işlediğine dikkat çekiliyor. Örgüt yetkilileri, savaş suçu işleyenlerin Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim edilmesi çağrısında bulundu.
Mısır’ı da eleştiren Kenneth Rothyeni anayasanın insan hakları açısından birçok boşluklar içerdiğini savunarak bu ülkede insan hakları ve ifade özgürlüğünün güçlendirilmesini istedi. İnsan Hakları İzleme, Arap Baharı ülkelerinde kurulan İslamcı rejimlerin kadın haklarını sınırlayabileceği uyarısında bulundu.
New York merkezli İnsan Hakları İzleme örgütü, 2013 yılı küresel insan hakları raporunu aynı anda Londra ve Johannesburg’da yayınladı.