Fransa yargısı, PKK'nın Fransa'daki faaliyetlerini mercek altına alıyor. Fransız soruşturma hakimleri tarafından yürütülen uzun soruşturma döneminin ardından 11 PKK yöneticisi, "örgüte finansman sağlamak ve zorla eleman kazandırmak" iddialarıyla yargılanmaya başladı.
Sanıklar, Fransa'daki Kürtler'den "vergi adı altında haraç toplamak, gençleri örgüte almak için propaganda yapmak" ve "terörü finanse etmekle" suçlanıyor.
Paris Adliyesi'nde, 4 Nisan Salı günü başlayan ve tamamı Türk vatandaşı olan 11 sanığın yargılanacağı büyük duruşma 14 Nisan'a kadar, 10 gün boyunca devam edecek.
Sözkonusu iddiaların yöneltildiği sanıklardan hiçbirisi, savcılığın iddialarını kabul etmedi. Sanıklar, "örgüt üyesi olmadıklarını, PKK'nın yaşadıkları Fransa'dan çok uzakta, hatta sadece dağlarda var olmaya devam ettiğini, dolayısıyla Fransa'da öyle bir örgütün üyesi olmalarının sözkonusu olamayacağını" dile getirdi.
Ancak Fransız haber ajansı AFP'ye de yansıyan soruşturma hakimlerinin bulguları, sanıkların bu savunmasının tersini iddia ediyor. Soruşturma dosyasında, "Şüphelilerin PKK mensubu olduğu, PKK'nın Fransa, Almanya ve hatta Hollanda'da son derece hiyerarşik gizli hücrelerden oluştuğu ve bu hücrelerin, Kürtler’i harekete geçirmek için çalıştığı" belirtiliyor. Dosyada, Fransa'da 120 ila 150 bin, Hollanda'da 100 bin, Almanya'da bir milyon Kürt'ün yaşadığına dikkat çekiliyor.
Soruşturmaya konu olan şikayet
Fransa'da ilk büyük PKK'nın finansmanı davası 2011'de 18 sanıklı PKK davasıydı. Bu dava, Champs Elysees'deki bir döviz bürosunda, iki kişinin yüklü miktarda nakit parayı çevirmek istemesi üzerine açılan soruşturma sonunda başlamıştı ve sanıklar 18 aydan 6 yıla kadar değişen hapis cezaları almıştı.
Fransız yargısının bugün başlattığı ikinci büyük dava ise, 2020'de Fransa'nın güneydoğusunda, 18 ve 19 yaşlarındaki iki Kürt genç kızının kaybolması üzerine, aileleri tarafından, "endişe verici kayıp ihbarıyla" başlayan soruşturma sonucunda açıldı. Soruşturmanın ilk unsurlarına göre, bu iki genç kızın PKK'nın Avrupa'daki eğitim kamplarına katılmak üzere ortadan kaybolduğu ortaya çıktı.
Soruşturma dosyasına göre, aynı soruşturma çerçevesinde adli müfettişler "Marsilya bölgesindeki, Kürt derneği resmi statüsüne sahip bir yapının, bölgede PKK'nın üssü olduğu, PKK'nın finansmanı için, 'kampanya' adı verilen haraç ve vergi toplamadan sorumlu olan aktif bir şebeke belirlendiğini" kaydetti.
"Yıllık 2 milyon Euro vergi"
AFP tarafından detaylandırılan dosyada, "Kürt toplumundaki ketumluğa rağmen" çeşitli tanıklık ve telefon dinlemeleriyle, diaspora üyelerinin haraca benzer "gerçek bir taciz" yöntemiyle para topladıklarının da anlaşıldığı ifade edildi. Dosyada, "Yılda bir kez toplanan 'katkı payının', para toplanan kişilerin her birinin tahmini gelirine göre keyfi olarak belirlendiği" ifadesi de yer aldı.
Soruşturma dosyasında, "bazı Kürtler vergiyi ideolojik inançları ve PKK'ya tamamen bağlılıkları nedeniyle öderken; birçoğu bunu bir zorunluluk olarak görüyor ve toplumun kınaması ya da misilleme yapılması korkusuyla vergiden kaçmaya cesaret edemiyor. Bir tanık, vergi vermezse bacaklarını kırmakla tehdit edildiğini anlatıyor" ifadelerine yer veriliyor.
Dava dosyasında Fransa'nın güneydoğu bölgesinde toplanan yıllık "vergi" miktarının 2 milyon Euro olduğu tahmin ediliyor. Dosyada, yargının kampanya ve vergi toplanmasına karşı harekete geçmesi nedeniyle telefonda "vergi ya da kampanya" kelimelerinin artık kullanılmadığı, "kahve içmeye geliyoruz" gibi cümlelerin kullanıldığı da belirtiliyor.
Örgüte eleman kazandırma
Soruşturma hakimleri, dava dosyasında özellikle iki genç kızla ilgili aileleri tarafından yapılan şikayetler üzerine, "ailelerinden zorla koparılan" gençlerin örgüte kazandırılması konusuna eğiliyor. Bazen "ailelerinden zorla koparılan genç Kürtler’in, kaçırılmaya ve hapsedilmeye yakın tekniklerle örgüte eleman kazandırdığı" ifadesine yer verilerek, bu gençlerin önce Fransa'daki ya da Avrupa'nın diğer kentlerindeki bir "ideolojik eğitim" kampına katılmaya ikna edildiği, bu aşamayı geçenlerin, askeri eğitim kamplarına ve son olarak da "Kürt devrimci savaş güçlerine" yani “Irak ve çevresindeki Kürt güçlerine katılmak üzere bölgeye gönderildiği" anlatılıyor.
Kürtler’in Irak, Suriye, İran ve Türkiye'ye yayılan "devletsiz bir halk" olduğu vurgulanan dosyada, Kürt halkının yaklaşık 25-30 milyonluk bir nüfusa sahip olduğu da belirtiliyor.
"Terör örgütü mü, değil mi?"
Fransa'da 10 yıl önce ve geçtiğimiz Aralık ayında Paris'teki Ahmet Kaya Kültür Merkezi'nde düzenlenen iki ayrı saldırıda 5'i kadın 6 kişinin yaşamını yitirmesinin ve cinayetlerin aydınlatılamamasının Fransa'daki Kürt toplumunu öfkelendirdiğine de vurgu yapılıyor. Fransız solunun, Suriye'de IŞİD'e karşı savaşan Kürtler'e destek verdiği ve Aralık saldırısının ardından, "Kürt halkının korunması için ortak açıklama" yaptığı da belirtiliyor.
Türkiye'nin yanısıra, ABD ve Avrupa Birliği de PKK'yı "terörist" örgüt olarak tanımlıyor. PKK'ya finansman sağlayan "güneydoğu bölgesinin şefi" olduğu iddiasıyla yargılanan sanığın avukatı Martin Mechin, AFP'ye yaptığı açıklamada, "Burada bütün tartışma, PKK'nın bir terör örgütü olup olmadığı ve biz olmadığını göstermek için mücadele edeceğiz" dedi.
Dava 14 Nisan'a kadar devam edecek.