İzmir’in turistik ilçelerinden Foça ile sanayi merkezi Aliağa arasındaki çam ağaçlarıyla kaplı orman arazisi ve tarım alanlarının hemen ortasında üzerinde ot bitmeyen tepeler yükseliyor. Aliağa’daki demir çelik fabrikalarının üretimi sırasında ortaya çıkan cüruflardan oluşan bu tepeler her geçen gün daha da büyüyor. Kamyonların sürekli olarak taşıdığı cüruflar sadece yukarıya doğru yükselmiyor, aynı zamanda giderek daha fazla alanı da kaplıyor. Kilometrelerce uzunluktaki alanlar yüksek levhalarla çevrilmiş olsa da yükselen cüruf tepelerini gözlerden saklamak mümkün olmuyor.
Köylüler önlem alınmasını istiyor
Bölgedeki köyler, metal küfü olarak da bilinen cüruflardan çıkan tozu soluyor, kokuyu hissediyor. Köylüler, cüruf tepelerinin hem insan sağlığına hem ekinlere hem de yeraltı sularına zarar verdiğini söylüyor. Ilıpınar Köyü’nden Ali Çakır, cürufların atıldığı bölgenin yerleşim alanları ortasında olduğunu söylüyor.
Çakır, “Benim yaşadığım Ilıpınar Köyü, buradan üç kilometre uzakta. Yeniköy iki kilometre, Kozbeyli beş kilometre uzakta. Eski Foça, Yeni Foça ve Aliağa’yı da düşünürseniz 20 kilometrelik bir alanda yüzbinlerce insan yaşıyor. Rüzgar estiğinde kokuyu köyden hissediyoruz. Zeytinleri toplarken ellerimiz cüruf tozundan simsiyah oluyor. Cüruflar, tamamen gelişigüzel toprağın üzerine dökülüyor. Yağmurla birlikte yeraltı sularına karışıyor. Sebzemizi, meyvemizi kurutuyor” diye konuşuyor.
Çakır, demir çelik fabrikalarının yanı sıra, petrokimya, enerji santralleri, gemi söküm, kağıt, gübre gibi birçok farklı sektördeki sanayi yatırımına ev sahipliği yapan bölgede kanserden ölenlerin sayısında çok ciddi bir artış olduğuna dikkat çekiyor ve “Ben sanayiye karşı değilim. Elbette demir çelik fabrikası olacak, sanayi olacak. Ama bu şekilde değil. Önlemini alacak, beni zehirlemeyecek. Biraz az kazanacak, tedbirini alacak” diyor.
TUBİTAK’a göre tehlikeli, bilirkişilere göre tehlikesiz
Bölgeye cüruf dökme izni İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 2013 tarihli bir kararına dayanıyor. Bu karara karşı açılan davada, cürufun çevre ve insan sağlığına zararlı olduğu gerekçesiyle bu kararın iptal edilmesi için açılan davada, mahkeme Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’ndan (TUBİTAK) rapor istedi. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, hazırladığı raporda, atıkların su ile reaksiyonu sonucu, sulu ortamda olumsuz ekotoksik etkilere sebep olma riskinin bulunduğunu, bu nedenle atıkların geçici veya kalıcı olarak depolanmasının engellenmesi gerektiğini belirtti.
TÜBİTAK ayrıca üç dişi deney faresi üzerinde de inceleme yaptı. Bölgeden alınan atıklar ile fareler üzerinde yapılan deneyin ardından, hayvanlardan birinin karaciğerinde küçülme, bir diğerinin karaciğerinde aşırı büyüme olduğu, renginde solgunluk, dalak büyümesine rastlandığı belirtildi.
Cürufun 'tehlikeli' olduğu sonucuna varan TÜBİTAK, mahkemeye sunduğu raporda, atığın yağmur, sızıntı gibi nedenlerle sulu ortam olan deniz, göl, kanalizasyon gibi yerlere karışmasının engellenmesi gerektiğini belirtti. Raporda ayrıca atıkların, açık alanda geçici olarak bile depolamasının yapılmaması istendi. Mahkeme, TÜBİTAK'ın hazırladığı raporun ardından, bilirkişilerce keşif yapılmasına karar verdi. Bilirkişiler tarafından hazırlanan raporda ise, atıkların tehlikesiz olduğu görüşü yer alınca, İzmir 3'üncü İdare Mahkemesi, davayı reddetti.
“Buranın pisliği esen rüzgarla Menemen ovasına kadar gidiyor”
Daha sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi cürufları yeni yapılan yollarda altyapı malzemesi olarak da kullanmaya başladı. Cüruflar ayrıca bazı çimento fabrikaları tarafından beton üretiminde kullanılıyor, kaldırım taşlarının imalatında değerlendiriliyor. Çevreci gruplar, cürufun kanserojen etkisi olduğunu söyleyerek bu alanlarda kullanılmasına karşı çıkıyor. Cürufların bir kısmı yeniden kullanılsa da fabrikalardan çıkan yeni cüruflar nedeniyle depolama alanları giderek daha da yayılıyor.
Ilıpınar Köyü’nden Altay Gök, “Eskiden evlerdeki pencereler silindiğinde sarı tozlar çıkardı, artık bu tozlar siyahlaşmaya başladı. Esen rüzgarla birlikte buranın pisliği sadece çevre köylere değil, Menemen Ovası’na kadar gidiyor. Biz köylü olarak traktörlerimizle çeşitli yürüyüşler yapıyoruz. Ama kimi zaman jandarma, kimi zaman özel güvenlik engelliyor bizi. Bu işe mani olmak için müracaat ettiğimiz kapıların her biri bir başka kapı gösteriyor. Biz kapı kapı dolaşmaktan bıktık, onlar cüruf dökmekten bıkmadı” ifadelerini kullanıyor.