6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerin ağır yıkıma uğrattığı illerden göç sürüyor. Evsiz kalan depremzedelerin geldikleri adreslerden biri de İzmir. İzmir Büyükşehir Belediyesi, afet bölgesinden gelenlerin bir bölümünü “Bir Kira Bir Yuva” kampanyası kapsamında gönüllülerin desteğiyle konutlara yerleştirirken, bir bölümünü de Buca ve Örnekköy’deki belediyeye ait misafirhanelerde ağırlıyor.
Onlar depremin yerle bir ettiği şehirleri arkalarında bıraksalar da yaşananları arkada bırakmak hiç kolay değil. 20 yaşındaki Mustafa Kenanoğlu, Antakya’da yıkılan evlerinin enkazından 20 saat sonra kurtularak hayata yeniden merhaba diyenlerden biri.
VOA Türkçe’ye konuşan Kenanoğlu, enkazdan amcasının ve çevredeki insanların yardımıyla çıkarıldığını anlattı. Kenanoğlu, “Ayağa kalktığım gibi tavanı üstümde buldum. O esnada kendimi korumaya aldım. Yani hayat üçgeni derler ya onu kurmaya çalıştım orada. Şansıma su buldum, bir de ufak bir çikolata buldum. Onları gerektiğince az kullanmaya çalıştım. Sonra zaten korkudan iki üç defa bayılmışım. Amcamın oğlu benle enkazdaydı. Amcam çok uğraştı oğlu ve bizim için. O da çok çaresizdi. Yardım yoktu etrafta. Kendi imkanlarıyla bizi oradan çıkardılar” dedi.
“Benim için enkazdan çıktıktan sonrası daha zordu”
Enkazdan kurtarıldıktan sonra iki gün boyunca yağmur altında sokakta kaldıklarını söyleyen Kenanoğlu, “Benim için enkazdan çıktıktan sonrası daha zordu. Bizim elemanımızın cesedi dört gün dışarıda kaldı. Yardım edilmedi kendisine. Yani bilmiyorum devlete söyleyecek çok söz var da kelimelerin bittiği yerdeyiz. Islak battaniyelerle örtündük üşümemek için. Yani orada barınacak alan yoktu. Dışarıda kaldık. Çok zor şartlar vardı. Gönül isterdi ki orada kalalım ama orada kalınca insanın psikolojisi daha kötü oluyor. Ben ailem için geldim. Annemin ayağı kırıldı, babamın ayağı açıldı. İzmir’e gelince iki gün hastanede kaldılar” şeklinde konuştu.
Hatay’da fırıncılık yapan Kenanoğlu İzmir’e geldikten sonra iş aradığını ancak bulamadığını söyledi. Ailecek maddi sıkıntılar çektiklerini de vurgulayan Kenanoğlu, “Annemle babam ayağa kalkamıyor şu an. Onlar bir ayaklansın bakacağız, iş de bakacağız. Ben de onları yalnız bırakamıyorum şu an. Elbette memlekete de dönmek isteriz düzelirse. Sonuçta orada düzenli bir hayatımız vardı” dedi.
“Beş gün boyunca bir çorbaya hasret kaldık”
Mehmet ve Vesile Çakar da iki kızıyla Malatya’da depreme yakalanmalarının ardından İzmir’e geldi. Deprem anını “Dünyanın ters döndüğünü düşündük” diye kelimelere döken Mehmet Çakar, afetin ardından orta hasarlı tespiti yapılan evlerinden canlarını zor kurtardıklarını söyledi.
Çakar, barınma ve beslenme sorunu yüzünden çaresiz kalarak İzmir’e geldiklerini anlattı: “Biz depremin beşinci günü İzmir’e geldik. Beş gün sokakta, dışarıda eksi 10-13 derecede battaniye yok, ekmek yok, su yok yani hiçbir şey yok daha doğrusu. Sadece üçüncü gün, Elazığ’dan hayırsever insanlar kendi imkanlarıyla ekmek getirmeye başladılar. Ekmek getirip orada dağıtmaya başladılar, su getirdiler. Bununla insanlar hayatını idame ettirmeye çalıştı. Yani aradan kaç gün geçti, dün görüştüm oradaki arkadaşlarla. Durumun hiç değişmediğini, hala aynı ortamın, olumsuzlukların aynı şekilde devam ettiğini söylediler. Hatta ‘bir bakayım’ diye dönmek istedim ama maalesef ‘gelme’ dediler.”
Şu anda bir sıkıntılarının kalmadığını belirten Çakar, “En azından barınma sorunumuz, ihtiyaçlarımız karşılanıyor. Sıcak suyla bir banyo yapma şansımız var. Yemek yeme şansımız var. Ama orada öyle bir şansımız da yoktu. Beş gün boyunca bir çorbaya hasret kaldık. Yani bir çorba olsaydı ben gelmezdim” dedi.
“Doğduğun yer değil doyduğun yer”
Diğer depremzedeler gibi Çakar ailesi de belirsiz bir gelecekle karşı karşıya. VOA Türkçe’ye konuşan Vesile Çakar, “Aklımız orada. Evin, yuvan her şeyin orada. Burada ne kadar güvende hissetsen de geride bir özlemin var. 'Ne zaman gideceğim ne zaman bitecek?’ diye bekliyorsun. Korku da var, gidemiyorsun. Ne yapacağımızı biz de bilmiyoruz aslında” diye konuştu.
Çakar İzmir’de de yeni bir hayat kurabileceklerini söyleyerek, “Neden olmasın? Doğduğun yer değil doyduğun yer. Çalıştıktan sonra burada da çalışırsın. Ev burada da düzersin. Çok da problem değil. Ama aklımız orada kaldı” dedi.
Deprem korkusunu kolay kolay yenemediklerini de söyleyen Çakar, “Ara ara bir şey sallandığı zaman ‘yine mi deprem oldu’ diyoruz. Ama birazcık toparlandık, öyle diyeyim. İlk geldiğimiz zaman ben altta yatıyorum, kız üstte yatıyor. Döndükçe deprem oluyor sanıyordum, hemen bir panikle uyanıyorduk. Şimdi daha iyiyiz” şeklinde konuştu.
Depremzedelerin en büyük sorunu ev kiraları ve işsizlik
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından misafirhanede ağırlanan depremzedelere üç öğün yemek, 24 saat sıcak su, çamaşırhane, giyecek, hijyen ve gıda desteğinin yanısıra psikolojik destek de sağlanıyor. Ancak İzmir’de yeni baştan bir hayat kurmak isteyen depremzedeler, kiraların yüksekliği ve işsizlik karşısında çaresiz.
Eşi ve iki kızıyla Adıyaman’da depremi yaşadıktan sonra İzmir’deki misafirhaneye sığınan Cemal Taşdelen, “Şu an biz de çaresiziz. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Buraya geldik ama burada ev yok, kiralar pahalı. En ölüsü 5-6 bin lira. Biz de şu an kimseyi tanımıyoruz, bilmiyoruz. Diyelim evi tuttun, para yok. Tamam devlet sağ olsun, sana bir kira yardımı veriyor ama ondan sonra ne yapacağız? İş arıyoruz. Olsa hemen şu an işe başlayacağım. Böyle oturmakla olmaz. Biz diyoruz ki ‘bir yuvamız olsun, evimiz olsun ki çoluk çocuğumuza bir ekmek götürelim'” dedi.
Adıyaman’da depremden önce kasaplık yaptığını söyleyen Taşdelen, devletin depremzedelere iş imkanı sağlamasını isteyerek, “İşimize bakacağız. Eğer işimiz burada düzelirse bir süre burada kalacağız. Baktık olacak gibi değil çekip gideceğiz. Ev de bulamazsak mecbur memlekete gidip çadırda yaşayacağız. O riski alıp gideceğiz yani” diye konuştu.