Erişilebilirlik

“Doğu Akdeniz’de ABD Arabulucu Olmalı”


Atina ve Ankara arasındaki Doğu Akdeniz geriliminde NATO’daki görüşmelerden sonuç çıkmadı. VOA Türkçe’ye konuşan uzmanlar gerilimin tırmanmasının sebeplerinden birinin ABD’nin arabulucu olarak varlık gösterememesi olduğunu söylüyor. Aynı uzmanlar, Türkiye’nin sergilediği tavrın Ankara’yı yalnızlaştırdığı yorumunu da yapıyor.

Türkiye ve Yunanistan arasında son yıllarda yaşanan en ciddi krize neden olan Doğu Akdeniz geriliminde taraflardan sert açıklamalar gelmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haftasonunda yaptığı açıklamada “Türkiye’nin kendisine dayatılan ahlaksız haritaları ve belgeleri yırtıp atacak siyasi, ekonomik ve askeri güce sahip olduğunu ya sahada ya masada anlayacaklar” demişti. Aynı şekilde Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias da “Türkiye tercihini yapmalı. Ya diyalog ya yaptırım” mesajını vermişti.

AB Konseyi Başkanı Charles Michel, uluslararası bir konferans çağrısında bulunurken, Avrupa Birliği ülkeleri 24 Eylül’de Türkiye’ye karşı atılabilecek adımları görüşecek. Bu toplantıda beklenti Doğu Akdeniz krizinin çözümü için Türkiye’ye karşı “havuç-sopa” diplomasisi uygulanması.

Uzmanlara göre, “sopa” AB üyelik sürecinin askıya alınması dahil Türkiye’ye bir dizi yaptırım uygulanması; “havuç” ise Türkiye’nin uzun süredir talep ettiği başlıklarda ilerleme sağlanması. Yani Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ya da vize serbestisi konusunda adım atılması.

NATO çatışma riskini azaltmak dışında ne yapabilir?

NATO, ittifaka üye iki ülke arasında Doğu Akdeniz’de bir kaza ya da çatışma yaşanmaması için devreye girdi. Amaç, iki taraf arasında askeri iletişimi devreye sokarak savaş riskini tırmandıracak olası bir gelişmeyi önlemekti. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, geçtiğimiz hafta taraflar arasındaki görüşmelerde anlaşma sağlanamadığını açıkladı. Birkaç gün sonra NATO Askeri Komitesi Başkanı General Stuart Peach Ankara’da temaslarda bulundu.

Peki, NATO denizde askeri bir riski azaltmanın dışında nasıl bir rol üstlenebilir? Düşünce kuruluşu German Marshall Fund (GMF) Başkan Yardımcısı Ian O. Lesser, “NATO, üyeler kabul ettiği sürece her rolü üstlenebilir. Ancak mutabakat prosedürleri genelde krize siyasi olarak daha çok müdahil olunmasını engelleme eğilimindedir. Askeri bir çatışma riskinin azaltılması şu koşullar altında elbette küçük sayılamayacak bir katkıdır. Taraflar siyasi müzakerelere başlamayı kabul ederse, NATO elbette bunun için bir platform olabilir. Tarafların belirli geri çekilme adımlarını kabul etmeleri halinde de NATO sürecin takip edilmesi ve atılan adımların doğrulanması konusunda rol oynayabilir” diyor.

Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nin (CSIS) NATO ve savunma politikaları konusunda çalışmalar yapan uzmanlarından Rachel Ellehuus da NATO’nun Kuzey Atlantik Antlaşması’nın dördüncü maddesi kapsamında alınabilecek önlemleri istişare edebileceğini belirtiyor.

Taraflar neden hukuki yollara başvurmuyor?

Atina ve Ankara arasında Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilimin uluslararası hukuki boyutu da bulunuyor. Geçtiğimiz ay VOA Türkçe’ye konuşan Washington Enstitüsü Bernstein Körfez ve Enerji Politikası Direktörü Simon Henderson, taraflar arasındaki rekabetin uluslararası hukukun farklı şekilde yorumlanmasından kaynaklandığını belirtmiş, “Avukat tutulması gereken yerde donanma konuşlandırılıyor” demişti.

Krizden hukuki bir çıkış yolu var mı? Ian O. Lesser, hava ve deniz sahası tartışmasının Lahey’de uluslararası tahkime taşınabileceğini ancak bunun bütün taraflar -- özellikle de Ankara için riskli olabileceğini, uluslararası hukukun bu konuda büyük ölçüde Yunanistan’dan yana olduğunu söylüyor.

Rachel Ellehuus da, hukuki yollara başvurulması halinde her iki ülkenin tamamen kendi lehine sonuçlanmasını sağlayacak net bir argüman sunamayacağını ve Doğu Akdeniz’de gerilimin hukuki anlaşmazlıklardan çok daha derin olduğunu belirterek, hala çözümsüz kalan Kıbrıs sorununa ve Türkiye’nin AB ile sorunlu ilişkilerine dikkat çekiyor.

ABD’nin tavrı ne anlama geliyor?

Türkiye ve Yunanistan arasında en son bu kadar ciddi bir kriz yaşandığında ABD devreye girmişti. 1996 yılının Ocak ayında Yunanistan ve Türkiye arasında yaşanan Kardak Krizi iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmişti. Kriz dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın arabuluculuğunda çözülmüştü. Bu kez ABD Başkanı Donald Trump her iki tarafın lideriyle telefona görüşerek gerilimin düşürülmesi çağrısında bulundu. Bunun ötesinde henüz kamuoyuna duyurulan diplomatik bir adım gelmedi.

Rachel Ellehuus, Türkiye ve Yunanistan arasında gerilimin bu kadar artmasının sebeplerinden birinin, “arabulucu bir ses olarak ABD’nin varlık göstermemesi” olduğu görüşünde. Ellehuus, “ABD iki NATO müttefiki arasında taraf tutmayarak AB’nin üstlenemeyeceği dürüst ve tarafsız bir arabulucu rolünü oynamalı” diyor.

Ian Lesser da, ABD’nin Doğu Akdeniz’de askeri bir çatışmayı önleme amacını paylaştığını, “böyle bir durumun bölgede NATO’yu zayıflatacağı ve Moskova’nın bu durumun tek kazananı olacağına” dikkat çekiyor. Lesser, “ABD’nin Yunanistan ve Türkiye ile ilişkilerde bir denge geleneği var. Ancak bu denge bugün Washington ve Ankara arasında pek çok konuda yaşanan görüş ayrılıkları ve iki taraf arasında güvenin kaybolması sebebiyle pek geçerli değil. ABD ve Yunanistan ilişkileri de özellikle güvenlik alanında hiç bu kadar iyi olmamıştı” diyor.

Türkiye ve Yunanistan arasında Doğu Akdeniz krizinin yaşandığı bir sırada ABD yönetimi Kıbrıs Rum Kesimi’ne 33 yıldır uygulanan öldürücü olmayan silah ambargosunu geçici olarak kaldırdı. Uzmanlar, bu adımın atılmasının sebeplerinden birinin Güney Kıbrıs’ın Rusya ile yakınlaşmasını önleme amacı taşıdığını ifade etmişti. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bugünkü Güney Kıbrıs ziyareti sırasında Türkiye ve Kıbrıs Rum Kesimi arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduklarını dile getirdi.

Ian O Lesser, “Güney Kıbrıs’a yönelik öldürücü olmayan savunma malzemeleri için silah ambargosunun kaldırılması adımına Kongre’de güçlü destek vardı. ABD yönetimi er ya da geç böyle bir adım atacaktı. Ancak bu adımın zamanlaması bu şekilde bir mesaj verilmek istendiğini akıllara getiriyor. Moskova bölgede genel olarak daha aktif bir rol oynamaya devam ettiği için Rusya denklemin bir parçası. Rusya ve Güney Kıbrıs arasında güçlü ekonomik ilişkiler var. ABD de iki taraf arasındaki siyasi ilişkilerin ve savunma alanındaki ilişkilerin güçlenmemesini sağlamak isteyecektir. Bu durum Rusya için, Suriye ve Libya krizleriyle birlikte, Türkiye ve Rusya’nın çıkarlarının kolay kolay örtüşmediğinin de bir örneği” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye Doğu Akdeniz’de neden yalnız kaldı?

Türkiye Doğu Akdeniz’de çok sayıda rakip güçle karşı karşıya. Libya’da yaşanan gelişmeler, Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin duruşları ve denklemdeki yerleri gözönüne alındığında Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yalnız kaldığı yorumları yapılmıştı.

Ian O Lesser, “Türkiye’nin daha iddialı bir duruş sergilemesine yol açan milliyetçi dürtüsünün bölgede çok sayıda aktörün çıkarlarıyla örtüşmediğini” belirtiyor. “Yunanistan, Kıbrıs, İsrail, Mısır ve Fransa Birleşik Arap Emirlikleri gibi diğer ülkelerle siyasi alanda ve güvenlik alanında gittikçe artan görüş ayrılıkları var. Ankara’nın benimsediği kavgacı söylem karşılıklı güvensizlik ve şüpheyle birleşince Türkiye’nin uzun vadeli amaçları konusunda ciddi endişelere yol açıyor. Doğu Akdeniz Gaz Forumu gibi koalisyonlar da Türkiye’nin dışlanma hatta çevrelenme korkularını güçlendiriyor” sözleriyle değerlendirdi.

Rachel Ellehuus da, “Türkiye’nin bölgede meşru çıkarları var. Masada yer almayı hak ediyor. Ancak ‘Mavi Vatan’ çerçevesinde ulusal çıkarlarını savunurken sergilediği agresif dil ve duruşun tam tersi bir etkisi oldu” yorumunu yaptı.

  • 16x9 Image

    Begüm Dönmez Ersöz

    Begüm Dönmez Ersöz medyadaki kariyerine 2006’daki İsrail-Lübnan savaşı sırasında CNN Türk’te simultane tercüman ve muhabir olarak başladı. 2014-2018 yılları arasında dış haber müdürü olarak görev yaptığı kanalda dış politika ve uluslararası diplomasiye ilişkin haberler hazırladı, özel röportajlar yaptı. IŞİD’le mücadele operasyonları döneminde çatışma bölgeleri dahil sahadaki ekibi yönlendirdi, ABD’de başkanlık seçimleri gibi özel yayınları yönetti. Merkezi Atlanta’da bulunan CNN’in editoryal, liderlik ve dijital gazetecilik programlarına katıldı. Boğaziçi Üniversitesi’nin gururlu mezunlarından. Begüm Dönmez Ersöz 2018’de göreve başladığı VOA Türkçe’de ABD dış ve iç siyasetinden uluslararası diplomasiye uzanan geniş bir alanda haber, röportaj ve yayın yapıyor. VOA Türkçe’nin Beyaz Saray ve Kongre muhabirliği görevini yürütüyor. Simultane çeviri ve gazetecilik becerilerini aynı potada eritebildiği bir işi olduğu için mutlu.

XS
SM
MD
LG