Amerika’da Corona virüsüne yakalanan bir akciğer nakli hastası, plazma yani antikor tedavisiyle iyileştirildi. Dünyada bu tedaviyle iyileştiği bilinen ilk organ nakli hastasının doktoru ise bir Türk. Chicago Üniversitesi Tıp Fakültesi Akciğer Nakli Programı Başkanı Doktor Remzi Bağ, hastasının iyileşme sürecini ve Türkiye’den Amerika’ya uzanan kariyerini VOA Türkçe’ye anlattı.
Edgardo Diaz uzun yıllardır ölümcül bir akciğer hastalığı olan kistik fibrozla mücadele ediyordu. Tek çare akciğer nakliydi. Son yıllarda durumu iyice ağırlaşan Diaz, hayatının hediyesini geçen yıl aldı ve organ nakli oldu.
Başında Türk doktor Remzi Bağ’ın bulunduğu Chicago Üniversitesi Hastanesi’nde akciğer nakli programı sayesinde hayata dönen Diaz, sadece bir yıl sonra ise dünyada 600 binden fazla ölüme neden olan Corona virüsüne yakalandı.
VOA Türkçe’nin ulaştığı Doktor Remzi Bağ, yüksek risk grubundaki nakil hastasında Corona virüsünü nasıl yakaladıklarını ve Edgardo Diaz’ı nasıl iyileştirdiklerini anlattı.
Bağ, ‘’Rutin takipler sırasında kendini biraz iyi hissetmemeye başladığını duyduk ve koronavirüs testini yaptık poliklinikte. Test pozitif geldi fakat genel durumu Fena değildi. Onun için evinde takip etmeye karar verdik’’ dedi.
Ancak ertesi gün Diaz tahliller için yeniden hastanedeydi. Ateşi vardı ve tahliller akut böbrek yetmezliğine girdiğini gösteriyordu. Nakil nedeniyle kullandığı bağışıklık baskılayıcı ilaçlar böbreklerini savunmasız hale getirmişti. Böbreklerini şimdi de Corona virüsü hedef alıyordu. Bağ, hastasını hemen hastaneye yatırdı.
Bağ, ‘’Hastanede her gün yüksek ateş olmaya devam etti. Halsizlik vardı. Akut böbrek yetmezliği devam ediyordu. Solunumsal sıkıntısı aslında birkaç gün sonra olmaya başladı ve bu arada Nisan sonlarına doğru olan bir olay. Nisan sonlarında hala Covid-19 hakkındaki bilgilerimiz çok sınırlı, bütün amacımız hastanın güzel destek tedavisine devam etmekti. Aynı zamanda da mevcut devam eden klinik çalışmaların hangi birine koyabileceğimize bakıyorduk’’ sözleriyle anlattı.
Ancak akut böbrek yetmezliği nedeniyle hasta, birçok klinik çalışmanın şartlarını karşılayamıyordu. Chicago Üniversitesi’nün yürüttüğü konvalesan plazma terapisi ise tek seçenekti.
''Tedavi olarak verdiğimiz destekleyici tedaviler çok fazla bir etkisini görmedik ve kendimize sorduk. Ne yapabiliriz? Hastamıza ne yapabiliriz? Plazma tedavisinden Başka bir seçenek o aşamada yoktu. Remdesivir takip etmişsinizdir FDA tarafından onaylandı ve kullanılabilir durumda. O zaman Remdesevir çalışmasını yapıyorduk Chicago Üniversitesi'nde ve o çalışmaya dahil olması mümkün değildi muaftı böbrek yetmezliğinden. Başka tosilizumab klinik çalışmasını yapıyordu ona dahil olması mümkün değildi. Dahil olabileceği bu çalışma vardı. Onun için çok sevinçle hastamızı bu çalışmaya soktuk'' diyen Bağ, şimdi geriye dönüp bakınca da iyi ki de öyle yaptıklarını söyledi.
25 Nisan’da plazma terapisi alan Diaz, 1 Mayıs’ta taburcu edildi. O günden bu yana da Corona virüsü testi negatif çıkıyor.
Ancak özellikle nakil hastaları için plazma terapileri riskli olabileceği tartışılıyor. Plazma tedavisinde, COVID-19 geçirdikten sonra iyileşen ve vücudu bağışıklık kazanmış olan kişilerin kanından alınan antikorlar hasta kişiye naklediliyor. Ancak nakil hastalarında yüksek antikor bulunması, bünyelerinin bağışlanan organı reddetmesine neden olabilir. Doktor Remzi Bağ’ bu riski de sorduk:
Bağ bu soruyu, ''Antikor tedavisini düşünürken hastanın donörüne karşı antikor var mı diye düşünmek lazım. Yani hastanın donör insan lökosit antijenlerine karşı olan antikorlar zararlı. Bunun dışındaki antikorların bir kısmı da problem olabiliyor. Bazı kimyasal özellikleri ile ilgili bu asıl problem ozmolaritesi yüksek, glikozu yüksek, immünoglobin a içeren plazmalar daha çok zararlı. Bunun yanında izoozmolar bazı kimyasal özellikleri yerinde olan antikorların o kadar zararı yok. Yine de dikkatli olarak kullanmak gerekiyor tabii'' şeklinde yanıtladı.
Bağ, bu Tedavinin bir nakil hastasına uzun vadede bir zararı olmayacağı sorusuna da, ''Bu konuda kesin bir bilgi takip etmeye devam ediyoruz hastamızı. Antikora karşı antikor olma olasılığı tabii ki var. Fakat şimdilik böyle bir şey böyle bir belirti görmedik'' yanıtını verdi.
16 Temmuz’da güncellenen kayıtlara göre dünya çapında 4’ü Türkiye’den 1185 nakil hastası, bağışıklık sistemleri de zayıf olduğu için Corona virüsüne yakalandı. Bu hastalardan bini akciğer nakli hastasıydı. Toplamda 145 nakil hastası hayatını kaybetti. Edgard Diaz, dünyada Corona virüsünden plazma terapisi ile kurtulan ilk hasta olarak biliniyor.
Türkiye'den ABD'ye uzanan kariyer
Bunda Remzi Bağ’ın payı büyük. 1992’de eğitim için ABD’ye gelen Bağ, dahiliye, göğüs hastalıkları ve yoğun bakım ihtisasları ile ilerleyen kariyerinde, 2002 yılında Teksas eyaletinin Houston kentinde iki hastanenin birden akciğer nakil programlarının başına geçti. Ancak aynı yıl düzenlenen 11 Eylül olayları Bağ için bir dönüm noktası oldu.
Sonrasında yaşadıklarını, ‘’Benim Amerika'da çalışmaya başlamam öncelikle göçmenlik bürosunun O-1 vizesi dediği vizeyi vermesiyle oluyor. O1 vizesi sıradışı kabiliyeti olan insanlara verdikleri bir vize. Fakat 11 Eylül'den sonra daha önce takdir ettikleri sıradışı kabiliyet birden sanki kaybolmuş gibi oldu’’ sözleriyle anlatan Bağ'ın binlerce sayfalık evrakla vize yenileme sürece önce olumsuz sonuçlandı.
Ardından Teksas Senatörü Kay Bailey Hutchinson ve Temsilciler Meclisi’den Kongre üyesi Chris Bell devreye girdi. Sorun çözüldüğünde ve vizesi yenilendiğinde ise kendi deyimiyle biraz kırgınlıktan biraz da gelen bir teklifi değerlendirerek, Bağ kısa süreliğine de olsa Türkiye’ye döndü.
Fakat akciğer nakli ile uğraşan insan sayısı oldukça az, sürekli telefonlar geliyordu. Saat farkından dolayı gece yarısı telefonlar geliyordu. Amerika'dan iş teklifleri ve artık yani bir bilimsel toplantıya giderken iş teklifi gelen yerlerden biri ile görüştüm. İkna edici tekliflerde bulundular'' diyen Bağ, iki yıl sonra yeniden ABD'ye döndü.
Ancak Remzi Bağ, Türkiye’ye, büyüdüğü topluma borcunu ödeme arzusunda da hiç vazgeçmedi.
Nakil hastaları ile ilgilenmenin, onların tekrar hayata dönmesinde
katkıda bulunabilmenin, onların hayallerinde olan fakat daha önce düşünemedikleri şeyleri gerçekleştirmelerini görebilmenin çok büyük mutluluk olduğunu vurgulayan Bağ, ''Türkiye'de bunu yapabilmeyi çok isterdim. Artık Türkiye'deki katkım şu zamana kadar toplantılarda konuşma yaparak ya da makale yazarak; en son bir kitap yazıyoruz onunla kalıyor. Fakat ümit ediyorum emekli olduktan sonra Türkiye’ye dönüp, Türkiye'deki meslektaşlarını genç meslektaşlarımın eğitimine katkıda daha çok katkıda bulunabilirim ve borcumu bu şekilde tam olarak ödeyerek mesleğime devam ederim diye düşünüyorum’’ mesajını verdi.