Erişilebilirlik

'Başkan Obama’yı Bekleyen En Önemli Konu Ekonomi'


Amerika’nın Sesi Haber Merkezi uzmanı Jim Malone’a göre, Başkan Obama’dan ikinci dört yıllık döneminde en acil çözüm bekleyen sorun, ekonomi.

Jim Malone, ikinci döneminde Başkan Obama’yı, iç politikada ekonomik felaketi önlemek, dış politikada da Afganistan ve İran konularının çok uğraştıracağını söylüyor.

Malone, her iki partinin de seçim sonuçlarını çok dikkatle değerlendirmesi gerektiğini, özellikle de Cumhuriyetçi Parti’nin sonuçlardan ders almasının şart olduğunu belirtiyor. Jim Malone, Cumhuriyetçiler’in beyaz ve yaşlı seçmen profilinden uzaklaşarak azınlık gruplarına yakınlaşması, göçmenlik konusunda daha sıcak politikalar izlemesi, her konuda yönetime muhalefetten vazgeçmesi gerektiğini savunuyor.

Jim Malone ile Amerika’nın Sesi Türkçe Yayın Bölümü’nden Hülya Polat konuştu. Söyleşiyi aşağıdaki video oynatıcıdan izleyebilir, metni de okuyabilirsiniz.

'Başkan Obama’yı Bekleyen En Önemli Konu Ekonomi'
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:07:54 0:00


HP- Jim Malone, teşekkürler programımıza katıldığınız için. Başkan Obama ikinci dört yıllık dönemine başlamaya hazırlanıyor. Ülke içinde 2013’te Obama’yı bekleyen en önemli konular neler?

JM- İkinci dönem için seçilen her başkan ilk döneminin sonucu olan iç politika sorunlarıyla ilgilenmek zorunda kalır. Başkan Obama seçimi kazandı ancak bunun bu kez çok büyük oy çokluğuyla olmadığını unutmamak gerekiyor. Bu yüzden Başkan Obama, seçim sonuçlarını iyi değerlendirmek zorunda. Herşeyden önce de yaklaşan mali felaketi önlemek zorunda. Kongre’yle uzlaşmaya varılmazsa yılsonunda otomatik olarak yürürlüğe girecek olan vergi artışları ve bütçe kesintileri başkan ve Kongre için bütün ülke için ciddi bir risk oluşturuyor. Birinci önceliği bu konu olacak çünkü konu tamamiyle ülkenin ekonomik sağlığı ve gücü için son derece önemli. Ekonomi her başkan için en önemli konuların başında geliyor. Başkan ekonomiye istikrar kazandırabilirse, ondan sonra da Connecticut’taki trajik okul saldırısının yeniden gündeme getirdiği ateşli silahların kontrolu gibi hem çok tartışmalı hem de çok bölücü konulara eğilmek zorunda kalacak.

HP-Önümüzdeki dört yıl içinde Cumhuriyetçiler’in çoğunlukta olduğu Kongre ile Başkan Obama işbirliği yapılabilir mi? Özellikle mali uçurumun yaklaştığı bugünlerde Kongre’yle yönetim arasında bir uzlaşma bekleyebilir miyiz?

JM- Başkan Obama’nın seçim sonuçlarını nasıl değerlendirdiğini görmek açısından bu konu çok önemli, çünkü sonuçlar başkanın gücüne de belirledi. Vergi artışı ve bütçe kesintisi konusunda uzlaşmak istemeyen parti çizgisine sadık kalmayı tercih eden birçok Cumhuriyetçi var. Federal hükümeti küçültmek, vergilerin arttırılmasını engellemek için çalışıyorlar. Ancak seçim sonuçları özellikle Cumhuriyetçiler açısından politika değişikliklerine ihtiyaç olduğunu çok açık bir şekilde gösteriyor. Bence Cumhuriyetçiler aynaya bakmalı ve gerçekleri kabul etmeli. Bir kere seçimlerde sadece Temsilciler Meclisi’nde değil, Senato’da da sandalye kaybettiler. Başkanlık seçimini de kazanamadılar. Dört yıl boyunca Başkan Obama’ya karşı yürüttükleri muhalefetten birşey elde edemediler. Dört yıl boyunca Obama’nın ikinci dönem için seçilmesini engellemeye çalıştılar, bunu başaramadılar. Amerikan halkı Başkanla Kongrenin birlikte çalışmasını, çok ciddi boyutlara çıkan ekonomik krize birlikte çözüm bulmalarını, mali uçurumu birlikte önlemelerini istiyor. Cumhuriyetçiler kesinlikle durumu yeniden değerlendirmeli ve bundan sonraki seçimlerde halktan nasıl oy alabileceklerini düşünmeli.

HP- Kamuoyu yoklamaları özellikle iki parti arasındaki uzun çekişmeler yüzünden Cumhuriyetçiler’in kontrolundaki Kongre’ye desteğin azaldığını gösteriyor. Cumhuriyetçiler’in politikalarında değişiklik olması mümkün mü?

JM- Olması gerekiyor. Doğru gerçekten de yıl boyunca genel olarak halkın Kongre’ye desteğinin çok düştüğünü gördük, özellikle de Demokratlardan çok, Cumhuriyetçiler sert eleştirilere uğradı. Cumhuriyetçiler parti politikalarını yeniden değerlendirmeli,beyaz ve yaşlı Amerikalı seçmene daha çok önem vermenin kendilerine hiçbir şey kazanadırmadığını artık anlamalı. Amerika değişiyor, bugün Amerika’da artık Asya’dan, Ortadoğu’dan, Türkiye’den, dünyanın her yerinden daha çok göçmen seçmen var. Cumhuriyetçi Parti göçmenler hakkında çok olumsuz konuşmaktan, sert politikalar izlemekten kaçınmalı. 2012 seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti özellikle göçmenlik politikaları konusundaki sert muhalefetiyle ciddi yara aldı. Oysa göçmenler Amerikan toplumunun en hızlı büyüyen kesimi. Amerika sürekli değişiyor, özellikle de Cumhuriyetçi Parti buna uyum sağlamak zorunda.

HP- Bugün Kongre çok daha fazla çeşitlilik gösteriyor, bu çeşitliliği daha çok yansıtıyor diyebilir miyiz?

JM-Doğru, Demokratlar çeşitlilik oranını yükseltti. Hem Temsilciler Meclisi’nde hem de Senato’da daha çok azınlık grubu temsil ediliyor. Bu gruplar özellikle göçmenlik gibi konularda seslerini daha çok duyurabilecekler. Göçmenlik reformu çok önemli bir konu çünkü nüfusun giderek artan bir bölümü göçmenlerden oluşuyor ve bu konuya iki partinin de daha ciddi şekilde eğilmesi gerekiyor.

HP- Cumhuriyetçiler azınlıklardan olduğu gibi, gençlerden ve kadın seçmenlerden de daha az oy aldı. Buna da bakmaları gerekecek diyebilir miyiz?

JM- Cumhuriyetçi Parti geçmişten kopamıyor. Mali uçurum ve silah kontrolu gibi konularda partinin halkın isteği doğrultusunda düşünmesinin önünde parti-içi politikalardan kaynaklanan geleneksel kırmızı çizgiler var. Bu da partiyi riske atıyor. Partilerin doğal olarak zamanla tabanları genişler oysa Cumhuriyetçi Parti son yıllarda tabanın daralaması sorunu yaşıyor. Bu yüzden de politikalarını değiştirmek için farklı bakış açılarından yoksun. Partiyi farklı bir yöne götürecek yeni bir lidere ihtiyaçları var. Mitt Romney çoktan unutuldu. Yeni lider arayışı içindeler. Floridalı senatör Küba asıllı Marko Rubio’ya, Teksas’tan yeni seçilen Hispanik senatör Ted Cruise’a bakıyorlar. Bunlar genç politikacılar. Parti de gençleri çekmek istiyor. Gençler ve kadınlar büyük oranlarda Başkan Obama’ya oy verdi. Cumhuriyetçiler’in bunları dikkate alarak geleceğin bir parçası olmak istiyorlarsa kendilerine yeni bir yön vermeleri gerekiyor.

HP- Dış politikaya bakarsak, Başkan Obama’yı ikinci dönemde en çok uğrastıracak dış politika konusu ne olabilir?

JM- Başkan Obama’nın ikinci döneminde Afganistan’daki durum dış politikanın merkezinde olacak. Afganistan savaşı çok istenmeyen bir savaş haline geldi. O kadar ki, seçim kampanyası sırasında adaylar konuyu ele almaktan kaçındı. Cumhuriyetçiler bile savaşın uzamasının yarar getirmeyeceğini Kabul ediyor. Amerika da Afganistan’dan çıkmaya hazırlanıyor. Ancak Amerika çekildikten sonra Afganistan’da Taleban’ın güçlenmemesini sağlamak için neler yapılması gerektiğini de düşünmek gerekiyor. Yönetim de şimdi bu konuyu tartışıyor. Genel olarak küresel terörle mücadele Amerika’nın öncelikli konularından olacak. Terörizmle ilgili yeni soruşturmalar, Kongre oturumları yapılacak. Bingazi olayının yankıları sürecek. Bu konunun görevinden ayarılmaya hazırlanan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’I nasıl etkileyeceği de önemli, çünkü Clinton’ın dört yıl sonra başkan adayı olması mümkün. Bu nedenle ulusal politikalarla dış politika arasında sıkı bir bağlantı da var. Başkanın ikinci döneminde bir önemli konu da İran olacak. Bir yandan yaptırımlar, bir yandan nükleer görüşmeler darken bu konuda fazla ilerleme beklemiyorum. Cumhuriyetçiler daha sert bir politikadan yana. Başkan yeni kabinede yeni bir dıışişleri bakanı, savunma bakanı ve ulusal güvenlik konseyiyle çalışacak. Bunların politikalarda değişikliğe gidip gitmeyeceğini bekleyip göreceğiz. Ama birçok uzman gibi ben de dış politikada büyük değişiklikler olmayacağını düşünüyorum.

HP- Tarihe baktığımızda, başkanların ikinci dönemlerinde ilk dönemlerine göre daha zor durumlarla karşılaştıklarını görüyoruz. Başkan Obama da daha zor bir ikinci dönem yaşayabilir mi?

JM- İkinci dönemde başkanların ayrıca hem müttefikleri hem de düşmanlarıyla Kongre’de pazarlık gücü azalıyor. Başkan bir daha seçime girmeyeceği ve seçilme ihtimali olmadığı için siyasi nüfuzu eskisi kadar güçlü olmuyor. Buna karşılık, seçim kaygıları olmadığı için ikinci dönemde başkanların bazı konularda daha farklı politikalar izleme imkanı var. Örneğin Demokrat Pertili müttefiklerini darıltmaktan korkmadan merkezci bir politika izleyebilir bazı konularda. Bu da Cumhuriyetçilerle birlikte çalışmasını sağlayabilir. Yani hem fırsatlar var bazı konularda ilerleme sağlamak için, hem de bunun tam tersi olabilir. Tarihe bakınca doğru, başkanlar ikinci dönemlerinde Richard Nixon’ın Watergate olayı yüzünden istifa etmesine kadar giden olaylara benzer durumlarla karşı karşıya kalabiliyor. Başkan Reagan dönemindeki İran-Kontra, George W. Bush zamanındaki Irak savaşı ve Katrina Kasırgasının sonuçlarıyla baş edememe gibi durumlar başkanları zorlayabiliyor.
XS
SM
MD
LG