Erişilebilirlik

Aydın’da Jeotermal Tartışması


Türkiye’nin en büyük jeotermal elektrik santrallerine (JES) sahip olan Aydın’da çevreciler yıllardır bu tesislerin bölgedeki tarım arazilerine, yeraltı ve yerüstü sularına ve insanlara zarar verdiğini söyleyerek kapatılmasını istiyor. Yetkililer ise JES’lerin ürettikleri elektrikle ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını vurguluyor ve bu tesislerin çevreye zarar verdiği iddiasının somut verilere dayanmadığını söylüyor.

Aydın Yatırım ve İzleme Koordinasyonu Başkanlığı’nın il sınırları içindeki 110 saha için ihale ilanı yayınlaması tartışmaları daha da alevlendirdi. İhaleye çıkılacak 110 sahanın yedisi jeotermal kaynak işletme, 64’ü jeotermal kaynak arama ve 39’u da doğal mineralli su sahası. İhale yapılacak alanlar 17 ilçesi bulunan Aydın’ın 16 ilçesine yayılmış durumda. İhaleler, 6-8 Ağustos tarihleri arasında yapılacak.

Aydın’da Jeotermal Tartışması
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:01:25 0:00

Yeni ihaleler protesto edildi

Yapılacak ihaleler 1 Ağustos’ta Efeler Belediyesi ve Aydın Tabip Odası öncülüğünde Kent Meydanı’nda yapılan kitlesel bir basın açıklamasıyla protesto edildi. Basın açıklamasına katılan gruplar "Kanser olmak istemiyorum", "Suyuma dokunma" ve "Aydın'ın içme suyu İkizdere Barajı kirlenmesin" yazılı pankartlar açtı, "Susma haykır, jeotermale hayır", "Aydın'da jeotermal istemiyoruz" sloganları attı. CHP Aydın milletvekilleri ve İYİ Parti Aydın il başkanının da katıldığı protestoda konuşan Aydın Çevre ve Kültür Platformu (AYÇEP) Başkanı Mehmet Vergili, jeotermal santrallerin doğayı ve insan sağlığını tehdit ettiğini söyledi. Herkesi birlik olmaya davet eden Vergili, "Yaşam önemli, mülkiyetlerimiz önemli, biz önemliyiz. Topraklarımız birinci sınıf tarım toprakları. Biz de birinci sınıf insanlarız. Biz hep beraber bunun için buradayız. Eğer hep birlikte olursak bu ihaleler iptal edilir" dedi.

“Akredite edilmiş bir kurum tarafından JES’lerin zararına ilişkin bir bulgu yok”

Çevreciler halen faal olan JES’leri ve yeni açılacak olan sahaları bir tehdit olarak görse de VOA Türkçe’nin sorularını cevaplayan AK Parti Aydın Milletvekili Metin Yavuz, akredite edilmiş bir kurum tarafından JES’lerin doğaya ve insana zarar verdiğini, çevreyi kirlettiğini ortaya koyan bir bulgu olmadığını söyledi. Yavuz, “Ben de Aydın’da yaşayan bir insanım. Çoluğum, çocuğum burada. Biz hiçbir zaman çoluğumuza, çocuğumuza sıkıntılı bir ortam, yok edilmiş bir çevre bırakmak istemeyiz. Burada bir kavram kargaşası var. Jeotermal gerek tarımda gerek enerjide gerek turizmde kullanılabilecek çok güzel bir zenginlik. Burada 20 küsur tane JES var. Bu JES’lerin amacı enerji üretmek. Enerji üretirken de doğaya ve insana zarar vermeyecek şekilde; kanunun, kuralların gösterdiği çizgide bu üretimlerini yapmak mecburiyetindeler. Bunun iki kısmı var. Birincisi, JES’lerle ilgili bir kontrolsüzlük var ise gerekli şeyleri yapmamız gerekiyor. İkincisi söylemlerin dışında akredite edilmiş bir kurum tarafından, bir laboratuvar tarafından doğaya ve insana zarar verdiği, çevreyi kirlettiğiyle ilgili herhangi bir bulgu yok” diye konuştu.

“JES’lerin zararını gözlerimizle görüyoruz”

VOA Türkçe’ye konuşan AYÇEP Genel Sekreteri Gönül Hastaoğlu’na göre ise şimdiye kadar yapılan çeşitli ölçümlerin kamuoyuyla paylaşılmadığını iddia etti. “JES’lerin verdiği zararı görmek için bir araştırmaya gerek yok” diyen Hastaoğlu şunları söyledi: “Biz, jeotermalin verdiği zararı yaşayarak gördük. Benim İmamköy’deki evimin çevresinde üç tane JES var. Zaman zaman nefes almakta zorluk çekiyoruz. Topluca ağaçlar kurudu. Germencik’e bağlı Alangüllü’de JES var ve sıcak suları bıraktıkları için incir ve zeytin ağaçları kurudu. O bölgede sebze sulamak için açılan artezyen suları bile şu anda sıcak çıkıyor. Önceden soğuk çıkıyordu bu sular. Çünkü 2-3 bin metre derinden çıkardıkları sıcak suları tekrar aynı derinliğe vermeleri gerekirken, maliyeti yüksek olduğu için bunu yapmıyorlar. 200-300 metre derinliğe bırakıyorlar. O sular da yeraltı sularımızı kirletiyor ve ısıtıyor.”

Hastaoğlu, JES’lerden atmosfere salınan buharların başta kansere yol açan radon gazı olmak üzere çok sayıda zehirli gaz ve ağır metal içerdiğini belirterek “Artık araştırılacak bir şey kalmadı. Her şeyi gözümüzle görüyoruz” ifadesini kullandı.

“Yıl sonuna kadar önümüze bir rapor konacak”

AK Partili Yavuz, milletvekili seçildikten sonra ilk olarak Çevre ve Şehircilik Bakanıyla görüştüğünü söyleyerek “Diğer milletvekili arkadaşlarımızla birlikte Bakan’a bu konudaki sıkıntımızı anlattık. JES’lerin insana, toprağa, doğaya zarar verip vermediği tespitini çok acilen yapmamız gerektiğini söyledik. Sağ olsun Bakanımız da bu konuda hızlı davrandı, hemen adım attı. Bir ihale açıldı. İhaleyi kazanan kurum büyük ihtimalle yıl sonuna kadar JES’lerin zararlı olup olmadığı konusunda önümüze bir rapor koyacak”.

Yavuz, bu konuda CHP’li Büyükşehir Belediyesi’ni de eleştirerek “Aydın’da 11 yıldır iktidarda olan yerel yönetim, bütçesinin çok az bir kısmını buna ayırsaydı bu konuda herkesi aydınlatabilirdi” dedi. Yavuz, “JES’lerin zararlı olup olmadığını araştırmak Bakanlığın mı yoksa Belediye’nin mi sorumluluğudur?” sorusuna ise, “Bu şehrin patronu, şehrin şehr-i eminidir. Bu da belediye başkanıdır. Hangi siyasi partiden olduğu çok önemli değil. Madem böyle bir iddianız var, bütçeniz de buna çok müsait. Hemen yapacaksınız. Niye yapmıyorsunuz? Bence bu şu anda siyasi malzeme olarak kullanılıyor. Madem jeotermal çok zararlı 2018 yılında CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanımız, Güney Korelilerin JES kurması için sayın vali beyden niye izin istedi? Burada bir tutarsızlık var” cevabını verdi.

Mevcut JES’ler ne ölçüde denetleniyor?

Tartışılan bir başka konu ise halen faaliyette olan JES’lerin ne ölçüde denetlendiği. AYÇEP Genel Sekreteri Hastaoğlu mevcut JES’lerin başlangıçtan itibaren denetimsiz yapıldığını söyledi. Hastaoğlu “Örneğin zeytin ağaçlarına, yerleşim yerlerine yakın olmamaları gerekiyordu. Ama bunların hiçbiri gözetilmeden evlerin arasına, ağaçları sökerek zeytin ağaçlarının arasına maalesef jeotermal tesisleri kurdular. Hala ciddi bir şekilde denetlenmiyorlar. Buharları gökyüzüne salıyorlar. Akışkanları da en yakın sulama kanallarına ya da nehirlere bırakıyorlar. Onlar vasıtasıyla Menderes’e gidiyor. Menderes’te kocaman balıkların haşlanarak öldüklerini gözlerimizle gördük. Çürük yumurta kokusu, hidrojen sülfür kokusu her tarafta hissediliyor.

Metin Yavuz da JES’lerin sürekli denetim altında tutulması gerektiğini belirtti. Yeterince denetim yapılıp yapılmadığına ilişkin soruyor ise şu cevabı verdi: “Topraktan alınan buharın, suyun tekrar toprağa enjekte edilmesi gerekiyor. Bu da bir maliyet gerektirdiği için bazı firmaların bunu yapmadığı söyleniyor. Bazen buharları biz de görüyoruz. Sayın bakanımıza denetimle ilgili konuları ifade ettik. Yanına ilgili müdürleri çağırdı. Tabi işin teknik boyutunu ben tam olarak bilemiyorum. Buharların yukarıya salındığı konusunda, kontrol edildiği söyleniyor. Fakat şu anki sistemle bunu o anda kontrol etmek, vanayı kapattığında bunu bir türlü yakalayamadıklarını ifade ettiler”.

JES’lerin incir ve zeytine etkisi

Hastaoğlu, JES’ler nedeniyle Aydın’da kanser vakalarının ve KOAH hastalığını arttığını belirterek, “Zeytinler bembeyaz çiçek açıyor ama olduğu gibi yere dökülüyor. Zeytin alamıyoruz. İncirlerimiz zaten mahvoldu. Olgunlaşan incir ağaçta ekşiyor ve yere düşüyor. İncirin kalitesi bozuldu. Aydın köylüsü bu toprakta yetiştirdiği ürünle geçimini sağlar. Bu insanlar o ürünleri yetiştiremedikleri zaman neyle geçinecekler?” diye konuştu. Aydın’ın birinci derece tarım arazisi olduğunu belirten Hastaoğlu, yeni santrallerin açılması durumunda ilin çölleşeceğini söyledi.

Yavuz ise ziyaret ettikleri vatandaşların JES’lerin yakınındaki ağaçlardan kaliteli incir topladıklarını kendilerine aktardığını belirtti ve “Ölen ağaçlar varsa, yok olan bir çevre varsa, rekolte niye yükseliyor” diye sordu. Aydın’ın incir ihracatından yaklaşık 300 milyon dolar kazandığını kaydeden Yavuz, tam da incirlerin toplanacağı bir dönemde bu tartışmayı açmanın

XS
SM
MD
LG