Almanya'da 6 Mayıs 2013’te başlayan ve baş sanık Beate Zschaepe'nin yanı sıra 4 sanığın daha yargılandığı ırkçı terör örgütü NSU davasında gelecek haftalarda kararın açıklanması bekleniyor.
2000-2007 yılları arasında 8’i Türk 10 kişiyi öldüren, bombalı saldırılar ve banka soygunları yapan Nasyonal Sosyalist Yeraltı NSU isimli terör örgütüyle ilgili davada 430'u aşkın duruşma yapıldı, 800’e yakın tanık ve onlarca bilirkişi dinlendi. Savcı ile savunma ve müdahil avukatların mütalaaları geride kalan hafta sona erdi. Davayı yakından izleyenler, beklenmedik gelişmeler olmaması durumda önümüzdeki hafta davada görüşülecek kanıt dilekçeleri ve bilirkişi raporlarından sonra mahkemenin Temmuz ayının ilk günlerinde kararını açıklamasını bekliyor.
Son duruşmada Zschaepe‘nin avukatları müvekkillerinin cinayet ve diğer saldırılara iştirakı olmadığını, sadece Kasım 2011'de Zwickau'da üçlünün saklandığı evi kundaklamaktan dolayı ceza alması gerektiğini savundu.
Zschaepe'nin avukatlarından Anja Sturm, müvekkelinin 1999 yılından sonra sahte kimliklerle yaşaması ve hayatını soygunlarla finanse ederek sürdürmesinin bir suç örgütü kurmakla eş değer tutulamayacağını, terör örgütü kurmak için en az üç kişinin gerekli olduğunu, bundan dolayı NSU’nun hukuki anlamda bir terör örgütü olmadığını iddia etti.
Zschape’nin, cinayetleri işleyen, bombalı saldırılar gerçekleştiren ve banka soygunları yapan Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’tan ayrı değerlendirilmesini isteyen avukat, müvekkilinin terör örgütüne üyelikten mahkum edilmesinin de Avrupa hukukuna aykırı olacağını da savundu.
NSU davasında müdahil avukat Aziz Sarıyar, savunmanın startejisinin inandırıcı olmadığını ve Zschaepe'nin suçlu bulunacağını belirtiyor.
Tanıkların dinlenmesi, delillerin toplanmasının ardından Federal Başsavcılık tarafından verilen mütalaanın sonucu ise, NSU’nun sadece üç kişiden ibaret olduğu tezinden hareket ediyor. Ancak konuya yoğunlaşan uzmanlar, ortaya çıkan bilgi ve belgelerin NSU’nun bilinenden çok daha büyük bir örgüt olduğunu savunuyor. NSU ile istihbarat örgütleri arasındaki bağ iddiaları hakkında da yargılama olmadığı sürece NSU davasının yarım kalacağı da vurgulanıyor.
Söz konusu cinayetler uzun süre karanlıkta kalmış, Alman medyası 2000'li yıllarda cinayetlerin arkasında ‘Kürt mafyasının’ ya da ailelerin olduğunu öne süren ve olayları ‘döner cinayetleri’ olarak adlandırılan haberler yapmıştı. Daha sonra NSU üyeleri Uwe Mundlos ve Uwe Bönhardt’ın, 4 Kasım 2011’de Almanya’nın doğusundaki Eisenach kentinde bir karavanda ölü bulunması, Beate Zschaepe’nin ise dört gün sonra teslim olmasıyla işin gerçeği ortaya çıktı. NSU hücresinin kullandığı evde yapılan aramalar sonrasında o zamana kadar nedeni bir türlü anlaşılmayan seri cinayetlerle ilgili bilgiler ifşa olmaya başladı.
Örgütle ilgili ayrıntıların kamuoyuna yansımasından sonra Federal Meclis’te, 2012 yılının ocak ayında NSU Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyon yaklaşık 16 ay yaptığı çalışmayla bin 357 sayfalık bir rapor hazırladı. Raporda örgütlemenin devletin istihbarat elemanları tarafından yıllardır bilindiğinin ve muhbirler aracılığıyla planlanan suikastlardan haberdar olunduğu iddialarının ortaya çıkmasından sonra, Anayasa Koruma Örgütü'nün üst düzey bir kaç yetkilisi istifa etti.
Son olarak Solingen'de 25 yıl önce düzenlenen ve beş Türk vatandaşının yanarak can vermesine neden olan ırkçı saldırının kurbanlarını anma törenine katılan Başbakan Angela Merkel, ırkçı saldırıların bugüne kadar sürdüğünü hatırlatarak, "Alman devleti olarak NSU ve diğer bu olayları önleyemediğimiz için özür diliyorum" dedi.