Erişilebilirlik

Suriye’de Hristiyanlar ve azınlıklar tedirgin


Suriyeli Hristiyan bir kadın, Esat'ın devrilmesinden sonraki ilk Pazar ayini sırasında Eski Şam'daki Mariamiya Ortodoks Kilisesi'nde mum yakıyor- 15 Aralık 2024.
Suriyeli Hristiyan bir kadın, Esat'ın devrilmesinden sonraki ilk Pazar ayini sırasında Eski Şam'daki Mariamiya Ortodoks Kilisesi'nde mum yakıyor- 15 Aralık 2024.

Suriye’de Esat yönetiminin devrilmesinin ardından fiili olarak yönetimi cihatçı geçmişe sahip Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) ele geçirmesi Hristiyanları ve azınlıkları tedirgin ediyor. HTŞ’nin kontrol ettiği bölgelerde yaşayan azınlıklar yaşam biçimlerine müdahale edilip edilmeyeceğini anlamaya çalışıyor.

Suriye, İslamiyet kadar Hristiyanlık açısından da önemli bir ülke. İncil’de geçen, kutsal metinlerde ve hikayelerde anlatılan birçok yer ve ibadethane Suriye’de bulunuyor. Hristiyanlar açısından kutsal sayılan bazı kişilerin ve azizlerin de Suriye’de yaşadıkları anlatılıyor.

Suriye’de Hristiyanlar denince akla ilk gelen yerler başkent Şam kırsalındaki Sednaya ve Malula kasabaları. Neredeyse 2 bin yıllık taştan inşa edilmiş ya da kayaların içine oyulmuş kiliseleri ile bu iki kasaba Hristiyan dünyasında bilinen kutsal yerlerden.

Suriye’de Hristiyanlar arasında kaygı ve umut
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:03:06 0:00

VOA Türkçe ekibi olarak, Şam’da el değiştiren yönetime dair cevap bekleyen soruları, sokaklardaki kutlamaları, on yıllardır kayıp olan yakınlarını hapishanelerde arayanları arkamızda bırakıp sabahın erken saatinde Malula’ya doğru yola çıktık.

Dağların arasındaki kasabaya ulaşan tek yol var. Kıvrıla kıvrıla tırmanan yol bizi Malula girişindeki kemere getiriyor. Etrafta kimse yok, kasaba girişindeki kontrol noktası boş, bölgede sessizlik hakim.


Malula ve Sednaya kasabaları iç savaş döneminde HTŞ’nin isim değiştirmeden önceki adı olan Nusra Cephesi’nin saldırısına uğramıştı. Bir grup rahibenin kaçırıldığı, kasabada sivillerin öldürüldüğü ve tarihi kiliselerin tahrip edildiği bu saldırılardan sonra her iki kasabaya giriş çıkış sıkı denetim altına alınmıştı.

Kasabaların girişinden itibaren çevresine kurulan kontrol noktalarında silahlanmış kasaba gençleri bekliyordu. Yine her iki kasabada yaşamayanların içeriye girmesiyse ordu iznine tabi tutulmuştu.

Malula girişindeki kemerden Malula kasaba merkezine kadar olan kısımda sadece birkaç kişinin olduğu görülüyor. Kasaba merkezinde ise önce yüksek sesli bir müzik duyuluyor.

Bir süre sonra müziğin kaynağı anlaşılıyor. Kasaba meydanına bakan bir dükkanın kepenkleri açılmış, iki genç iki büyük hoparlörü üst üste koymuş ve bütün kasabaya içinde tekbirlerin de olduğu İslami müzik yayını yapıyor.

Tekbir sesleri bir süre sonra Pazar ayininin başladığını haber veren kilise çanlarını bastırıyor. Kimsenin gençlere müdahale etmediği ya da tepki göstermediği gözlemleniyor.

Pazar ayini için ilk durak kasabayı kuşbakışı gören tarihi Deir ya da diğer adıyla Mar Sarkis Kilisesi. 3.yüzyıldan kalma kilise de Nusra Cephesi saldırısından nasibini almış. Kilisenin iç duvarlarından biri yıkılmış ve içindeki ikonalar çalınmıştı.

Bölgeye ulaştığımızda Rahip Fadi Bartel, tarihi kilisenin içindeki küçük bölümde az sayıda cemaati ile ayin yapmaya hazırlanıyordu.

“Biz kendimize azınlık demiyoruz”

Dini törenin bitmesinin ardından cemaate vaaz veren Rahip Bartel, belirsizlikten korkan cemaati teskin etmeye yönelik bir konuşma yapıyor.

Suriye’deki duruma ve olasılıklara dair görüşlerini sorduğumuz Rahip Bartel, önce Hristiyanlardan “azınlık” şeklinde bahsettiğim sorumu düzeltiyor. Bartel, “Biz kendimize azınlık demiyoruz. Bu ülkeyi biz kurduk. Müslüman kardeşlerimizden önce burada Hristiyanlar vardı” diyor.

“Suriye’de yaşayan Müslümanlar kadar Hristiyanların da hakları, buna bağlı olarak görevleri olduğunu” belirten Rahip Bartel yeni Suriye’den beklentilerinin “eşitlik, barış ve kardeşlik ilkesi temelinde din, mezhep ve kişiler arasında ayrımcılık yapılmaması olduğunu” söylüyor.

“Şeriattan korkuyoruz”

Ancak Rahip Bartel’in kendisi de tedirgin ve kasabadaki bazı insanların endişeli olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam ediyor:

“Daha önce de konuştuğumuz gibi, Nusra Cephesi bu sevgili şehre, Malula şehrine girdiğinde (kasabadaki insanlar) öldürüldüler, yerlerinden edildiler, yıkıldılar, yakıldılar ve bu manastırın bütün simgeleri yok oldu ve ikonaları çalındı. (HTŞ) Şam'a girerken hepimiz korkuyorduk. Evet, herhangi bir tepkiden (saldırıdan) korkuyorduk. Onları aynı siyah bayraklarla, aynı çetelerle, aynı kliklerle, aynı insanlarla gördüğümüz için korktuk.”

Rahip Bartel, HTŞ’nin verdiği ılımlı mesajlarla eylemlerinin uyumlu olup olmadığını zamanın göstereceğini söylüyor.

“Kin, nefret, ayrımcılık yapmadan, hiçbir şeye karışmadan, el ele vererek Malula'yı ve Suriye'yi yeniden inşa etmeliyiz” diyen Rahip Bartel’e yeni anayasa hazırlanması sürecinde Hristiyanların yer alıp almayacağını da sorduk.

Bartel, önce HTŞ’nin temsilcilerinin Malula’yı ziyaret etmelerini beklediklerini ve bu ziyaret sırasında korkularını ve beklentilerini aktaracaklarını söylüyor.

“Biz şeriat sisteminden korkuyoruz” diyen Rahip Bartel, laik bir devlet istediklerinin altını çizerek, “anayasa yazım sürecine Hristiyanların dahil edilmemesi halinde Hristiyanların Suriye’de marjinalleştirmeye çalışıldığı” mesajının çıkarılabileceği görüşünü paylaşıyor.

“İyi ve laik bir yönetim olmasını istiyorum”

Kasabadaki diğer önemli ve tarihi kilise olan Azize Tekla kilisesindeki ayini görmeye gidiyoruz.

Kilise önünde karşılaştığımız birkaç kişi ile konuşmaya çalışıyoruz ancak kameralar açıkken konuşmaktan kaçınıyorlar.

Nusra Cephesi saldırısı sırasında ağır hasar gören Malula Sefir Oteli’nin tahrip olmuş bölümleri Azize Tekla kilisesine tepeden bakıyor.

Nihayet Ebu George bizimle konuşmayı kabul ediyor. Konuşurken zaman zaman gözleri dolan kasaba sakinlerinden Ebu George, “(Yeni yönetimin) hepimize hayırlı olmasını diliyorum. İyi ve laik bir yönetim olmasını istiyorum. Din ve devletin ayrılmasını istiyorum. Din, Allah, vatan hepimiz içindir” diyor.

Azize Tekla kilisesindeki rahip, rahibeler ve cemaatten kimseyi röportaj yapmaya ikna edemiyoruz. Kilisenin verandasındaki gençler ise büyüklerine göre ülke içindeki duruma biraz daha iyimser bakıyor.

“Geleceğe dair çok ümitliyim”

Malula’da yaşadığını söyleyen Fedwa, “Korkuyor musun?” sorusuna “Kesinlikle hayır. Tek el, tek vatan olacağız inşallah” diye cevap veriyor ve “geleceğe dair çok ümitli” olduğunu söylüyor.

Bir başka genç Metta da korkmadığını ve her şeyin daha iyi olacağına inandığını söylüyor. “Neden öyle düşünüyorsun?” sorusuna ise “Hepimiz görüyoruz. Fiyatlar düşüyor, telefon ya da araba gümrükleri düşüyor, vergiler azalıyor, ekonomi daha iyi olacak” yanıtını veriyor.

Metta kısmen haklı sayılır. HTŞ’nin yönetimi ele alması ile birlikte Şam’da 100 dolar 1 milyon 200 bin Suriye lirasından 900 binlere kadar düştü ancak vergilere ya da ekonominin daha iyi olacağına dair henüz somut bir gösterge yok.

“İnşallah tekrar olmaz”

Malula’da Hz. İsa’nın konuştuğu söylenen Aramice dilini konuşanlar insanlar hala var. Kasaba sakinlerinin fikirlerini öğrenebilmek için kamerayı kapatıp Aramice’den, kasabaya dair efsanelerden bahsetmeye başlıyoruz.

Azize Tekla kilisesinin önündeki bir grup kadın “korktuklarını, kasaba içinde zaman zaman motosikletli ve silahlı yabancı gençlerin tur attıklarını” anlatıyor.

Bir başkası ise “İçki satmayacaksınız, satarsanız dükkanları yakarız” diye tehdit edildiklerini söylüyor.

Henüz kasabayı terk eden yok ancak gidişatın Hristiyanlar dahil azınlıklar açısından kısıtlayıcı ve tehlikeli ilerlemesi halinde Suriye’yi terk etmeyi düşündüklerini dile getiriyorlar.

Konuşmaya katılan bir adam, “2011’den beri dört kere göç ettik. Artık göç etmek istemiyorum. Ne olacaksa olsun, burada kalacağım” diyor.

Kadınlardan biri de Nusra Cephesi tarafından kaçırılan ve hala akıbetleri belirsiz olan kasaba sakinleri olduğunu hatırlatarak, “Evlatlarımızı bile geri alamadık. Kiliseleri yaktılar, ikonaları kırdılar, tarihi tasvirleri yaktılar. İnşallah tekrar olmaz” diye konuşuyor.

Konya’ya uzanan efsane

Malula kasabasındaki Azize Tekla (Saint Takla) kilisesinin hikayesi ise Anadolu’ya, Konya’ya kadar uzanıyor.

Anlatıya göre dönemin bölge valisinin kızı olan Tekla, Hristiyanlığı kabul eder ancak hala Pagan olan babası buna çok öfkelenir. Tekla, Antakya üzerinden Suriye içlerine doğru kaçmaya başlar. Malula’ya ulaşan Tekla’yı babasının askerleri kayalardan oluşan bir yerde sıkıştırır. Tanrı’ya dua eden Tekla bir mucize ile karşılaşır ve kayalar ikiye ayrılır. Tekla buradan geçerek kurtulur.

Bu anlatıda geçen kayalığın yanıbaşında yine kayalıklara oyulmuş küçük bir odada Azize Tekla’nın ömrünün sonuna kadar yaşadığı söylenir.

Azize Tekla’nın tek odalık kayalıklara oyulmuş ibadethanesinin altına sonraki yüzyıllarda içinde manastırı da olan bir kilise inşa edilir.

Forum

XS
SM
MD
LG