Türkiye’de seçimlerde hem iç siyaset hem de yabancı yatırımcı açısından dikkatle takip edilen konulardan biri yeni dönemde uygulanacak ekonomi politikaları. Muhalefet bloğu, genel kabul görmüş olan politikalardan uzak bir siyaset izleyen mevcut hükümetin aksine, ekonomide daha geleneksel politikalara dönüş sinyali veriyor.
Çok sayıda uzman seçimi kim kazanırsa kazansın iktidara gelecek olan yeni yönetimin ekonominin düzeltilmesi gibi zor bir görevle karşı karşıya olduğu konusunda hemfikir.
VOA Türkçe’ye konuşan gelişmekte olan piyasalar analisti Timothy Ash, Türkiye’de seçimlerden sonra başa gelebilecek reform zihniyetine sahip yeni bir hükümetin uluslararası sermaye piyasaları ve yatırımcılar tarafından olumlu karşılanacağı görüşünde.
Muhalefet cephesine ekonomi yönetimi için DEVA Partisi Genel Başkanı ve ekonomiden sorumlu eski bakan Ali Babacan ile İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Prof. Bilge Yılmaz’ın adı geçmişti.
Seçimlerden sonra başa gelecek olan hükümetin önündeki en büyük zorluğun döviz kuru ve ödemeler dengesi olduğunu belirten Timothy Ash, bu isimlerin geçmişte zor ekonomik koşullarla baş ettiğini ve reform konusunda doğru adımları attıklarını söyledi.
Mevcut hükümet döneminde bağımsız bir para politikası uygulamamakla eleştirilen Merkez Bankası başkanlığı için, muhalefet cephesinin bankanın eski baş ekonomistlerinden Hakan Kara üzerinde anlaşma sağladığı iddia edilmişti.
Enflasyon hedeflemeleri alanında çalışmalar yaptığı bilinen Hakan Kara konusundaki haberlere değinen Timothy Ash, “Bu isimler piyasaları bilen ve ne yapılması gerektiğinin bilincinde olan isimler. O nedenle piyasalara güven veriyorlar. Merkez Bankası’nın eski baş ekonomistlerinden Hakan Kara piyasalarda saygı gören biri” diyor.
“Muhalefet kazanırsa ekonomide doğru kararların alınacağı konusunda bir endişem yok”
Seçimi muhalefetin kazanması halinde ekonomide doğru kararların alınacağı konusunda bir endişesinin olmadığını belirten Timothy Ash, “Bu durumda uluslararası yatırımcıların iyi niyetle yaklaşacağı ve Türkiye’ye para akışının yeniden başlayacağını düşünüyorum” şeklinde konuşuyor.
Türkiye’nin çok büyük yapısal sorunları olmadığını söyleyen Timothy Ash, ülkedeki ekonomik sorunların geleneksel politikalara dönüş ve reform zihniyetine sahip bir hükümetle çözülebileceği fikrinde.
Muhalefet bloğunu oluşturan siyasi partilerin faiz oranları, döviz kuru ve Merkez Bankası kadrolarında liyakat gibi ekonomi yönetimi konularında benzer çizgide olduğunu belirten Ash, asıl izlenmesi gerekenin “siyasi istikrar” olduğunu vurguluyor.
Mevcut ekonomi politikaları devam ederse ne olur?
Türkiye’de Merkez Bankası’nın uyguladığı faiz indirimi politikasının ardından enflasyon geçen yıl yüzde 85’in üzerine çıktı. Türk Lirası, ABD Doları karşısında son beş yılda yüzde 80 değer kaybetti.
Kırsal kesimde yaşayan muhafazakar ve milliyetçi seçmenin desteğine sahip olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki hükümet, faiz oranlarının düşürülmesinin ihracat ve yatırımı güçlendirdiğini savunuyor.
ABD’deki Wharton Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan eski merkez bankası başkanlarından Bülent Gültekin Reuters’a yaptığı değerlendirmede, seçimi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazanması ve mevcut ekonomik politikanın devam etmesi halinde, bu politikanın bir noktada iflas edeceği ve bunun karanlık bir tabloyu beraberinde getireceği görüşünü dile getiriyor.
Gallup: “4 kişiden 1’i durumun kötüleştiğini düşünüyor”
Yüksek enflasyon, pahalılık ve hayat standartlarındaki düşüş Türkiye’de seçmenin yakın radarında olan öncelikli konulardan.
Merkezi ABD’de bulunan araştırma şirketi Gallup’ın geçen hafta sonuçları açıklanan anketine katılanların yüzde 73’ü yaşadıkları bölgede ekonomik durumun gittikçe kötüleştiğini düşünüyor.
Gallup’ın Türkiye’de 2017 yılında yaptığı araştırmada bu oran yüzde 27’ydi. Aradan geçen altı yılda yaşanan artıştan sonra Türkiye’de 4 kişiden 3’ü ekonomik durum konusunda daha karamsar.
İyimserlikte rekor düşüş, öfke ve streste artış
Türkiye’de 50 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği 6 Şubat depremlerinden önce, 13 Ekim ve 4 Aralık arasında 18 yaş üstü 1000 seçmenle yüz yüze görüşmelerle yapılan araştırma, uygulanan para politikaları sebebiyle ekonomide sorunların depremden çok önce başladığına dikkat çekiyor.
Türkler’in ekonomi konusunda iyimserliğinin 2022 yılında rekor seviyeye düştüğünü tespit eden araştırmaya göre, özellikle gençler arasında halkın hükümete duyduğu güvende azalma var.
Türkiye’deki ekonomik durumun hayata etkisine ilişkin seçmen algısını 2017 ile karşılaştıran araştırmaya göre, “hayatını mağduriyet ve acı çekme seviyesinde kötü” ifadesiyle tanımlayanların oranı 2022’de yüzde 13’ten yüzde 21’e yükseldi.
“Enflasyon ve yaşanan olumsuz duygular arasında bağlantı var”
Gallup’ın Türkiye’de 17 yıldır çeşitli konulardaki eğilimleri takip ettiğini belirten Jay Loschky, özellikle 2020 yılından itibaren halkın ülke yönetimine duyduğu güvende keskin bir düşüş eğilimi gözlemlediklerini söylüyor.
Ankete katılanlardan şu anki hayatlarını 0-10 arasında bir puanla değerlendirmeleri istendi ve katılımcılara bundan beş yıl sonrasında hayatlarının nasıl olacağını düşündükleri de soruldu.
Gallup’ın araştırması Türkler arasında öfke, stres, üzüntü, endişe ve acı gibi olumsuz duyguların arttığını da ortaya koyuyor.
Bulguları VOA Türkçe’ye değerlendiren Gallup World Poll Ortadoğu Direktörü Jay Loschky, “Türkiye’de özellikle son 3 yıldır ekonomide yaşanan düşüşe paralel olarak, hayatlarının acı çekme seviyesinde olduğunu değerlendirenlerin sayısında artış gözlemledik. Enflasyon, hayat standartları ve yaşanan olumsuz duygular arasında doğrudan bir bağlantı var” diye konuştu.