HATAY/DEFNE - Gecenin soğuğu güneşin yüzünü göstermesiyle yavaşça kaybolurken yaklaşık 30 kişilik grup, Asi nehri kenarındaki çadırların önünde alev alev yanan sobanın üzerindeki çaydanlıktan bir bardak çay almak için sırasını bekliyor. Bu grubun tümü sağlık personeli. Ortopedist, göz doktoru, kulak burun boğaz mütehassısı, röntgen teknikeri, diş hekimi, ambulans şoförü, hemşire, hasta bakıcı, psikiyatr gibi birçok farklı alandan sağlıkçı, Defne’deki Sevgi Parkı’nda buluşmuş.
Kimi İzmir’den çıkmış yola kimi Muş’tan. Bursa’dan ve Ankara’dan da gelen de var ama ağırlık İstanbullularda. Tümü gönüllü olarak, üstelik yıllık izinlerinden bir hafta kullanarak depremzedelerin sorunlarına bir nebze çare olmak için buradalar. Kampın ana kurucusu Türk Tabipleri Birliği. TTB’ye en büyük desteği ise Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) veriyor. Türkiye Psikiyatri Derneği gönüllüleri de TTB ve SES ile işbirliği halinde.
Dr. Ali Kanatlı, kampta herkesin görüşüne başvurduğu bir isim. Bunun nedeni Hatay Tabip Odası Onur Kurulu üyesi olan Kanatlı’nın depremin ikinci gün TTB ve SES ile iletişime geçerek ilk revirin kurulmasına ön ayak olması.
‘‘TTB olarak vatandaşlara doğrudan hizmet veriyoruz’’
Antakyalı bir aile hekimi olan Kanatlı, ailesini toparladıktan sonra hızla sağlık desteği için devlet hastanesine koşmuş.
Kanatlı, ‘‘Devlet hastanesine gittim her yer yıkıktı. Sürekli gittiğim yolar kapalıydı, 15 dakikada gittiğim hastaneye 40 dakikada gittim, çok facia bir görüntü vardı. Her yer ölü doluydu. Savcılarla birlikte durumu raporlamaya başladık. Ancak halka ulaşmak da gerekiyordu. Hemen bölgeye geldim. TTB ve SES ile iletişime geçtik. Burada ufak bir revir kurduk. Bu arada Memorial Hastanesi de depremin akut döneminde müthiş bir iş yaptı hemen yanı başımızdaki Dostluk Parkı’nda. Onlar gidince biz o reviri devraldık. Orada TTB olarak vatandaşlara doğrudan hizmet veriyoruz’’ dedi.
Günün planlanmasının yapıldığı sabah toplantısı sonrası revir görevi olan doktor ve hemşireler Dostluk Parkı’na giderken diğerleri köylerdeki tarama çalışmasına katılıyor. Bugün revirde iki doktor var.
Depremzedelerde çok sık solunum yolu enfeksiyonuna rastlanıyor
İzmir’den gelen Doktor Erkan Ekşi, aslen Antakyalı. Doğduğu toprakların yaşadığı bu büyük dramı evinden takip etmeyi yüreği kaldırmamış, Cumartesi gününden beri parkta. Her gün revirde en az 50 hastaya bakıyor.
Ekşi, ‘‘Burada gelen herkese elimizden geldiğince sağlık hizmeti vermeye çalışıyoruz, muayenelerini yapıyoruz. Çok yoğun solunum yolu enfeksiyonu var. Mevsim şartları itibariyle deprem sonrası barınma sorunundan dolayı herkes açıkta soğuğa maruz kalıyor. Buna bağlı virütik enfeksiyonlar gelişiyor. Çocuklarda bademcik iltihapları görülüyor. Muayenelerde cilt sorunları da görülüyor. Uyuz vakalarına rastlamaya başladık’’ diyor.
Kapının önünde depremzedeler uzun bir kuyruk oluşturmuş. Çoğunluk ilaç soruyor, doktorlar onları Defne Kaymakamlığı’na yönlendirmeye çalışsa da çok acil durumlar için ellerindeki stoklardan da ilaç veriyorlar.
TTB ve SES 130 köyde sağlık taraması yaptı
Bugüne kadar 130 köyde tarama yapan TTB-SES ekipleri ağırlıklı olarak dört kişiden oluşuyor. Ambulans şoförü, bazen iki, çoğunlukla bir doktor, ATT (Acil Tıp Teknisyeni) ve bir hemşire.
Reyhanlı’nın Tayfur Sökmen ve Sıçanlı köyüne giden ekibin lideri Dr. Nilüfer Yıldırım. Aslen Malatyalı olan Yıldırım, Hollanda’nın Arnheim kentinde ortopedist. O da bir haftadır Defne’de çalışıyor.
Dr. Yıldırım ve ekibinin ilk durağı Tayfur Sökmen mahallesi. Mahalle muhtarı Nazmi Alaca, çok sıcak karşılıyor ekibi. Köyde en büyük sorunun temiz su ve çadır olduğunu söylüyor. Kadın hekim, köyde yeni doğum yapmış bir kadın olduğunu öğrenince bebeğiyle gelmesini istiyor. Alaca, eşine ulaşarak anne ve bebeğin doktoru görmesini sağlıyor. Annesi 16 günlük bebeğiyle hastaneden apar topar çıktıkları için sarılıktan endişeli. Ancak doktor sarılık bulgusuna rastlamıyor. TTB’ye iletmek için bebek ve annesi hakkında not alıyor.
‘‘Köylerin çoğunda uyuz vakası çıkmaya başladı, havalar ısındıkça sularda sıkıntı olacak’’
Muhtarın cami imamına telefon etmesi üzerine hastalar, bebek bekleyen anne adayları, bebekli anneler köy konağının önünde toplanıyor. Dr. Yıldırım ve ekibi muayeneleri yapıyor, ihtiyacı olanlara bebek bezi, leğen ya da temizlik malzemesi temin ediyorlar. Bir genç kızın uyuz olduğu tespit ediliyor. Ona bir ilaç verilerek nasıl kullanması gerektiği anlatılıyor.
Dr. Nilüfer Yıldırım, ‘‘Köylerin çoğunda uyuz çıkmaya başladı. İnsanlar bilinçsiz oldukları için birbirlerine bulaştırıyorlar. Bit vakaları tek tük duyuyoruz. Daha çok solunum yollarında sorun var, özellikle çocukların. Soğuk algınlığı çok ama griple nezleyi ayıramıyorlar. Nezleye ilaç verilmez ama isteniyor. İnsanlar Türkiye’de hem gereksiz yere çok ilaç kullanıyor hem de muhteşem ilaç bilgileri var. Kronik hastalıklar burada çok. Yüksek tansiyon kalp ilaçlarını çok soruyorlar. İnsanlar biraz şoktalar, sanki başkasının başına gelmiş de bir film izlemiş gibi onu anlatır gibi anlatıyorlar. Bir iki hafta daha geçsin bu afetin ona yaptıklarını fark edecekler. Ve ciddi bir şekilde psikolojik desteğe ihtiyaçları olacak. Bir başka problem su. Kuyudan çektikleri suyu depolardaki suyu içiyorlar. Havalar sıcak, ısındıkça orada sıkıntı olacak. Parazitler bakteriler daha çok üreyecek. O suyu temizlemek ya da klorlamak gerekecek’’ diyor.
‘‘Yereldeki sağlıkçılar sistem dışında, gönüllü destek çok kıymetli’’
Hem köyde tarama yapan ekipler hem de revir ekibi, akşam kampta yeniden sobanın çevresinde toplanıyor ve günün değerlendirmesini yapıyor. Dr. Ali Kanatlı, gönüllü sağlık hizmetinde bulunan tüm sağlıkçılara minnettar.
‘‘Hatay ile ilgili şöyle bir durum var. Bizim meslektaşlarımız öldü, bazıları öldü. Ölmeyenlerin eşleri öldü. Eşleri de ölmeyen eşleriyle beraber çocukları öldü. Çekirdek ailesiyle hayatta kalanların annesi babası veya yeğenleri, aileleri öldü. Onu bırakın, bir şekilde hiç kimseye bir şey yoksa da işyerleri yıkıldı, hastaneleri yıkıldı, aile sağlık merkezleri yıkıldı, evleri yıkıldı. Gidecek evleri yok. Sağlık sistemi bu yüzden darbe aldı. Yereldeki arkadaşlarımızın yüzde 95’i sistem dışında. Ayakta kalan biz birkaç kişiyiz. Gönüllü destek o yüzden çok kıymetli. Ve unutmadan bu arkadaşlar bize katılmak için yıllık izinlerini kullanıyorlar. Bir hekim bir hemşire buraya bir haftalığına geldiği zaman hem maaşları dörtte bir düşüyor hem de yılık izinlerinden de bir hafta düşüyor. Onlara ne kadar teşekkür etsek az.’’