Son 24 saat içinde ABD Merkez Bankası (FED) faiz oranını 75 baz puan artışla yüzde 3,00-3,25 aralığına çekerken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 100 baz puan indirimle politika faizini yüzde 13’ten yüzde 12’ye çekti.
2021 yılının Aralık ayında beş puanlık şok indirimle politika faizini yüzde 19’dan yüzde 14’e çeken TCMB, 2022 yılının ilk yedi ayında faizi sabit tuttuktan sonra üst üste iki ay 100 baz puanlık indirime gitmiş oldu.
Amerikan Doları, FED’in faiz indirimi sonrası sabah piyasa açılışında Türk Lirası karşısında 18,36’yı aşarak yeni bir tarihi zirveyi gördükten sonra, Merkez Bankası’nın bir puanlık indirim sonrası 18,40’la yeni zirve noktasına çıktı. Sonrasında piyasa kapanışında bir miktar gevşeyerek günü 18,35 seviyesinde kapattı.
Bu arada Merkez Bankası’nın brüt toplam rezervleri ise geçtiğimiz haftaya göre 1 milyar 55 milyon dolar arttı. Brüt toplam rezerv 114 milyar 738 milyon dolar olarak kayıtlara geçerken, 14 milyar 85 milyon dolar olan net uluslararası rezervler 16 Eylül ile sona eren haftada 12 milyar 90 milyon dolara geriledi.
Merkez Bankası’nın aldığı indirim kararı sonrası Türkiye, başta FED ve Avrupa Birliği Merkez Bankası olmak üzere faiz arttırımlarına giden gelişmiş ve gelişmekte olan merkez bankalarından ayrışmasını güçlendirmiş oldu.
Prof. Güneş: ‘‘Faiz indiriminin faturası ağır olacak’’
Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Hurşit Güneş, Türkiye’nin hem FED’in artış kararı hem de kendi merkez bankasının almış olduğu indirim kararından olumsuz etkileneceğini söyledi.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Profesör Güneş, ‘‘Biliyorsunuz Türkiye’nin CDS’leri (risk primleri) çok yüksek. Bunun dışında (Türkiye) gevşek para politikası ve olağanüstü yüksek enflasyon sarmalında. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları enflasyon ve cari açığa özellikle vurgu yapıyor. FED’in enflasyonla ciddi mücadeleyi öncelemesi ve faizleri arttırması, Türkiye’nin ise tam tersini benimsemesinin faturası ağır olacak. Resmi enflasyonun dahi yüzde 80 olduğu bir ülkede aslında faiz indiriminin artık bir anlamı yok. Bunu yorumlamanın da bir anlamı yok. Çünkü irrasyonel bir durum var. Ama bununla dünyaya biz aynı yanlışlığı sürdürmeye devam edeceğiz mesajı veriliyor. Türkiye’de beklenti, baz etkisi nedeniyle seçim öncesi 2023’e girişle birlikte faizin düşeceği yönünde. Ama bu faiz indirimleriyle bu, mümkün olmayacak gibi görünüyor’’ dedi.
‘‘Gelecek aylarda ekonominin iyice durgun hale geleceğini düşünüyorum’’
Tüm dünyanın resesyonu hatta stagflasyon ihtimalini tartıştığını belirten Marmara Üniversitesi öğretim üyesi, bu uluslararası konjonktürde, Türkiye’nin ekonomik canlılık içinde olmasının çok mümkün olmadığına işaret ediyor.
Prof. Güneş, ‘‘Enflasyonun başlangıç noktasında ekonomiler canlı olur ancak para politikasını çok gevşettiği zaman sürdürülebilir bir ekonomik canlılık olmaz. Sabit gelirlilerin ücretlerini en fazla enflasyona ayarlasanız bile zaman farklılığından dolayı reel ücretler geride kalır. Diyelim enflasyon yüzde 80 oldu, siz yüzde 80 yaptığınızda reel gelir düşer. Çünkü zaten geçen zamanın farkıdır bu ve yeni ayda enflasyon devam ettiğinden ücret erir. Kaldı ki enflasyon olduğu gibi ölçülmüyor. Bu da erimeyi daha da hızlandırıyor. Satın alma gücü düştüğünde talep de düşer ve bir taraftan enflasyon diğer taraftan durgunluk oluşur. Bu da stagflayon anlamına geliyor. Kasım-Aralık-Ocak aylarında ekonominin iyice durgun hale geleceğini düşünüyorum. Amerika Merkez Bankası (FED) faiz artışlarıyla hem içeride mali piyasalara hem de dünyaya ciddi sinyalleri önden verdi. FED Başkanı açıklamaları ile uyumlu kararları ile piyasayı yönlendirdi. Şimdi enflasyonla birlikte durgunluk da tüm dünyanın sorunu olacak gibi görünüyor’’ diye konuştu.
‘‘Türkiye gibi ülkelerin maş ve hizmet satmalar zorlaşacak’’
Eski Merkez Bankası yardımcılarından Gelecek Partisi Kurucusu İbrahim Turhan ise, FED Başkanı Jerome Powell’ın dünkü faiz artışı açıklamasının tüm dünya merkez bankaları açısından bir ders niteliğinde olduğunu, buna rağmen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Çin ve Japonya dışındaki dünya merkez bankalarından negatif ayrışan faiz indirim kararını almayı tercih ettiğini dile getirdi.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Dr. Turhan, ‘‘FED Başkanı Powell’ın konuşması merkez bankacılığı iletişimi açısından ders kitaplarında örnek vaka olarak yer alabilecek bir konuşmaydı. Farkındaysanız konuşmasında bu kararların milyonlarca Amerikalı’nın yaşantısını olumsuz etkileyeceğini açıkça söyledi. Basitçe ‘işinizi kaybetme olasılığınız arttı, işsizliği arttıracak şekilde hareket edeceğiz, iktisadi faaliyeti yavaşlatacağız, eskisi kadar yüksek ücret alamayacaksınız, şirketler siz de yüksek kar edemeyeceksiniz, bunu yapmazsak sonra daha fazla acı çekeceğiz’ dedi. Hedeflerini fiyat istikrarı olarak koydu. Sorumluluk sahibi merkez banasının sergileyeceği tavır budur. Kasım ayında Kongre yenileme seçimleri yapılacak. Merkez Bankası faiz arttırıyor. Çünkü bağımsız merkez bankası enflasyonun halkın bir numaralı düşmanı olduğunu bilir. Enflasyon kanunsuz vergi toplamak demektir. Cebinizdeki para ve onun satın alma gücü enflasyonla eriyor. Küresel bazda bakarsak bu faiz artışları iktisadi faaliyeti küresel ölçekte yavaşlatacak. Aynı zamanda sermaye akımlarının gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ekonomilere, gelişmiş ekonomilerin risksiz varlıklarına yönelmesine sebep olacak. Bu da Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkileyecek. Ayrıca yine Türkiye gibi ülkelerin mal ve hizmet satmalar zorlaşacak. Küresel ölçekte talep daralacak’’ dedi.
‘‘Merkez Bankası bankaların kredi vermesini önlemeye çalışıyor’’
BIST İstanbul’un eski yönetim kurulu başkanı da olan Dr. Turhan, uzun süredir Merkez Bankası’nın verdiği kararların ekonomi biliminin kurallarıyla çeliştiğini ifade etti.
‘‘Enflasyon yüzde 80’i aşmış, yakın zamdan orta vadeli programda 2023’te enflasyonun yüzde 25 olacağı varsayılıyor. Merkez Bankası ve hükümetin birlikte belirledikleri enflasyon hedefi 5 ve faiz üst üste iki ay indirildi. Bunun akılla mantıkla izah edilebilir tarafı yok. Türkiye bir süredir kararlarını bilimin gösterdiği çerçevede değil bazı ön yargılarla geçerliliği tartışmalı kabullerle duygusal ya da anlık ihtiyaçlara binaen alınan kararlarla yönetiliyor. Merkez Bankası faiz indirdi ama piyasalarda kıyamet de kopmadı diye düşünülebilir. Ama ekonomideki öngörülebilirlik, para politikasındaki güvenilirlik çok büyük yara almıştır. Faizi indiriyor Merkez Bankası ama bankaların kredi vermesini önlemeye çalışıyor. Fiyat çok cazip ama mal yok. Bizi bekleyen çok büyük bir risk var. Dış ticaret açığı 90 milyar dolar, cari açık 36 milyar doların üzerinde. Önümüzdeki dönem Rusya’nın Ukrayna’yı hukuksuz işgaliyle başlayan doğalgaz fiyat artışının daha da yüksek seyredeceğini biliyoruz. Rusya ile makul bir alım anlaşması yapılsa da spot piyasadaki artış Türkiye’yi olumsuz etkileyecek. Seçim öncesi yapılacak kamu harcamaları ve ücret artışları da bu riski arttıracak’’ diye konuştu.