İSTANBUL - İki gün sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçiminde, seçmen tercihini etkileyecek en önemli konulardan birinin Türkiye ekonomisinin durumu olması bekleniyor.
Resmi verilere göre aylık enflasyon yüzde 50 ile 60 arasında değişiyor. Ancak bağımsız araştırma kuruluşlarına göre ülkedeki enflasyon çok uzun süredir yüzde 100’ün üzerinde seyrediyor.
Örneğin, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023’ün Nisan ayında 12 aylık tüketici fiyat endeksini (TÜFE) yüzde 43,68 olarak açıklarken, Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) aynı dönem için 12 aylık TÜFE'nin yüzde 105,19 arttığını duyurdu.
Bir ülkenin ithal ettiği malların ihraç ettiği mallardan fazla olma durumu anlamına gelen cari açık da, son 10 yılın zirvesinde. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, Şubat ayında 12 aylık cari açık 55,4 milyar dolarla son 10 yılın zirvesine çıktı.
Türk Lirası ise döviz karşısında değer kaybetmeye devam ediyor. Mayıs 2023 itibariyle 1 ABD Doları yaklaşık 20 TL sınırına yaklaştı.
VOA Türkçe, hem mevcut ekonomik durumun seçime etkisini hem de Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. tura kalması halinde aradaki 15 günde yaşanabilecek olası ekonomik gelişmeleri ekonomistler Enes Özkan, Mert Yılmaz ve ekonomi yazarı Erdal Sağlam ile konuştu.
“Erdoğan kendi kitlesinin neden hoşlandığını bilen birisi”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık dönemiyle birlikte “Türkiye ekonomi modeline” geçildiğini anımsatan ekonomist Enes Özkan, bu modelle Türk Lirası’nın değerinin düşürülerek daha fazla ihracat ve daha az ithalat yapılmasının hedeflendiğini kaydetti. Ancak Özkan bu süreçte bu modelin başarılı olmadığının görüldüğünü belirtti.
Erdoğan’ın yarattığı kutuplaşma ortamı nedeniyle yüksek enflasyonun oy verme davranışını çok etkilemediğinin görüldüğünü kaydeden Özkan, “O anlamda Erdoğan çok iyi bir siyasetçi. Kendi kitlesinin neden hoşlandığını, neye karşı duyarlı olduğunu bilen birisi” dedi. Özkan ancak ekonominin Cumhur İttifakı’na desteği hiç etkilemediğini söylemenin de mümkün olmadığını sözlerine ekledi.
Ancak bir diğer ekonomist Mert Yılmaz, Erdoğan’ın “Türkiye ekonomi modelinde” anlatılanın doğru olduğunu düşünüyor. “Türkiye için düşük faiz, yüksek kur olması bence doğru” diyen Yılmaz, ancak ithalat, enflasyon ve pandemi gibi etkenlerin modelin başarısızlığına neden olduğunu ve artık sürdürülebilir bir model olmadığını kaydetti.
Muhalefet aradaki 15 güne hazırlıklı mı?
“Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. tura kalması halinde dövizin ucunun bırakılacağı” söylentilerine ilişkin ise Enes Özkan, bunun Erdoğan’a bir fayda sağlamayacağını düşündüğünü kaydetti. “Muhalefetin olabileceklere hazırlıklı olduğunu düşünmüyorum” diyen Özkan, “Çünkü şu anda zaten doların adil fiyatı 24-25 liralarda. Seçimden sonra muhalefet de seçilse iktidar da seçilse doların adil değerine doğru bir yakınsama zaten göreceğiz” dedi.
“Seçimlerin ikinci tura kalmasının piyasalar üzerinde olumsuz etki yaratması kaçınılmaz”
Ancak ekonomi yazarı Erdal Sağlam muhalefetin aradaki 15 güne hazırlıklı olduğu görüşünde.
“Seçimlerin ikinci tura kalmasının piyasalar üzerinde olumsuz etki yaratması kaçınılmaz” diyen Sağlam, “Ekonomi bürokrasisinin başında yandaş ve güven duyulmayan isimler bulunsa da, alttaki kadroların kasıtlı olarak piyasaların bozulması girişimine direnç göstereceklerini sanıyorum” ifadelerini kullandı.
Sağlam, bunun şansa bırakılmayacak kadar önemli bir konu olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
“Muhalefetin bu konuda hazırlık yaptığını biliyoruz. Geçtiğimiz hafta Millet İttifakı’nın ekonomi ekibi olarak fotoğraf verdiği toplantının bir amacı da böyle bir olasılığa hazırlık yapmaktı. İkinci tura kalması halinde bu kadrodaki isimlerin piyasalara mesaj vererek olası paniği önlemeye çalışacaklarını düşünüyorum. Bunun yanında piyasalarda yaşanacaklara bağlı olarak, muhalefetin Merkez Bankası gibi kritik koltuklara düşündüğü isimlerin açıklanması ve bu isimlerin piyasalara mesaj vermelerinin sağlanması da düşünülenler arasında.”
“Dövizin dalgalanmasını beklemiyorum”
Bir diğer ekonomist Mert Yılmaz seçimin ikinci tura kalması ihtimalinin az olduğunu, kalsa bile dövizin dalgalanmasını beklemediğini söyledi.
Info Yatırım Menkul Değerler Genel Müdür Yardımcısı Mert Yılmaz VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “İkinci tura kalması demek, Sayın Erdoğan’ın hala kazanma ihtimalinin olması demek. Dolayısıyla bir döviz dalgalanması beklenmiyor. Çünkü bu senaryo Erdoğan’ın kazanma şansını azaltır. 15 günde izin vermezler” dedi.
Yılmaz ayrıca, “piyasa için en istenmeyen sonucun parlamento grubunun bir ittifakta, Cumhurbaşkanlığının diğer ittifakta olması olacağını” belirterek, böyle bir sonucun erken seçim ihtimalini gündeme taşıyacağını dile getirdi.
“Babacan’ın Millet İttifakı içinde yer alması Erdoğan’ı rahatsız ediyor”
Erdoğan’ın kaybetmesinde uyguladığı yanlış, bilimsel olmayan ekonomi politikalarının seçimde önemli rol oynayacağının kesin olduğunu ifade eden ekonomi yazarı Erdal Sağlam ise, şöyle konuştu:
“Geçmişte rasyonel politika uygulayan AK Parti’nin kurmayları da Erdoğan’dan uzaklaşmış durumda. Mehmet Şimşek’i ekonomi politikalarının rasyonelleştirileceği konusunda güven vermek için kullanmak istedi ancak Şimşek buna razı olmadı. Ali Babacan’ın bakanlığı döneminde ekonomide sağlanan başarı ve Babacan’ın Millet İttifakı içinde yer alması, tabii ki Erdoğan’ı rahatsız ediyor. Ancak sadece Babacan değil, millet ittifakını oluşturan partilerde saygın ve geniş ekonomi kurmayları listesi var ve bu isimler iş kesimine de başka toplumsal kesimlere de, uygulanacak ekonomi politikaları konusunda güven veriyor. Erdoğan’ın ‘bebecan’ hitabını ise bir yandan ‘Ben olmasam o başarılı olamazdı’ iması, öte yandan herkes için kullandığı aşağılama dilinin bir uzantısı olarak görmek mümkün.
“Babacan Cumhur İttifakı için tehdit değil”
Ancak ekonomist Enes Özkan, DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın Cumhur İttifakı ve Erdoğan için bir tehdit olmadığı görüşünde.
Millet İttifakı’nda Babacan haricinde iyi ve önemli ekonomistler bulunduğunu belirten Özkan, bu isimleri Bilge Yılmaz, Kerim Rota, Ali Arif Aktürk, İbrahim Çanakcı, Faik Öztrak olarak sıraladı. Özkan, şöyle konuştu:
“Babacan Cumhur İttifakı’ndan oy çekme açısından bir tehdit değil. Fakat nihayetinde seçimden sonra yapacağı hamleler AK Parti bürokratları ve siyasetçileri açısından tehdit oluşturabilir. Bu arada sadece Babacan faktörü önemli değil, işi yürütecek saydığım isimler var.”
Babacan’ın AK Parti’den geç ayrıldığını belirten Özkan, “Türkiye’nin şu hale gelmesi sürecinde Babacan hala AK Parti’nin içindeydi” değerlendirmesinde bulundu.
“Yüzde 30 destek gerçekten şaşırtıcı”
AK Parti’nin 2002 yılında kendinden önce uygulanan IMF programının olumlu etkilerinin hissedilmeye başlandığında iktidara geldiğini anımsatan ekonomi yazarı Erdal Sağlam ise, “Böylelikle IMF programının olumlu etkilerini kendi hanesine yazdırmış oldu” dedi.
2007 yılı sonuna kadar devam eden IMF programının yarattığı ekonomik istikrar ve küresel şartların uygun olmasının, AK Parti’nin daha sonraki seçimleri kazanmasına büyük katkı yaptığının söylenebileceğini belirten Sağlam, “Bu nedenle AKP’nin iktidara geldiği zamanki ekonomik veriler, AKP’nin performansı hakkında önemli bir gösterge değildir” dedi.
Ülkedeki kötü ekonomiye rağmen AK Parti’nin yüzde 30’lar civarında oyunu koruduğunun görülmesini “gerçekten şaşırtıcı” sözleriyle değerlendiren Sağlam, şöyle konuştu:
“Bu oranın korunmasında yıllardır sosyal yardımların partizanca dağıtılmasının etkisi olduğu açık. Bunun yanında son dönemde çıkarılan erken emeklilik yasası, asgari ücrete yapılan yüksek oranlı zamlar, son emekli maaş zamlarının etkisinin olduğu da ortada. Enflasyonla mücadele olmadığı için bu yüksek oranlı zamlara rağmen satın alma gücünün hemen gerilediği gözlense de, insanların yüksek oranlı zamları cazip bulduğunu söylemek gerek. Bunun yanında kredi hacminde, kamu bankaları ağırlıklı olarak çok büyük genişlemeler sağlandı. Tüm bunlar piyasadaki paranın bol olmasını, piyasaların canlı seyretmesini sağladı.”
Resmi enflasyon rakamlarının olduğundan düşük gösterildiği konusunda geniş bir yargı bulunduğuna da dikkat çeken Sağlam, “Ekonomik sorunların olduğundan düşük gösterilmesi için, AK Parti tarafından şimdiye kadar hiç görülmediği düzeyde, milliyetçilik gibi hamaset argümanlarının kullanılması da oyların hala yüzde 30’larda korunmasının önemli bir nedeni sayılabilir” dedi.
“Bu işi düzeltirse Reis ve AK Parti düzeltir”
Ekonomist Mert Yılmaz ise insanların bir kısmının AK Parti’nin geçmiş dönemindeki ekonomik çıktılardan memnun olduğunu belirterek, insanların bu dönemde ev ve araba sahibi olduğunu, satın alma güçlerinin arttığını kaydetti. Yılmaz, son dönemdeki ekonomik durum insanların canını sıksa da bir kesimin “Bu işi düzeltirse Reis ve AK Parti düzeltir” görüşünde ve beklentisinde olduğunu dile getirdi.
Vatandaşın Millet İttifakı’ndaki bileşenlerin iktidara gelmeleri halinde başarılı olup olmayacağı konusunda tereddütleri olduğunu da kaydeden Yılmaz, seçimi kim kazanırsa kazansın ekonomide acı bir reçetenin Türkiye’yi beklediğini sözlerine ekledi.