Standard & Poor’s derecelendirme kuruluşu, borçlanma tavanının yükseltilmesi sırasında politikacıların devlet harcamalarını kısma konusunda yetersiz kaldığını ve siyasi sürecin tıkandığını söyleyerek Amerika’nın notunu kırdı. Bunun ilk yansıması finans piyasalarındaki kötü performans oldu. Ancak Amerika’nın kredi notunun düşürülmesi sadece tüm bu ülkede değil tüm dünyada yankı buluyor.
Kredi notunun düşmesi sokaktaki Amerikalılar için daha yüksek faizli kredi alma ve yavaşlayan bir ekonomide yaşama zorunluluğunu getirebilir.
Birçok Amerikalı işini kaybetmekten, gelecekten korkuyor ve Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasındaki çekişmeye anlam veremiyor.
Sahron Jeremiah, poitikacıların çocuklardan farksız olduğunu söylüyor, bunu utanç verici buluyor.
Jeremiah, politikacıların çekişmek yerine, daha fazla iş sahası açmak için çaba göstermesi gerektiğini söylüyor.
Standard & Poor’s Direktörü John Chambers, borçlanma tavanıyla ilgili anlaşmada borçları azaltma yolunda bir adım atılmadığını, siyasi mekanizmanın işlemez hale geldiğini belirtiyor.
Kredi notunun düşürülmesiyle birlikte, tüketiciler ve Amerikan hükümeti borçlanırken daha fazla faiz ödemek zorunda kalabilir. Bu da hükümetin borç yükünü daha da ağırlaştırabilir.
İşletmeler de yatırımlarını finanse etmek için daha yüksek faizli kredi kullanmak durumunda kalabilir.
Etki hemen hissedilmeyebilir
Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü’nden William Cline, faizler ne kadar artarsa etkinin da o kadar fazla olacağını söylüyor.
Cline, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, ilk anda etkinin hemen hissedilmeyeceğini, yavaş ekonomik büyüme yüzünden faiz oranlarının aşağıda kaldığını söylüyor.
Cline, “Faizler %1 iken %1,1’e çıkarsa bu farkı hissetmezsiniz bile” diyor.
Standard & Poor’s, durum düzelmezse AA+’ya düşürdüğü notu bir kez daha indirebileceğini açıkladı. Ekonomi ve siyaset uzmanı Isaac Cohen, 2012 seçimleri yaklaştıkça siyasi baskıların daha da artacağını düşünüyor.
"Başkanlık yarışı yaklaştıkça sürtüşme artacaktır"
Cohen, “Sürekli bir siyasi çekişme olacağından eminim. Başkanlık seçimleri yaklaştıkça iki parti arasındaki sürtüşme daha da artacaktır,” diyor.
Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasındaki çekişme ciddi siyasi ideolojik farklardan kaynaklanıyor. Cumhuriyetçiler, devletin çok harcama yaptığını, gereksiz büyük olduğunu düşünüyor ve vergilerde indirime gidilmesini istiyor.
Büyümenin motorunun özel sektör olması gerektiğini düşünüyor.
Demokratlar ise devletin ekonomide yapıcı bir rolü olduğunu söylüyor ve zenginlerden daha fazla vergi alınmasını istiyor.
Concord Coalition adlı kuruluşun başkanı Robert Bixby, son bütçe anlaşmasının emeklilik ve sağlık sigortası gibi ciddi harcama kalemlerindeki sıkıntılara çözüm getirmediğini söylüyor.
Bixby, “En büyük sıkıntımız bu programlar. Bu programlar yaşlılara yönelik. Sağlık masrafları da, yaşlıların sayısı da artıyor. Üstelik bu artışlar, ekonomideki büyümeden çok daha hızlı bir oranda,” diyor.
Son bütçe anlaşması harcamalarda 10 yıl içinde 1 trilyon Dolar’lık kesintiye gidilmesini öngörüyor. Cumhuriyetçi ve Demokratlardan oluşturulacak bir komisyon daha sonra 1,5 trilyon dolarlık kesintileri belirleyecek.
Askeri harcamalardaki kesintiler, Cumhuriyetçilerin karşı çıkması nedeniyle zor bir alan. Demokratlar ise sosyal güvence programlarında kesintiye gitmek istemiyor. Önümüzdeki günlerde kesintiler konusu yeni siyasi tartışmalara gebe görünüyor.