Kadına yönelik şiddet sadece 25 Kasım’da değil neredeyse her gün Türkiye gündeminde. Tüm alınan önlemlere rağmen şiddetin önüne geçilemiyor. Peki şiddet neden bırakın durmayı, azalmıyor bile? Uzmanlara göre neden uygulamadaki duyarsızlık.
Your browser doesn’t support HTML5
Türkiye’de kadına yönelik şiddet haberlerinin medyada yer almadığı gün yok gibi. Yasal düzenlemeler, kampanyalar, uyarılara rağmen şiddet hız kesmiyor. Diyarbakır’da da tablo Türkiye’nin geri kalanından farklı değil. Yaz aylarında 15 gün içinde 3 kadın cinayete kurban gitti. Eylül ve Kasım aylarında birer kadın cinayetinin işlendiği Diyarbakır’da, önceki gün bir genç kızın intihar ettiği haberi geldi. Kadın cinayetleri ya da kadına yönelik şiddet neden durmuyor? VOA Türkçe bu soruyu uzmanlarına sordu.
İlgili Haberler 'Türkiye’de Kadın Hakları Geriye Gidiyor'Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi Üyesi Av. Hatice Demir’e göre hem failler hem de failleri soruşturup yargılayan yargı uygulayıcılarının, aynı kültürden beslenmesi, şiddetin azalmasının ve caydırıcı cezaların verilmesinin önünde engel. Demir, dönemin Başbakanı Erdoğan’ın, 2010 yılında söylediği, kadın erkek eşitliğine inanmadığı yönündeki sözlerinin etkisine de dikkat çekti. Demir, “Sorun Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeleri ve çıkardığı kanunlarla ilgili uygulama kararlılığının olmaması. Bunun nedeni 2010 yılında Başbakan Erdoğan'ın kadın erkek eşitliğine inanmamasını açıklaması sonrasındaki kadın aleyhine muhafazakâr politikaların yükselişi, kadın kazanımlarına müdahalenin artması, bu nedenle toplumun diğer aktörlerinin etkilenmesi. Son zamanlarda İstanbul sözleşmesine yönelik saldırıların temelinde yatan şey de budur. İstanbul Sözleşmesi'nin temel referansı şu; kadın erkek eşitliğini sağlayıp hayata geçirdiğiniz zaman, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini de ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Bu da kadına yönelik şiddeti ortadan kaldıran sonucu doğurur. Yasaların uygulanmasıyla ilgili direngenlik görüyoruz. Şiddeti uygulayan faille faili yargılayan yargı mekanizmaları, bu toplumda aynı kültürel ve ideolojik kodlardan besleniyor. Bu da faillerin şiddete gerekçe olarak ileri sürdükleri argümanların yargı önünde kabul edilmesine ya da geçerli sayılmasına, esneklik sağlıyor. Aslında kadın cinayetleri dosyalarının yüzde 45'inde haksız tahrik ve iyi hal indirimi uygulanmasının arkasında yatan nedenin bu olduğunu söylemek mümkündür. Cinayete giden süreçlerde şiddet önce küçük küçük başlıyor, bu eylemler gittikçe yaralanmalara dönüşüyor, oradan da cinayetle sonuçlanıyor. İdare ve yargı kadının şikayetini ciddiye almıyor, inandırıcılığını sorguluyor ve bunu aile içi bir mesele olarak değerlendiriyor. Aile içerisinde rol ve sorumluluk dağılımı yaparak kadını edilgen bir konumda tutuyor. Bunu yaparken de aslında geleneklerden, göreneklerden, örf ve adetten, inançtan kaynaklı bakış açısıyla yapıyor. Bu da şiddetle mücadele konusundaki kararlılıklarını sekteye uğratıyor. Bu yapılmadığı için erkekler hem birbirinden hem de bu cezasızlık politikasından güç alarak, cinayet işleyebiliyorlar” dedi.
‘Failler Benzer Savunma Yapıyor’
Kadın cinayetlerinin faillerinin benzer kurgularla savunma yaptıklarına dikkat çeken Demir,” Nasıl olsa varlığı ortadan kaldırılan bir kadın var. Hangi iftira ve ithamda bulunursa bulunsun, kadın artık ortada olmadığı için buna cevap vermeyecek. Dolayısıyla bu kültürel kodlar, onların ileri sürdüğü gerekçelerin dinlenmesini sağlıyor. İstanbul sözleşmesine rağmen buna tolerans tanıyor. İstanbul sözleşmesi diyor ki; fail erkek hiçbir şekilde, gelenek, görenek namus nedenlerine dayanarak bir cinayet işlemeyi meşrulaştıramaz böyle bir argümana başvurduğu zaman siz asla cezada indirim yapamazsınız, tam aksine artırım nedeni olmalı. Ama Türkiye buna taraf olmasına rağmen, mevcut yasal düzenlemeler, İstanbul sözleşmesi bu kadar net düzenlenmiş olmasına rağmen, bu konudaki ileri sürülen kurguları, savunma stratejilerini dinliyor. İstatistiklere göre bu kurguların yüzde 40-45'inin kabul edilip, failin indirim alıyor olması, kadına yönelik şiddetle mücadelede bir kararlılığın olmadığını gösteriyor” diye konuştu.
‘Yasaları uygulamakla sorumlu olanlar işini iyi yapmıyor’
Yaklaşık 25 yıldır kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışmalar yapan Diyarbakır merkezli KAMER Vakfı’nın Başkanı Nebahat Akkoç’a göre şiddetin azalmamasının nedeni ‘yasaları uygulamakla sorumlu birilerinin işini iyi yapmaması’. Akkoç, herkesin gözü önünde sosyal medya üzerinden gelen tehditlere dikkat çekerek, “Birilerinin işini yapması için, yasa ve sözleşmeleri çıkaran makamın bu konuda net bir irade göstermesi lazım. Aslında en çok ihtiyacımız olan şey budur. Yılda bir kere Aile Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanının başkanlık ettiği, Şiddet İzleme Komitesi toplantısı yapılır. Bu sene Adalet ve İçişleri Bakanları da bu toplantıya katıldılar. Adalet Bakanı bu toplantıda yaptığı konuşmada, kadına yönelik şiddeti önlemek için çıkarılan yasa ya da sözleşmelerden geri adım atılmayacağını söyledi. Bu bizim içimizi rahatlatan bir gelişme oldu. Ancak mesela 19 yaşındaki kızı öldüren kişi, günlerce öncesinden sosyal medyada ipuçları veriyor. Bazen sosyal medyadaki bir mesaj yüzünden birileri gözaltına alınıyor. Sosyal medya izleniyor. Bu kişiye niye bir yaptırım uygulanmadı? diye sorma hakkımız var. Mevcut yasalar ve sözleşmeler tam uygulansa, uygulamayan uygulayıcılar hakkında bir yaptırımlar konularak görevlerini eksiksiz yapmaları sağlansa cinayetlerin ve şiddetin giderek azaldığına tanık olacağız ama böyle bir durum yok” dedi.
‘Kararlı bir siyasi iradeye ihtiyacımız var’
Kadınların ikincil statüsünün korunması gerektiğini düşünen toplumsal cinsiyet tanımından korkan, cinsiyetçi sistemden yana bir kesim bulunduğunu söyleyen Akkoç, “Bu kesimin 6284 sayılı yasaya, İstanbul sözleşmesine karşı geliştirdiği kampanyalar var. Tuhaf açıklamalar duyuyoruz. Mesela küçük kız çocuklarının evlendirilmesi, durup dururken çeşitli fetvalar veren, kendini ‘din adamı’ ilan etmiş birtakım çevreler var. Muhtemelen siyasi irade bu kişilere karşı bir duruş sergilemediği için bunları yaşamaya devam ediyoruz. Kararlı bir siyasi iradeye ihtiyacımız var ve hükümet hemen harekete geçmeli” diye konuştu.
VOA Türkçe'nin mikrofon uzattığı vatandaşlar da yasaların uygulanmamasından şikâyet ederken, siyasetteki şiddet dilinin kadınları da etkilediğini yorumunu yaptılar.