“İkinci tur seçime giden Türkiye'nin önünde büyük iç meseleler var”

  • Associated Press

Associated Press (AP) haber ajansı yarın yapılacak ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yayınladığı analiz haberinde Türkiye'deki iç meseleleri masaya yatırdı. AP, Türkiye'nin NATO üyeliğini ve Avrupa ile Ortadoğu arasındaki stratejik konumunu uluslararası arenada etki yaratmak için değerlendiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bir dizi iç meseleye rağmen cumhurbaşkanlığı seçiminin favorisi olduğunu kaydetti.
AP, raydan çıkan enflasyon ve resmi rakamlara göre 50 binden fazla kişinin yaşamını yitirdiği 6 Şubat depremlerine rağmen Erdoğan'ın 14 Mayıs'ta yapılan ilk tur seçimde hem TBMM'de çoğunluğu elde etmeyi başardığını, hem de yeniden cumhurbaşkanı seçilmeyi kıl payı kaçırdığını yazdı.

Haberde Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan iktidarında gerileyen demokratik hakları yeniden inşa etme, Suriyeli sığınmacıları ülkelerine geri gönderme ve kadın haklarını koruma vaadinde bulunduğu hatırlatıldı.
Associated Press, seçimin ikinci turunun sonucunu şekillendirmede etkili olacak iç meseleleri ve Erdoğan ile Kılıçdaroğlu'nun bu meseleler üzerindeki tutumunu değerlendirdi:

Erdoğan'ın ekonomi politikaları

Faiz oranlarındaki artışın tüketici fiyatlarının kontrol altında tutulmasını sağladığı şeklindeki genelgeçer ekonomi teorisinin aksine Erdoğan, yüksek borçlanma maliyetinin enflasyona neden olduğunu savunuyor. Erdoğan'ın baskısı altındaki Merkez Bankası (TCMB), ekonomik büyümeyi ve ihracatı arttırmak için faiz oranlarını art arda düşürdü.

Bu politika, Türk Lirası'nın hızla değer kaybetmesine neden olurken faiz indirimleri, hayat pahalılığı krizini derinleştirdi. Enflasyon, resmi rakamlara göre Ekim ayında yüzde 85'e kadar yükseldi. Nisan ayındaki resmi enflasyon oranı yüzde 44 olarak açıklansa da bağımsız gruplar, gerçek enflasyon oranının çok daha yüksek olduğunu söylüyor.

İlgili Haberler “Erdoğan’ın koltuğunu koruması döviz kuru üzerindeki baskıyı arttırır”

Erdoğan, enflasyonun etkisini hafifletmek ve oyları geri kazanmak için seçimlerden önce kamu harcamalarını hızlandırdı; asgari ücreti ve emekli maaşlarını arttırdı.

Millet İttifakı ise Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda TCMB'nin bağımsızlığını yeniden inşa etme ve ortodoks ekonomi politikalarına geri dönme vaadinde bulundu.

Erdoğan'ın uluslararası finans çevrelerinde saygınlığı olan eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'i eski görevine geri dönmesi çağrısında bulunduğu kaydediliyor. Bu adımın, Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını üçüncü kez kazanması durumunda yeni hükümetin ortodoks ekonomi politikalarını benimseyebileceğinin bir işareti olduğu belirtiliyor.

Erdoğan, Perşembe günü, Türk ekonomisinin, bankacılık ve finans sisteminin “sağlam” olduğunu kaydetti. Erdoğan aynı zamanda “Körfez’den bizim sistemimizin içerisine sağ olsun para depo eden ülkeler oldu. Bu da tabii ister istemez kısa bir süre için de olsa Merkez Bankamızı, piyasamızı rahatlattı” dedi; ancak sözünü ettiği Körfez Arap ülkelerinin hangileri olduğunu ismen açıklamadı.

İlgili Haberler Mevcut ekonomi politikalarıyla Türk Lirası'nın geleceği ne olur?

Deprem felaketi sonrası yeniden yapılanma

Associated Press, Türkiye'nin modern tarihinin en çok can alan deprem felaketi sonrasında toparlanma sürecinde olduğunu hatırlatıyor ve depremin 300 binden fazla binanın yıkılmasına ya da hasar görmesine, yüzbinlerce depremzedenin çadır ve konteynerlerde yaşamak zorunda kalmasına yol açtığını yazıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre deprem nedeniyle 658 bin kişi işsiz kaldı.

Dünya Bankası tahminlerine göre 6 Şubat depremleri, 34 milyar 200 milyon dolarlık ”doğrudan hasara” neden oldu. Bu tutar, Türkiye'nin 2021 yılı gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 4'üne denk geliyor. Dünya Bankası, yeniden yapılanma maliyetlerinin 34 milyar 200 milyon dolarlık doğrudan hasarın iki katını bulabileceği görüşünde.

İlgili Haberler Deprem Maliyeti 80'den Fazla Ülkenin GSYH'sinden Fazla


Deprem bölgesindeki ağır hasardan ise inşaat yönetmeliklerini yeterince uygulamayan Erdoğan hükümeti sorumlu tutuluyor. Hükümet ayrıca deprem sonrasında yardım, arama ve kurtarma çalışmalarını yeterince hızlı gerçekleştirmemekle de suçlanıyor.
Ancak bu eleştirilere rağmen AK Parti'nin başını çektiği Cumhur İttifakı, depremde ağır hasar alan 11 ilin 10'undan birincilikle çıktı. Bu durum, Erdoğan'ın seçim kampanyası sürecinde deprem bölgesini yeniden inşa etmeye odaklanmasının sonuç vermesi olarak algılandı.

Bir yıl içinde 319 bin konut inşa edilmesi sözü veren Erdoğan, deprem bölgesinde birçok temel atma törenine katılarak seçmenlerin hayatlarını ve işyerlerini yeniden kuracak kişinin sadece kendisi olduğuna inandırmaya çalıştı.
Kılıçdaroğlu ise AK Parti'nin depremzedelerin konut ücretlerini 20 yıllık geri ödemeyle karşılaması planına zıt olarak konutların ücretsiz inşa edileceği sözü verdi.

Mültecilere artık kucak açılmıyor

Associated Press, Türkiye'nin Suriye'deki iç savaştan kaçanlara bir zamanlar kucak açtığını, ancak ekonomik darboğazla birlikte ülkede sığınmacı karşıtlığının yükselişe geçtiğini kaydediyor.

6 Şubat depremlerinin yıkıma uğrattığı bölgelerdeki konut ve barınak sıkıntısı ise Suriyeliler'in ülkelerine geri dönmeleri çağrılarını arttırdı.

Suriyeliler’i iki yıl içinde ülkelerine geri gönderme vaadinde bulunan Kılıçdaroğlu, Suriye'de bu sığınmacılar için konut, okul, hastane ve yol inşa edilmesi için Avrupa Birliği fonlarının kullanılacağını söyledi, Türk girişimcileri bu bölgelerde fabrika ve işyeri açmaya teşvik etti.

Sığınmacıların geri gönderilmesiyle ilgili tonunu sertleştiren Kılıçdaroğlu, sığınmacıların bir yıl içinde geri gönderilmesi çağrısı yapan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile de anlaşma yaptı.
Kamuoyunun yoğun baskısı üzerine Erdoğan'ın hükümetiyse sığınmacıların gönüllü olarak ülkelerine dönmesi amacıyla Suriye'nin kuzeyinde Türkiye kontrolu altındaki bölgelerde binlerce konut inşaatına başladı.

Erdoğan, Perşembe günü de Katar'ın bir milyon Suriyeli sığınmacıların ülkelerine yeniden yerleşmesi için ayrı bir konut projesine finansman sağladığını söyledi.

Erdoğan hükümeti ayrıca Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat'la sığınmacıların güvenli geri dönüşünü sağlamak için uzlaşma arayışına girdi.

Türkiye'de 4 milyon sığınmacının bulunduğunu söyleyen Erdoğan, bunların 3 milyon 400 bininin Suriyeli olduğunu kaydetti. Ancak sığınmacı karşıtı partiler, bu sayının 13 milyona yakın olduğunu iddia ediyor.

Daha demokratik bir Türkiye mi?

Altı partiden oluşan Millet İttifakı, Türkiye'nin parlamenter sisteme geri döneceği, Kılıçdaroğlu'nun kazanması durumunda daha fazla hak ve özgürlük sağlanacağı sözü verdi.

2017'deki cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş referandumunda Erdoğan az farkla başarı sağlamış ve Türkiye, 2018'de parlamenter sistemden partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçmişti. Başbakanlığın kaldırıldığı yeni sistem, cumhurbaşkanın geniş kapsamlı yetkiler veriyor.

Millet İttifakı, güçler ayrılığının sağlanması, TBMM'nin rolünün arttırılması ve yargı bağımsızlığının yeniden inşa edilmesi planını açıklamıştı.

Kılıçdaroğlu ayrıca seçildiği takdirde cumhurbaşkanını aşağılamanın hapisle cezalandırılan kriminal bir suç olmaktan çıkarılacağı sözü verdi. Kılıçdaroğlu ayrıca HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın ve Osman Kavala'nın serbest bırakılmasına hükmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uyma taahhüdü verdi.

Ancak Kılıçdaroğlu, Associated Press'e göre cumhurbaşkanı seçilse bile demokratik reformları hayata geçirmede çok zor bir mücadeleyle karşılaşabilir.

Seçimler kadın ve LGBTQ+ haklarını etkileyecek mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçmen desteğini yaygınlaştırmak için Associated Press'in küçük İslamcı parti olarak tanımladığı Yeniden Refah Partisi ve radikal Kürt-İslamcı parti HÜDAPAR'ı Cumhur İttifakı'na kattı.

Erdoğan saflarına yeni katılan bu iki partinin İslamcı öncelikleri, Türkiye'de kadın haklarının geleceğine ilişkin korkuları körükledi.
Yeniden Refah ve HÜDAPAR, kadınları kocalarını terk etmeye teşvik ettiği ve geleneksel aile değerlerini tehdit ettiği gerekçesiyle nafaka ve kadını aile içi şiddete karşı koruyan 6284 sayılı yasayı kaldırmak istiyor.

Associated Press, Erdoğan'ın aile içi şiddeti önlemeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi'nden Türkiye'yi çıkardığını hatırlatıyor ve bu adımla, İstanbul Sözleşmesi'nin boşanmayı ve LGBTQ+ haklarını teşvik ettiğini iddia eden tarikatlara bir işaret gönderdiğini kaydediyor.

Erdoğan ve AK Parti üyeleri, LGBTQ+ bireyleri “sapkın” olarak niteleyerek dindar ve muhafazakar destekçilerini memnun etme çabasına girdi.

Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı ise İstanbul Sözleşmesi'ne geri dönme, kadınların ve azınlıkların haklarını koruma vaadinde bulundu. Muhafazakar kadınlara da seslenen Kılıçdaroğlu, okullarda ve kamu kuruluşlarında başörtüsü takmaya devam edeceklerinin garantisini verdi.

Dış siyaset ne olacak?

Associated Press'e göre Türkiye, Erdoğan iktidarı sırasında bazı durumlarda NATO için zor bir müttefik oldu, çoğunlukla kendi önceliklerinin peşinden gitti. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin'le yakın bağlar kuran Erdoğan, NATO'nun genişleme sürecini engelledi.

Ancak Türkiye, küresel gıda krizinin önlenmesi amacıyla Ukrayna tahılının Karadeniz'deki limanlardan güvenli şekilde ihraç edilmesi için Birleşmiş Milletler'le birlikte tahıl koridoru anlaşmasına öncülük ederek Rusya ve Ukrayna arasında kilit arabulucu rolü oynadı.

Millet İttifakı ise yüzü Batı'ya dönük bir dış siyaset izleyeceğinin, ABD, Avrupa Birliği ve NATO müttefikleriyle bağları yeniden inşa edeceğinin işaretini verdi.

İlgili Haberler Avrupa Türkiye’deki seçimleri neden yakından izliyor?

Kılıçdaroğlu liderliğindeki muhalefet, Türkiye'nin yeniden F-35 programına alınması için çalışacağını kaydetti. Erdoğan hükümetinin Rus S-400 hava savunma sistemi satın alması üzerine Türkiye, F-35 savaş uçağı programından çıkarılmıştı.

Kılıçdaroğlu'nun seçimi kazanması durumunda Türkiye'nin Rusya'yla olan ekonomik bağlarını da dengelemesi bekleniyor.
Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliği önünde çıkardığı engelin de Kılıçdaroğlu'nun galip gelmesi durumunda kalkması beklentisi söz konusu.

Erdoğan hükümeti, Kürt militanlar ve Türkiye'nin terör tehdidi olarak tanımladığı diğer grupların üzerine gitmesi amacıyla baskı yapmak için İsveç'in NATO üyesi olmasını engelliyor.