PARİS - Fransa Milli Eğitim Bakanı Gabriel Attal, yeni eğitim ve öğretim yılında, okullara kız öğrencilerin çarşafla girmesinin yasaklanacağını açıkladı. Açıklama, ülkede yeni bir polemik başlatırken, siyasi partiler ve uzmanlar bölündü. Fransa İslam Konseyi CFCM ise, çarşafın "dini bir kıyafet değil bir moda biçimi" olduğunu savundu.
Fransız eğitim ve gizli servis birimlerinin, "okullarda laikliğe yönelik saldırılarda endişe verici bir artış olduğu" uyarısını içeren raporlar üzerine harekete geçen hükümet, yeni eğitim yılına kız çocuklarının okullara çarşafla girmesini yasakladığını açıklayarak başladı. Bakan Attal, çarşaf yasağının yanısıra, ülkede çok tartışılan ve eğitim yılı ortasında yapılan üniversite giriş sınavlarının Mart ayından, yeniden Haziran ayına çekildiğini de açıkladı.
Uzun süredir okul yönetimi ve gizli servis birimlerinin kendilerine uyarılarda bulunduğunu ve eğitimcilerin böyle bir karar almakta güçlük çektiğini belirten Gabriel Attal, Pazar akşamı ülkenin en büyük televizyon kanalı TF1’dan yaptığı açıklamada, "Okullar dini görüşlerin sergileneceği mekanlar değildir. Laiklik ilkesine göre, bir sınıfa girdiğinizde, öğrencilere bakarak hangi dine mensup olduğunu anlayamamalısınız"dedi.
Milli eğitim personeli sendikaları Snpden ve Snalc, öğrencilerin çarşafla okula girmesini kabul veya reddetme sorumluluğunun artık öğretmenlere ve okul yönetimi personeline bağlı olmamasının önemli bir gelişme olduğunu ve kararı desteklediklerini açıkladı. Snpden, X hesabından (eski Twitter), üniversite giriş sınavlarını yeniden Haziran ayına alan ve çarşafla okullara girişi yasaklayan kararlarının "netlik ve cesaret niteliği taşıdığı" mesajını paylaştı.
Devlet okulları, ilk, ortaokul ve liselerde örgütlü Snes-FSU Sendikası Genel Sekreteri Sophie Venetitay da, "bu gelişmeyi memnuniyetle karşıladıklarını" ancak çarşafla gelen öğrencilerle diyaloğun ve okul yönetimlerine destek verilmesinin önemine dikkat çekti. Venetitay, "Eğer bu karar iyi bir akılla, diyalog içinde, gerginlik ve dışlanma durumlarına yol açmadan yapılırsa, bana kalırsa alınan en iyi karardır" diye konuştu.
"Laiklik karşıtı vakalarda patlama"
Fransız medyasında geçen hafta eğitim ve istihbarat kurumlarının okullarda laikliğe yönelik saldırılarda patlama yaşandığını ortaya koyan raporlar yayınlanmıştı. Raporlarda, 2021-2022 öğretim yılında okullarda laikliğe karşı 2 bin 167 vaka tespit edilirken, 2022-2023 öğretim yılında bu rakamın 4 bin 710’a yükseldiğine dikkat çekilmişti.
Raporda, bu vakalar arasında özellikle kıyafet yasağıyla ilgili ciddi bir artış yaşandığı belirtilmiş; Eylül-Kasım 2021 tarihleri arasında bakanlığa "dini kıyafet ve işaretlerin taşınması" ile ilgili 91 vaka rapor edilirken, Nisan- Temmuz 2023'te bu rakamın 923’e yükseldiği, bunun da "laikliğe yönelik saldırıların yüzde 49’una denk geldiği" bilgisine yer verilmişti.
Yeni Milli Eğitim Bakanı Gabriel Attal, bu haberler üzerine, Sorbonne Üniversitesi’nde rektörlere yönelik yaptığı bir konuşmada, "Okullarımız sınanıyor. Bildiğimiz gibi son aylarda bazı kurumlarda çarşaf ve buna benzer dini kıyafetler ortaya çıkmaya başladı. Bu girişimlere karşı hep birlikte blok halinde karşı duracağız, birleşeceğiz" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Attal’ın "çarşaf yasağı" duyurusu, bazı Müslüman öğrencilerin giydiği bu uzun elbiselerin dini bağlılığın işareti olup olmadığı konusunda yıllardır süren tartışmaları da yeniden gündeme getirdi.
Fransa’da, okullarda dini işaretler ve kıyafetlere ilişkin kanunun çıkarılmasından yaklaşık yirmi yıl sonra, söz konusu kıyafetlerin listesi büyüyor. Şimdiye kadar bakanlık, kıyafetlerin üzerine bu bol çarşafları giymenin dini niteliği konusunda okullara yorum payı bırakmış, Kasım ayında, dönemin Eğitim Bakanı Pap Ndiaye, bu giysiyi "dini bir bağlılığı açıkça gösterecek şekilde giyildiği takdirde yasaklanabilecek kıyafetler" olarak kabul etmişti. Ancakbakan, "elbiselerin uzunluklarını" ayrıntılı olarak düzenleyen bir genelge yayınlamayı reddetmiş, bu konuda değerlendirmeyi okullara bırakmıştı.
Fransa’da çarşafın "dini" mi yoksa "kültürel bir sembol mü olduğu konusunda tartışmalar da 20 yıldır sürüyor.
Fransız Bilimsel Araştırmalar Merkezi CNRS'de görev yapan dinler alanında uzman antropolog Anne-Laure Zwilling, France TV’ya yaptığı açıklamada, çarşafın "özellikle Mağrip ve Körfez ülkelerinde yaygın olan, doğrudan Müslüman inancıyla değil, kültürle bağlantılı bir giysi olduğunu" savundu. Zwilling, "Eğer çarşaf dini bir giysi olsaydı, tüm Müslüman kadınların onu giymesi gerekirdi. Hiçbir metin onu doğrudan çağrıştırmıyor ve tüm Müslüman dünyasında mevcut değil. Ancak dini nedenlerle giyilip giyilmediği başka bir konu" dedi.
Le Parisien gazetesine konuşan Laiklik Konseyi üyesi Iannis Roder'e göre ise çarşaf, kişinin dini mensubiyetinin hemen tanınmasına yol açar, yani dini bir göstergedir. İslam uzmanı Haoues Seniguer de, AFP’ye yaptığı açıklamada, "Çarşaf tartışması türbandan daha karmaşık. Bana göre bunun dini olup olmadığını bilmenin en iyi yolu taşıyanlara sormak" dedi.
"Çarşaf dini bir kıyafet değil bir moda biçimidir"
Fransa İslam Konseyi (CFCM) Başkan Yardımcısı ve eski İslamafobi ile Mücadele Komisyonu Başkanı Abdullah Zekri ise, Bakan Attal'ın okullarda çarşaf yasağını duyurmasına sert tepki göstererek, bu giysinin "hiçbir zaman dini bir sembol olmadığını" savundu.
Attal’ın açıklamalarını BFM TV haber kanalına değerlendiren Zekri, hükümetin yaptığı bu seçimden dolayı üzüntü duyduğunu belirterek, "Bakanın, dini liderlerin fikrini almasını, onlarla görüş alışverişinde bulunmasını dilerdim. Bana göre çarşaf dini bir kıyafet değil, bir moda biçimidir. Hukuk ülkesindeyiz, adalet var, Danıştay var. Bakanın karar metnini ve gerekçelerini bekliyorum" dedi.
Zekri, sınıflardaki çarşaf sorununun bir "öncelik" haline gelmesine de şaşırdığını belirterek, " Okullarda çok fazla sorun var. Eğitimciler araç yetersizliğinden, öğretmen eksikliğinden endişe ederken çarşafın bir öncelik haline gelmesi şaşırtıcı" dedi.
Tartışmalara katılan siyasi partiler de uzmanlar gibi konuya ilişkin ikiye bölündü. Aşırı sağ ve merkez sağdan, çarşaf yasağına tam destek gelirken, radikal sol parti Boyun Eğmeyen Fransa’ya (LFI) mensup bazı milletvekilleri bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtti.
Gabriel Attal kendi partisi ve hükümet tarafından alkışlanırken merkez sağ parti Cumhuriyetçiler’in lideri Eric Ciotti, "Cemaatçilik, cumhuriyeti tehdit eden bir cüzzamdır. Milli Eğitim Bakanı'nın bizi haklı çıkaran kararını memnuniyetle karşılıyorum" dedi.
Radikal sol LFI’nin Seine-Saint-Denis milletvekili Clementine Autain, X hesabından (eski Twitter), "Bu yasak laikliğin temel ilkelerine aykırı ve Müslümanların saplantılı bir şekilde reddedilmesinin göstergesi. Kıyafet polisi daha ne kadar ileri gidecek?" mesajını paylaştı.
LFI milletvekili Paul Vannier de kararın "İslamofobik" olduğunu savunarak, "Bu karar, kurumlardaki sorunları çoğaltacak, eğitimcileri kıyafetlerin niteliğini belirleme konusunda sonsuz zorluklarla karşı karşıya bırakacak" diye eleştirdi. Ülkeyi aşırı sağın yönettiğini iddia eden LFI milletvekili Thomas Portes da, "Okul malzemelerinin fiyatı yüzde 11 oranında artıyor, öğretmenlerin kadrosu yetersiz, veliler artık kantin parasını bile ödeyemiyor. Gabriel Attal'ın aciliyeti kıyafet polisliği" sözleriyle eleştirdi.
Yeşiller Partisi’nden Sandrine Rousseau da, "kadınların ve genç kızların bedenleri üzerindeki sosyal kontrole" dikkat çekerek, "Geçen yıl, Eylül 2022'de kısa üst yasağı açıklandı. Bu yıl ise çarşaf" dedi. Sosyalist Parti sözcüsü Chloe Ridel de, "Bir Milli Eğitim Bakanı'nın okul yılının başlangıcını bu duyuruyla başlatması tuhaf. Bu sorun var ama nispeten sınırlı" dedi.
Sosyalist Partili Montpellier Belediye Başkanı Michaël Delafosse ise, X'ten paylaştığı mesajında Bakan Attal’a destek vererek, "Bakan'ın çarşaf konusundaki kararlı duruşu, fikir birliğine varılması gereken çok önemli bir sinyaldir" dedi.
Fransa'da 15 Mart 2004 tarihli yasayla, "okullarda, kolejlerde ve devlet liselerinde, öğrencilerin görünürde dini bir bağlılığa sahip olduklarını gösteren işaretler veya kıyafetleri giymek" yasaklanmıştı.