Merkezi New York’ta bulunan Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Türkiye’de medyanın karşı karşıya olduğu sorunlar ve Erdoğan hükümetinin medyaya yaklaşımı konusunda VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulundu.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan CPJ Avrupa ve Orta Asya Program Koordinatörü Gulnoza Said, Erdoğan’ın medyayı kontrol etmek konusunda Rusya lideri Putin’in taktiklerini uyguladığını söyledi. Said ayrıca bugüne kadar Türk hükümetinden hiçbir üst düzey yöneticiyle temas kuramadıklarına da dikkat çekti.
VOA Türkçe: Küresel anlamda bir basın özgürlüğünden bahsedebilir miyiz?
Gulnoza Said: Uluslararası alanda basın özgürlüğü son yıllarda gitgide kötüleşiyor. 2021 yılında da yaptıkları haberler nedeniyle öldürülen ya da hedef alınan gazeteciler görüyoruz. Çok sayıda gazetecinin de yaptıkları haberler nedeniyle hapse atıldıklarına şahit oluyoruz. Türkiye’de de durum farklı değil. Her ne kadar 2016 yılındaki darbe girişiminin ardından görülen oranda olmasa da yine de çok sayıda tutuklu gazeteci var. Şu anda tutuklu gazeteci sayısı daha az olsa da Türkiye’de medya ortamı daha iyi durumda değil. Açıkçası Türkiye’de gazeteciler, bağımsız olarak haber yaptıkları takdirde aynı şekilde baskıya uğrama riskiyle karşı karşıyalar.
VOA Türkçe: Türkiye’de medyanın durumunu Erdoğan iktidarı öncesiyle karşılaştırabilir misiniz?
Said: Erdoğan, en başından bu yana bağımsız habercilik üzerinde bir kontrol sağlamayı denedi. Ancak özellikle sistemi değiştirip Cumhurbaşkanı olduktan sonra bunu yaptı. Türkiye hakkında, siyasi gelişim hakkında, ekonomi hakkında sadece kendisinin onayladığı şekilde bir anlatımın olmasından emin olmak istedi. Herhangi bir eleştiri istemiyor. Bu sebeple de kritik medya kurumları ve gazetecilere, bağımsız haberleri nedeniyle baskı kurulmakta. Buna ek olarak daha önce de söylediğim gibi çok sayıda gazeteci hapse atıldı, birçok gazeteci de tutuklanma endişesiyle Türkiye’den kaçmak zorunda kaldı. Türkiye’de bağımsız medya kuruluşlarının sayısı çok azaldı. Darbe girişiminden sonra sadece bazı kurumlar kapatılmakla kalmadı aynı zamanda internet sayfalarına erişimler engellendi ve sahipleri değiştirildi. Erdoğan son yıllarda aynı şeyi bu kez de sosyal medya üzerinde yapmaya çalışıyor. Yani sadece geleneksel medya üzerinden değil farklı sosyal medya platformları üzerinden de ifade özgürlüğünü ve özgür medyayı kontrol etmek istiyorlar.
"Türkiye ve Rusya'yı kıyaslayabiliriz"
VOA Türkçe: Türkiye’yle benzer ve yakın durumdaki ülkeleri düşündüğünüzde Türkiye’de gazeteciliğin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Said: Bu çok yerinde bir soru. Biliyor musunuz Türkiye’yle ilgili ve Türkiye’de yetkililerin ifade özgürlüğünü ve basın özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik attıkları adımlarla ilgili her haberi gördüğümde, bunların Rusya’da Putin rejiminin taktiklerine ne kadar yakın olduğunu görüyorum. Çünkü Putin Rusya’da, yıllardır ülkesinde basın üzerinde bir kontrol sağlamaya çalışıyor. Baktığınızda aynı yoldan yüründüğünü görüyorsunuz. Dolayısıyla Türkiye ve Rusya’yı kıyaslayabiliriz ve bu Türkiye için iyi bir durum değil. Türkiye bir süre öncesine kadar son derece renkli, aydınlık bir medya ortamı ve farklı gazetecilerin olduğu bir çok sesliliğe sahipti. İnsanların televizyonda ve radyoda takip etmeyi tercih ettikleri ünlü gazeteciler vardı ve bu kişiler, toplum üzerinde bir etkiye sahiptiler. İşte tam da bu nedenle Erdoğan bunlardan korkuyor ve susturmaya çalışıyor.
VOA Türkçe: Türkiye’de yetkililerle iletişim kuruyor musunuz? Eğer kuruyorsunuz onlara neler soruyor ve hangi yanıtları alıyorsunuz?
Said: Bu da çok yerinde bir soru çünkü bu yılın başlarında da olduğu gibi ne zaman Türkiye’de bir gazeteci gözaltına alınsa saldırıya uğrasa ya da öldürülse, biz bir açıklama yayımlıyoruz. Ardından gazetecilerin de yaptığı gibi ilgili mercilere ulaşarak kendilerinin görüşlerini almak istiyoruz ancak asla bir geri dönüş alamıyoruz. Aldığımız en iyi geri dönüş “Yanlış şeyler yazıyorsunuz bunun yerine resmi ajansın haberine bakın” yanıtı oluyor. Bu noktada Gazetecileri Koruma Komitesi’nin Türkiye’ye yönelik son 3 yıldır Ekim ayında rapor çalışması olduğunu hatırlatmak isterim. Biz Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü gibi benzer organizasyonlarla birlikte çalışıyoruz. Tüm basın özgürlüğü kurumları ve biz, sürekli olarak hükümet yetkililerinden görüşme talep ediyoruz. Ancak maalesef basın özgürlüğü konusunda etkili ve bu konuda yetkili ve basınla iletişimde olan hiçbir hükümet yetkilisiyle asla görüşemedik. Ulaşabildiklerimiz sadece bazı bakanlıkların orta seviyede bürokratları ve onların da tek söyledikleri “Hayır sizin yanlışınız var, hapisteki kişiler gazeteci değiller, onlar teröristler.” Türkiye’de bildiğiniz üzere terörle mücadele yasaları gazetecilere karşı kullanılıyor ve şu an hapisteki çok sayıdaki gazeteci, terör suçlaması nedeniyle tutuklu. Sonuç olarak evet Türkiye’de yetkililerle anlamlı ve kayda değer bir diyaloğumuz bugüne kadar hiç olmadı.