Latin Amerika ülkesi Arjantin bir süre önce yeni Cumhurbaşkanı Javier Milei yönetiminde ulusal para birimi pezoyu ABD Doları karşısında yüzde 50’den fazla devalüe etme kararı aldı. Karar uluslararası piyasalarda geniş yankı buldu.
Uluslararası Para Fonu (IMF) kararı olumlu karşıladığını açıkladı. Peki Arjantin neden bu kararı aldı? Arjantin’in bu kararı işe yarayacak mı ve Arjantin’in kur politikasıyla Türkiye’nin kur siyaseti arasında benzerlikler var mı?
Ekonomist Murat Muratoğlu ve İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesi Prof Dr. Yunus Dinç, Arjantin’in kararını ve Türkiye’yle benzerlikleri VOA Türkçe’ye değerlendirdi.
Murat Muratoğlu, öncelikle Arjantin’in bu noktaya nasıl geldiğini hatırlattı: “Arjantin’in aslında sorunlarının çok önceden başladığı 2001 yılının 30 Kasım'ına gitmek istiyorum...Yıllardır uygulanan ‘bir dolar eşittir bir pezo’ denklemi ilk defa o gün sarsılmaya başladı. Bir anda insanlar bankada kulaktan kulağa yayılan dedikodularla beraber parasını dolar olarak çekmeye çalıştılar. İnsanlar bankaya hücum ettiler. Arjantin’in dolarları yetmedi yurtdışından dolar getirmeye çalıştılar ve Arjantin o güne kadar bankaların çoğunu yabancılara sattığı için yabancılar da yaklaşık o akşam 30 milyar dolar bir para çıkardılar. Ertesi gün Cumartesi idi. 1 Aralık. Ve o 1 Aralık Cumartesi günü bankada işlem yapmak yasaklandı. Gösteriler başladı. Başkan başkentten helikopterle kaçmak zorunda kaldı ve o günden bugüne süreçte çok fazla bir değişiklik olmadı. O günden beri Arjantin Pezosu her geçen gün değer yitirmeye, her geçen gün alım gücünü kaybetmeye başladı. Nitekim Arjantin kendi huyundan vazgeçmedi, hala doları baskılamaya çalıştı ki Arjantin çok enteresan bir ülke, IMF'nin dünyada sahtekarlıkla suçladığı tek ülke olarak kayıtlara geçti. O zamanlar enflasyon yüzde 24 civarında açıklanıyordu Arjantin'de.
Fakat Arjantin'in açıkladığı resmi enflasyon yüzde 11 civarındaydı. İşte ondan sonra akbaba fonları Arjantin’in üstüne gitti. Arjantin ‘Ödeyemeyeceğim’ dedi. Bu, Arjantin'in zaten ekonomik hikayesi bir film. Ama filmin sonuna doğru gelirken Arjantin IMF ile anlaştı. Çok ciddi bir yardım aldı, milyarlarca dolar. Fakat yine ekonomiyi toparlayamadı. Ama dikkat ederseniz o son yıllardaki özellikle 2021 yılından sonra oraya kadar nispeten toparlıyordu. Enflasyon altında faiz vermesi -ki bunun benzerini Türkiye yapıyor- enflasyonun altında faiz vermesiyle beraber insanlar Arjantin Pezosu’na yatırım yapmadılar, insanlar yavaş yavaş Arjantin Pezosu’ndan, ellerine geçtikleri her pezoyu diğer bir birime çevirmeye çalıştılar ki bu zaman zaman ev oldu, zaman zaman araba oldu, zaman zaman başka ülkelerin para birimleri oldu ve bugünlere gelindi. Enflasyon yüzde 142, faizler yüzde 133 iken başkanlık seçimleri oldu, iktidar değişti ve kaçınılmaz sonu başka yöne çekti. Aslında doğruyu yaptı. Çünkü dibe vurmaları gerekiyordu ki dipten zıplayıp çıkabilsin.”
Ekonomist Prof. Dr. Yunus Dinç de alınan kararı Arjantin’de bir ihtiyacın giderilmesi olarak değerlendiriyor: “Bunu seçim sonrası hükümetin bir borcu gibi değerlendirmek lazım. Yani seçim kazanan hükümet mevcut bir önceki yönetimin para politikasına bir tepki olarak devalüe etme ihtiyacını gidermiş oldu. Bir miktar realize etmiş oldu aslında. Çünkü ekonomi yüksek faiz artışlarına rağmen değerli. Kur politikasına, değerli kur politikasına dönemedi. Dönmeyince de enflasyonu yönetemezsiniz. Eğer para politikasını ortodoks yöntemlerle yönetiyorsanız, enflasyonu yönetmenin en iyi yolu değerli kurdur. Değerli kur politikasına dönmediği için de bir devalüasyon yapıp oradan başlamayı tercih etti.”
VOA Türkçe’ye Arjantin kararını değerlendiren ve daha önce Başkanlık nezdinde Arjantin hükümetine ekonomik danışmanlık yapan Steve Hanke de kurun en az 30 gün serbest şekilde dalgalanmaya bırakılması gerektiğini söylemişti.
İlgili Haberler Steve Hanke: “Arjantin devalüasyonun ardından doların 30 gün boyunca serbestçe dalgalanmasına izin vermeli”Peki Arjantin’in aldığı bu karar ekonomisini toparlamaya yeterli olacak mı?
Prof. Dr. Dinç’e göre, sadece devalüasyon yeterli olmayabilir: “Sadece devalüasyon ile ve faizi reel pozitif faiz seviyesine yükselterek değerli kura ulaşamayabiliyorsunuz. Bunun için döviz arz-talebinin Arjantin'in yerel para birimi lehine bozulması lazım ve bunun henüz gerçekleşmediğini görüyoruz. Yani döviz girişi gerçekleşmesi gerekiyor ve bunun doğrudan yatırımlardan çok -ki bunlar zaman alıcı yatırımlardır- sıcak parayla gerçekleşmesi gerekiyor. Bunun da henüz Arjantin için mümkün olmadığını görüyoruz ve yeni yönetimin tabii çok içinden yorumlayamayacağım ama yatırımcıyı bir miktar izlemeye sevk edecek kadar çıkışlarının enteresan olabileceğini söyleyebilirim.”
Türkiye ile benzerlikler var mı?
Peki Arjantin’de uygulanan devalüasyon, döviz kuru değerinin sürekli tartışma konusu olduğu Türkiye’de uygulanabilir ya da uygulanır mı?
Ekonomist Murat Muratoğlu, mevcut noktada Türkiye’nin Arjantin’le benzerlikleri olduğunu hatta bu nedenle 2001’de yaşananlara atıfta bulunduğunu söylüyor: “Senaryoyu 2001 yılına döndürmemin nedeni... Arjantin’in o günkü benzerliklerini Türkiye’nin de iki yıl önce yaşamaya başlaması. 1 dolar eşittir 1 pezonun anlamı 2 yıl önce Türkiye'nin devreye soktuğu kur korumalı mevduatla birebir aynıydı. Yani kendi basmadığı bir para biriminden insanlara garanti veriyordu. Kur korumalı mevduat -ki Türkiye'de şu anda Mehmet Şimşek'in özellikle yapmaya çalıştığı ve yaklaşık 100 milyar dolara kadar, hatta biraz daha altına inen ama buralarda gittikçe kabuklaşan, sertleşen bir tepkiyle karşılaşan kur korumalı mevduat var. Sizin yatırdığınız her doların karşılığını Türk Lirası olarak devlet size garanti ediyor. Çünkü sizi kurun artışına karşı koruyor. Basamadığı bir para birimine karşı size garanti veriyor. Bunu opsiyonlu yapıyor, opsiyonu bedava olarak yapıyor. Ama bu kur korumalı mevduattaki para çözülürse ve dolara giderse Türkiye'nin rezervlerinde böyle bir para yok. ‘Türk parası devalüe edilmeli mi?’ Bu çok tartışılıyor. Bunun için bazı yöntemler vardır, bilirsiniz. Reel kur endeksi özellikle kullanılır. Reel kur endeksi enteresan sonuçlar veriyor bize. Ama enteresan sonuçlar vermesinin nedeni, mesela 2001 yılıyla 2019 yılından itibaren başlatsak bile Türk Lirası değersiz olarak gözüküyor. Türk Lirası'nın şu andaki olması gereken değer 25-26 lira olarak gözüküyor. Ancak 2021 yılının Aralık ayı, yani kur korumalı mevduatın hayata geçtiği günden itibaren başlatır isek şu anda doların, 35-36 TL olması gerekiyor. Şimdi burada maalesef İstatistik Kurumu'nun, TÜİK dediğimiz istatistik kurumunun, Türkiye İstatistik Kurumu'nun yayınladığı verilerin güvenilmez olması söz konusu. Yani eğer siz enflasyonu istatistik kurumu enflasyonuna göre alırsanız Türk Lirası değerli bile çıkabiliyor. Ama sizin dediğiniz gibi ENAG, hatta bırakın ENAG’ı daha resmi İstanbul Sanayi Odası'nın enflasyon rakamlarına göre alırsak bile Türk Lirası’nın aslında değerli olduğu gözüküyor. Şu anda insanlar bu durumda ikiye ayrılmış durumda. Yabancı analistlerin bazıları Türk Lirası’nın değersiz olduğunu, hatta Türk ekonomistlerden bazıları Türk Lirası’nın değer kazanacağını iddia etseler de Türkiye sonuçta grafiğine bakarsanız belirli bir açıyla, yani herhangi bir zikzak çizmeden, belirli bir açıyla kontrollü salınımlı bir kur projeksiyonu uyguluyor. Yani Türkiye'de şu anda dalgalı kur var diyemeyiz. Şu anda kur tutuluyor mu? Tutuluyor. Niye tutuluyor? Enflasyon hedefini tutturmak için tutuluyor. Çünkü Türkiye ithalatta çok ciddi anlamda bağımlı bir ülke. Her 100 dolarlık ihracat yapmak için 72 dolarlık ithalat yapmak zorunda ve bu ithalatı yüksek kurla yaparsa enflasyon hedefleri tutmayacağı için büyük sorunlar yaşayacağını düşünüyor. Çünkü Merkez Bankası'nın şu andaki tek hedefi enflasyon.”
Prof. Dr. Yunus Dinç de Türkiye’de enflasyonun düşürülmesinin en önemli hedef olduğunu bu nedenle devalüasyonun çok mümkün görünmediğine dikkat çekiyor: “Öncelikle Türkiye'nin izlediği yöntemin değerli kur yani değerli TL sonucunu vermesi gerektiğini ifade edeyim, çünkü aynı benzer politikaları istiyorsak, aynı sonucu almamız lazım ki Türkiye'nin tarihinde de enflasyonun düşük olduğu dönemlerin değerli TL dönemleri olduğunu görürüz. Çünkü ortodoks politikayla cari açık vererek finanse edebileceğiniz cari açığı vererek bu enflasyonu yönetebilirsiniz -ki bugün Amerika da aynı şeyi yaptı. Enflasyonu yönetirken cari açığında rekor kırmayı ihmal etmedi. Şimdi Türkiye için seçim sonrası (28 Mayıs seçimleri) bu devalüasyonun gerçekleştiğini ifade edebiliriz. Hatırlarsanız 19 lira seviyelerinden seçime girdik ve bugün itibariyle 29 liralık bir dolar kuru var. Çok fazla yukarı bırakabilir mi Türkiye kuru -ki bunu kuru kontrol etmek anlamında tartışmadığımı söylemek isterim. Kura ufak müdahaleleri olduğunu zaten ekonomi yönetimi söylüyor. Şunu kastediyorum; kurun yukarı gitmesine faizi yavaş arttırarak izin verir mi? Artık zannetmiyorum. Çünkü belli hedefleri var Türkiye'nin enflasyonla ilgili ve belli bir istikrar trendine girmesi lazım. Çünkü konjonktür de çok elverişli değil. Hızla bir an evvel istikrarı sağlaması lazım. Ekonomi yönetimi bu şartlarda faizi gereğinden hızlı arttırarak ya da beklentilerden diyeyim, hızlı arttırarak kurun çok yukarı gitmesine izin vermeyecektir. Çünkü kurdaki bir sıçrama, enflasyon hedeflerini tamamen boşa çıkaracaktır ve ekonomi yönetimi aslında 2024 sonunu hedef göstererek kendisi için kazandığı bir yıldan fazla bir süreyi kuru yukarı kaçırırsa tüketmiş olur.”