New York Stony Brook Üniversitesi'nden psikoloji ve psikiyatri profesörü Turhan Çanlı, yalnızlığın başta depresyon ve bilişsel gerileme gibi ruhsal sorunların yanında kanser, iltihaplı hastalıklar ve kalp sorunları gibi bedensel rahatsızlık riskini artırdığını söyledi.
Yalnızlık ve sosyal izolasyon, herkesin hayatında kısa ya da uzun dönem karşılaştığı sosyal bir sorun. Bazı kimseler için bu durum dönemsel olurken bazıları içinse yapısal ve uzun dönemli bir problem olabiliyor.
Peki uzun dönemli yalnızlık hissinin ruh ve beden sağlığı üzerinde ne tür etkileri olabilir? Prof. Dr. Turhan Çanlı, uzun dönem yalnızlık hissinin çok önemli sağlık sorunlarını beraberinde getirebileceğini söylüyor.
Yalnızlık nedir?
Prof. Dr. Çanlı, yalnızlık konusunda yaptıkları ve Nature dergisinde de yayınlanan çalışmalarını VOA Türkçe'ye değerlendirdi:
“Yalnızlık, sosyal olarak izole edilme, kendini diğerlerinden uzak görme hissidir. Bu tamamen sübjektif bir deneyimdir. Bunu ben dışarıdan söyleyemem. Bu bireylerin kaç kişiyle irtibatta oldukları ya da sosyal çevresinden de bağımsız bir histir. Bazı kişiler çok sayıda irtibatta olduğu arkadaşı, sosyal çevresi olmasına rağmen belki kendilerini yalnız hissedebilirler. Bazı kimseler ise fazla çevresi, arkadaşı olmamasına karşın mutlu olabilirler ve yalnızlık hissetmeyebilirler. Dolayısıyla bu çok kişisel bir histir ve bizzat kişilere sormadan çalışılması zor bir alandır. Psikologların bunu çözümlemek için soru teknikleri bulunuyor. İnsanlar size sosyal olarak izole edilmiş hissedip etmediklerini anlatıyor.”
Çanlı, yalnızlığın bir sorun olarak tanımlanabilmesi için bunun geçici mi yoksa yapısal mı olduğunun belirlenmesi gerektiğini söylüyor:
“Herkes hayatının bir döneminde yalnız hissedebilir. Buradaki püf nokta bu durum dönemsel bir sorun mu yoksa kendinizi sürekli bu hayatta yalnız hissetme hali mi söz konusu? Eğer ikincisi ise bu bir sorundur ve bu durumdan kurtulmak için yardım almalısınız. Bu yardımı aileniz ya da arkadaşlarınız da verebilir belki bir psikoloğa da ihtiyaç duyabilirsiniz.”
Uzun dönemli yalnızlık birçok hastalığa kapı aralıyor
Prof. Çanlı, Chicago'dan meslektaşlarının uzun dönemli bir proje yürüttüğünü, kendisinin de bu çalışmaya dahil olduğunu ve bulgularının Nature dergisinde yayınlandığını belirtiyor:
“Bazı meslektaşlarımla uzun dönemli çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalarda yalnızlığın ilerideki sonuçlarının neler olabileceği konusunda bazı bulgulara ulaşıldı. Buna göre, uzun dönemli sosyal izolasyon ve yalnızlık hissi içinde bulunan bireyler 10 yıl sonra daha çok sorunlarla karşılaşabilirler. Bunlar sadece depresyon gibi ruhsal değil aynı zamanda kanser, iltihaplı hastalıklar, kalp hastalıkları gibi fiziki sorunlar hatta bilişsel gerileme, hafıza sorunları, alzheimer gibi problemler olabilir. Yüksek derece yalnızlık hissedenlerde bu sorunlar yalnızlık hissetmeyenlere göre daha şiddetli ve yaygın olabilir.”
Yalnızlık ve depresyon riski
Yalnız kişilerin daha fazla depresif durumda oldukları ve içine kapandığı gözlemlenir. Çanlı yalnızlığın depresyon riskini çok artırdığını söylüyor:
“Yalnızlık kesinlikle depresyona yakalanma konusunda risk faktörüdür. Eğer yalnızlık hissediyorsanız devamında büyük ihtimalle depresif hissedeceksiniz demektir. Öte yandan zaten depresyondaysanız çok aktif olmayacağınız için diğer insanların sizinle iletişime geçmeleri zor olabilir. Bu durum sosyal çevrenizin size ulaşmasını daha da zorlaştırabilir. Yani depresyonun kendisi sizi daha yalnız da yapabilir. Sizinle insanlar iletişim kurmak istemeyebilirler çünkü eğlencesiz bir kişi olmuşsunuzdur. Bu durumda sosyal çevrenizden de insan kaybedebilirsiniz. Dolayısıyla depresyon ve yalnızlık kompleks bir ilişki. Karşılıklı etki söz konusu. Ancak çalışmalar, yalnızlık hissi bulunan birisinin uzun dönemde depresyona yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu gösteriyor.”
“Sosyal medya, yalnızlıkla mücadelede yardımcı olabilir”
Peki çevresiyle çok fazla sosyal ilişkiye girmemesine rağmen sosyal medyada aktif olan kişiler yalnız sayılır mı? Çanlı bu konuda çelişkili söylemler olduğunu anlatıyor:
''Yalnızlığın fiziki yakınlıkla ölçülemeyeceğini düşünüyorum. Dünyanın öbür ucunda yaşayan birisine kendimi çok bağlı hissedebilirim. Bu kişiye duygusal bağlılığım olabilir. Başka ülkede yaşayan samimi bir arkadaşım olabilir. Sosyal medyadan sürekli görüşme imkanımız varsa irtibattayız demektir.
Bununla birlikte sosyal medyayı çok kullananların daha çok depresyon ve yalnızlığa kapılacakları konusunda söylemler de var. Ama bazı çalışmalar bu yönde bulgular taşırken bazıları da tam tersi yönde olabiliyor. Ben bu konuda tanımlayıcı bir çalışma yapmadım. Bana göre eğer sosyal medya başka kişilere olan bağlılık ve irtibat hissinizi artırıyorsa bu yalnızlık ve izolasyonla mücadele konusunda yardımcı olabilir.”
Çanlı, ilerleyen dönemde yalnızlıkla söz konusu ruhsal ve bedensel hastalıklar arasındaki ilişkinin nedenlerini ortaya koyup insanların daha sağlıklı bir yaşlılık geçirebilmeleri için alınabilecek önlemleri bulmayı planlıyor.
Prof. Dr. Çanlı kimdir?
Almanya'da doğan Prof. Dr. Turhan Çanlı'nın babası Türk annesi ise Alman. Lise eğitiminin ardından Psikoloji ve Nöroloji öğrenimi görmek için ABD'ye gelen Çanlı, doktorasını Yale Üniversitesi'nde tamamladı. California Stanford Üniversitesi'nde 6 yıl doktora sonrası araştırmaları yapan Çanlı, 2001 yılından beri Long Island'taki Stony Brook Üniversitesi'nde çalışıyor.
Çanlı'nın depresyonun bulaşıcı bir hastalık olabileceği konulu çalışması bilim dünyasında büyük ses getirmiş, çalışma başta New York Times gazetesi olmak üzere medyada yaygın olarak yer almıştı.