Türkiye’de yabancı medya kuruluşları veya yurt dışından maddi destek alan medya kuruluşlarını kontrol altına almak amacıyla nasıl bir düzenleme yapılacağı merak konusuyken, MHP bu kuruluşların İçişleri Bakanlığı’na bağlanmasını istedi.
TBMM’nin 1 Ekim'de yasama çalışmalarına başlamasından önceki haftalarda özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde orman yangınlarının neden söndürülemediği tartışmaları sırasında AKP hükümeti, yeniden medya kuruluşlarını hedef almaya başladı. Ormanlık alanlardaki kayıplar, söndürme uçağı eksikliği, köylülere krediyle konut satışı girişimi gibi konuları irdeleyen haberleri gerekçe gösteren Cumhurbaşkanlığı ve AKP, bağımsız veya yabancı medya kuruluşlarıyla ilgili düzenleme yapacağını açıkladı. Bu süreçte AKP’nin Cumhur İttifakı ortağı MHP’den de TBMM’ye yasa teklifi sunuldu. MHP Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün 6 Ağustos’ta sunduğu yasa tasarısı, TBMM’nin 1 Ekim’de açılmasıyla birlikte gündeme taşındı.
Şimdi AKP Grubu bünyesinde hazırlığı devam eden yasa teklifinde, MHP’li Öztürk’ün teklifine benzer hükümler bulunabileceği ihtimali basın özgürlüğü açısından endişe yaratıyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, MHP’nin sunduğu yasa teklifi gibi benzer hükümler yasalaştığında Türkiye’nin gelecekteki seçim atmosferine zarar verileceğini söyledi.
MHP’li Öztürk’ün teklifinde nasıl hükümler var?
MHP’li Öztürk’ün teklifi kapsamında Amerika'nın Sesi VOA gibi merkezi yurtdışında bulunan yabancı medya kuruluşlarının yanısıra Türkiye’de bağımsız yayıncılık yürüten, ancak bunun için bazı yabancı kaynaklardan yararlanan kuruluşlar bulunuyor. Teklife göre, yurtdışından herhangi bir şekilde mali gelir sağlayan tüm basın-yayın kuruluşları için İçişleri Bakanlığı’na yasal bir temsilci bildirme zorunluluğu getirilecek. İçişleri Bakanlığı da, bu temsilci aracılığıyla ilgili medya kuruluşları üzerinde tüm faaliyetlerini gözetim altında tutacak şekilde kontrol sağlayabilecek. İçişleri Bakanlığı’nın medya kuruluşu faaliyetlerini denetleyebilmesini sağlayacak şekilde kayıtlar oluşturulmazsa temsilciliği yürüten kişi açısından hapis cezasına maruz kalma riski ortaya çıkacak.
MHP’li Öztürk’ün teklifine göre, İçişleri Bakanlığı’nın her türlü dijital kaydı incelemesi mümkün olabilecek, dolayısıyla örneğin medya kuruluşu içindeki iç yazışmalar, gazeteciler arasındaki her türlü bilgi, belge paylaşımı da bakanlığa açık hale gelecek. Bu durumda İçişleri Bakanlığı, sözkonusu medya kuruluşlarıyla ilgili haber kaynakları ve bu kaynaklarla yürütülen haberleşme süreçlerini de öğrenme girişiminde bulunabilecek.
Medya kuruluşları televizyon ve radyo faaliyetleri yürütüyorsa RTÜK’ün de konuya ilişkin yönetmelik hazırlaması zorunluluğunu da düzenleyen teklife göre, yurtdışı kaynaklı veya destekli habercilik yapan kişiler eğer İçişleri Bakanlığı’na bildirimde bulunmazsa iki yıldan beş yıla kadar hapis ve 100 bin TL’den 1 milyon TL’ye kadar para cezasına çaptırılabilecek.
MHP’nin teklifi görüşülmeyecek ama örnek olur mu?
TBMM’nin işleyişi kapsamında MHP’li Öztürk’ün teklifi, TBMM Anayasa Komisyonu’na sevk edildi. Ancak TBMM gündeminde gerek muhalefet gerekse iktidar veya bu örnekte olduğu gibi iktidar ortağı MHP’li milletvekillerince sunulmuş çok sayıda bireysel yasa teklifi bulunuyor. MHP’li Öztürk’ün bireysel yani tek imzalı yasa teklifi örneğinde olduğu gibi parti gruplarınca sunulmamış teklifler, çoğu zaman Komisyon gündemine alınmıyor.
TBMM’de Anayasa Komisyonu gibi tüm komisyonlarda ele alınacak teklifler, aritmetik çoğunluk itibariyle AKP tarafından belirleniyor. Dolayısıyla AKP’nin yasalaştırma süreci bakımından TBMM Genel Kurulu’na taşınmayı planlamadığı yasa teklifleri çoğunlukla komisyon gündemlerinde görüşülerek karara bağlanmıyor. Bu çerçevede muhalefet vekillerince imzalı çok sayıda yasa teklifi ilgili komisyonlara sevk edilmiş şekilde TBMM raflarında bekliyor.
MHP’li Öztürk’ün merkezi yurtdışında olan veya yabancı gelir desteğine sahip medya kuruluşlarıyla ilgili yasa teklifinin, önümüzdeki günlerde TBMM Anayasa Komisyonu’nun gündemine alınması öngörülmüyor.
Ancak MHP’nin iktidar ortağı konumu nedeniyle Ankara kulislerinde AKP’nin hazırlık çalışmalarını yürüttüğü yasa teklifinde benzer hükümlere yer verilme olasılığı tartışılıyor.
AKP cephesindeyse, Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın öncülüğünde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve ekibiyle birlikte taslak üzerinde çalışmaların devam ettiği konuşuluyor. Taslakta özellikle Almanya’daki mevzuat ve uygulamalara önem verildiği ve Türkiye’nin ihtiyaçlarını gözetecek şekilde hükümler konulması için çaba harcandığı söyleniyor.
AKP’nin sosyal medya düzenlemesini Kasım ayında Türkiye’nin genel bütçesi üzerinde yapılacak görüşme trafiğinin başlayacak olması nedeniyle TBMM gündemine Ekim ayı içinde getirmesi ihtimali düşük görülüyor. Yine de AKP’nin hazırlığını yürüttüğü yasa teklifi şimdiden basın meslek örgütlerince endişeyle karşılanıyor.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, yabancı medya kuruluşlarını ve yurt dışından destek alan medya kuruluşlarını kontrol altına alması gerektiğini savunan mesajları sık sık vermişti. RTÜK de yabancı kurumlarca Türkiye’de medya kuruluşlarına destek verilmesini “milli güvenlik sorunu” olarak niteleyen açıklamalar yapmıştı. Bunun üzerine Çağdaş Gazeteciler Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), DİSK Basın-İş Sendikası ve Ankara'daki Gazeteciler Cemiyeti gibi meslek örgütleri endişelerini dile getirerek yasa hazırlığını kınamıştı.
RSF Türkiye Temsilcisi: "Gelecek seçim ortamı için tedirgin edici"
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu , VOA Türkçe’ye açıklamasında, “Düzenleme taslağına göz attığımızda nasıl 2020’de sosyal medya denetimini RTÜK’e bağlayan ve yasal temsilcilik öngören düzenleme yürürlüğe girdiyse bugünkü dünyada muhalefetin temel gücü haline gelen sosyal medyada tepkilerin eleştirel ve bağımsız haberciliğin de kaydadeğer bir kaynağı haline gelen uluslararası medya kaynaklı haberciliğin zamanı gelince kısıtlanması ve taciz altında tutulması için hazırlık olarak böylesi bir düzenlemeye gidildiği izlenimi oluşuyor. Rusya’da biraz olsun eleştirel biraz olsun bağımsız ve uluslararası finansal kaynaktan yararlanan medya kuruluşları nasıl ki adalet bakanlığı bünyesinde ‘yabancı ajan’ veya ‘görevli’ adalet olarak tasnif ediliyor ve damgalanıyor; yabancı finansmanlı medya kuruluşları da Türkiye’de böylesi bir hedef gösterilmenin ve günlük siyaseti besleyecek bir unsur haline getiriliyor. Dahası kendini bildirmeyen ‘yabancı gazeteciler’ ve ‘yabancı kaynaklı yapılar’ basın kartı benzeri iktidar eliyle yokuşa sürülen yeni bir prosedürün mağduru haline getirilebilecekler. Öyle anlaşılıyor ki Türkiye sosyal medya yasası ve son aylarda gündemi meşgul eden sosyal medyada ‘dezenformasyon’ ve ‘fake news’ ile komisyonlara sunulması beklenen yabancı finansmanlı medya kuruluşlarına dair düzenlemeler ve hazırlıklar yoluyla 2023 yılındaki seçim ortamına anti-demokratik ve tedirgin edici bir havada girecek” dedi.