Amerika, Kobani’de IŞİD hedeflerine karşı havadan düzenlediği operasyonlara, kara güçlerinin destek sağlamasına büyük önem veriyor. Washington bu amaçla geçen hafta IŞİD’e karşı çarpışan PYD güçlerine de havadan silah ve teçhizat yardımı yaptı. Ancak bu karar, PYD’yi PKK’nın bir uzantısı, dolayısıyla bir terör örgütü olarak gören Türkiye’yi memnun etmedi. Türkiye de bunun ardından Iraklı Peşmerge güçlerinin kendi toprakları üzerinden Kobani’ye girmesine izin vermişti. Irak’ın kuzeyindeki özerk Kürt yönetimi, ilk peşmerge grubunu bugün Türkiye’ye gönderdi. Amerika’ysa PYD’ye şimdilik yeni silah yardımı yapmayı düşünmese de, gerekli görülmesi durumunda bunun yeniden yapılacağına işaret ediyor. İki müttefik ülke, Kobani’nin savunması konusunda görüş ayrılığı yaşıyor. Alparslan Esmer bu görüş ayrılığı konusudna Washington’da uzmanların görüşlerini aldı.
Kobani yaklaşık iki buçuk aydır IŞİD kuşatması altında. Örgütün ilerleyişinin durdurulmasını ortak amaç edinseler de iki müttefik, Türkiye ve Amerika farklı yöntemler izlemeyi tercih etti. Ankara, Kobani’yi savunan güçlere yardım etmediği yönünde, hem içeride hem de dışarıda ağır eleştirilere maruz kalsa da, Amerikalı yetkililer çoğunlukla bu eleştirilerin yersiz olduğunu, Türkiye’nin IŞİD’le mücadele koalisyonunda önemli rol üstlendiğini vurguladı. Amerikalı sözcüler, Türkiye’nin Kobani’den gelen yüzbinlerce sığınmacıya ev sahipliği yaptığını, IŞİD’in mali kaynaklarını kurutma ve yabancı savaşçı katılımını önleme yönünde mücadele verdiğini savundu. Ayrıca Amerikalı yetkililerin de sıklıkla vurguladığı gibi, iki ülke ılımlı Suriye muhalefetini eğitme ve teçhizat sağlama konusunda anlaşmaya vardı.
Türkiye’ye yönelik eleştirileri haksız bulan Siyasi, Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nın Washington temsilciliğinden uzman Doktor Kadir Üstün, Ankara’nın amacının Suriye konusunda “daha derinlikli bir strateji” geliştirilmesi olduğunu söylüyor:
“Türkiye'ye karşı basında belli eleştiriler var, ama biliyorsunuz, Türkiye'nin pozisyonu belli. Birçok konuda yardımcı oluyor koalisyona Türkiye, IŞİD konusunda. Ama IŞİD meselesinin halledilebilmesi için çok daha geniş bir perspektiften, vizyondan bakılması gerektiğini, daha derinlikli bir strateji geliştirilmesi gerektiğini savunuyor Türkiye. Bu strateji olmadığı takdirde, daha İncirlik'ten uçak kalkması, ya da Türk askerinin oraya girmesi, bu gibi adımları atmaktan kaçınıyor. Bu da çok doğal. Çünkü IŞİD'le tek başına savaşmaya girse, bir yandan IŞİD'le savaşacak, bir yandan kendini tek başına bir iç savaşın ortasında bulmuş olacak. Dolayısıyla, Amerika'ya bu ciddi soruları soruyor olması önemli. Diğer ülkeler gibi yapabilirdi belki, Suudi Arabistan gibi birkaç uçak gönderip bu eleştirilerden kurtulabilirdi. Ama bu bir şeyi çözmez. ‘Eleştiriden kurtulmak’ diye bir siyaset kuramazsınız. Dolayısıyla Türkiye, aldığı pozisyonda Amerika'nın daha ciddi bir politika izlemesine çalışıyor. Amerika bunu yapmazsa, o da kendi seçimi olur. O zaman da Türkiye bu koalisyona askeri düzeyde giremez. Ama terörizm karşıtı birçok, birlikte çalışmayı gerektiren noktalar var ve Türkiye bunları yapıyor, yapmaya da devam edecek.”
Bir süre önce Amerika, bir karar değişikliğine giderek, Kobani’yi savunan PYD güçlerine havadan silah ve malzeme yardımında bulundu. Türkiye’nin hassasiyetlerini anladıklarını ve bunun normal politikalarını değiştirmeyeceğini söyleyen Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry, “Suriyeli Kürtler’e yardım etmemek ahlaki olarak zor, ayrıca sorumsuzluk olurdu” diye konuştu. Bu silah yardımını doğru bulmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, PYD için ‘terör örgütü’ ifadesini kullanmıştı. Kobani’nin savunmasına yardım için Iraklı Peşmerge güçlerine koridor açmaya karar veren Ankara, PKK’nın uzantısı olarak gördüğü PYD’ye doğrudan yardıma karşı çıkıyor:
“Türkiye elbette PYD'yi PKK'nın Suriye şubesi olarak görüyor. Dolayısıyla bir yandan PKK Türkiye içinde faaliyetlerine devam ederken, hatta askeri kapasitesini güçlendirmeye çalıştığı bir ortamda ve Türkiye'yle barış sürecinin her an bitebileceğini söylediği bir ortamda doğrudan PYD'ye yardım etmesi zor. Kobani'ye yardım etmek, Kürtler'e yardım etmek, bu ayrı bir şey. Dolayısıyla bu zorlukları yaşıyor Türkiye, bu ikisi arasında kalıyor. Kürtler'e yardım etmenin PKK'ya yardım etmek anlamına gelmesini sağlayacak adımlardan kaçınmaya çalışıyor Türkiye.”
Ancak Halkların Demokratik Partisi Washington Temsilcisi Mehmet Yüksel, Türkiye’nin PYD’ye karşı tavrını “sağlıklı bulmadığını” söylüyor:
“Türkiye'deki tutumun değişmemesini, bir kere Türkiye'de yürütülen siyasetler ‘Kürt fobisi’ gibi bir yaklaşımla sergilendiği için böyle sağlıklı düşünememenin olduğunu düşünüyorum. Ben de içinde olmak üzere birçok Kürt'ün şöyle bir düşüncesi olduğunu biliyorum. İsterse KDP olsaydı, Barzani olsaydı, Kobani'de Türkiye yeniden de yardım etmeyecekti. Çünkü Türkiye bunu Kürtler'e iliklerine kadar hissettirdi. ‘Katliam olsa da ben sessiz kalacağım’ gibi bir yaklaşım sergiledi. Böyle bir siyasetle yaklaşım çok vahim bir durum yaratıyor. Onun için sağlıklı düşünmesini de engelliyor.”
Washington PKK’yı terör örgütleri listesinde tutsa da Amerika Dışişleri Bakanlığı, PYD’ye yapılan silah yardımına getirilen açıklamada, bu örgütü PKK’dan ayrı gördüklerini, kendi hukuk sistemleri içinde PYD’yi terör örgütü olarak görmediklerini bildirmişti. HDP temsilcisi Yüksel, Amerika’nın politika değişikliğinde kamuoyu baskısının etkili olduğunu düşünüyor:
“Şimdi Amerika bu konuda kendi kamuoyunu dahi ikna edemeyecek bir durumdadır. Hem basında hem de birçok yerde işleniyor. IŞİD gibi, şovenist ve katliamcı bir harekete karşı mücadele yürütülmek istenirken, kesinlikle yerel güçlerin olması gerekir ve bu yerel güçlerin de verim düzeyinde ortak yaşamı savunan güçler olması gerekir. PYD bu konuda ortak yaşamı savunan güçler içinde yer alıyor. Arap güçleriyle birlikte hareketi var ve şunu da söylemek lazım. Özgür Suriye Ordusu'ndan bazı gruplar Kobani'de savaştı ve bir sürü de şehit verdiler. Yine PYD Arap aşiretleriyle beraber bölgede hareket ettiği biliniyor. Yine orada Asuri azınlıklar, farklı azınlıklarla beraber iktidarı da paylaştı. Şimdi böyle bir durumda Amerika'nın bölgede beraber en iyi çalışabileceği ve kendisini askeri düzeyde kanıtlamış bir güçle karşı karşıya ve bunu da dışlarsa. Şimdi IŞİD'e karşı 'belli bir güçte asker eğiteceğiz' diyor, ama bu askerler, Esat'a karşı eğitilen askerler IŞİD'e dönüştü. Ama PYD'yle bu konuda kendisini kanıtlamış bir güç olarak iletişimde bulunması çok doğal bir durum.”
1990’lı yıllarda Türkiye’de gazetecilik yapan yazar Aliza Marcus, geçen hafta katıldığı bir toplantıda Washington’un PYD’yle ilgili karar değişikliğinin birden fazla yararı olacağını savunuyor:
“Amerika YPG’yi silahlandırma ve PYD’yle bir şekilde iletişim kurma kararında doğru adım attı. PKK’yla gerçek ya da hayali bağlantılarına odaklanmamak önemli. Sonuçta Kobani Suriye’deki bir Kürt partisinin yürüttüğü, Suriyeli Kürtler’e ait bir mücadele. PYD şu anda IŞİD’i yenilgiye uğratma konusunda Amerika’yla çıkarlara sahip. Üstelik, Amerika hem PYD, hem de onun aracılığıyla PKK üzerinde olumlu nüfuz sahibi olabilir.”
Amerika Dışişleri Bakanlığı, bir süre önce PYD’yle ilk kez doğrudan temasta bulunduklarını doğruladı. (PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, geçen ay Washington’da düzenlenen bir toplantıya davet edilmesine rağmen, Amerika’dan giriş vizesi alamamıştı.) Amerika hem Irak ve hem de Suriye’de IŞİD hedeflerine karşı yürüttüğü hava saldırılarının kara güçleriyle desteklenmesine önem veriyor. Washington, Suriye’deki ılımlı muhalefetin IŞİD’le de mücadele için eğitilmesi ve silahlandırılması gerektiği konusunda Türkiye ve diğer bölge ülkeleriyle anlaşsa da, Kobani’deki durumun aciliyetini göz önünde bulundurarak halen IŞİD’le karada mücadele eden tek güç olarak gördüğü PYD’yle yakın ilişkilerini sürdürecek gibi görünüyor.